Arkadaslar, Africa Twin için teslimat, rodaj ve sonrası tecrübe ve gorusleri paylaşmak uzere Arif' in de onerisi üzerine yeni konuyu acıyorum, kullanımla ilgili gorus ve yorumları buraya davet ediyorum..
Printable View
Arkadaslar, Africa Twin için teslimat, rodaj ve sonrası tecrübe ve gorusleri paylaşmak uzere Arif' in de onerisi üzerine yeni konuyu acıyorum, kullanımla ilgili gorus ve yorumları buraya davet ediyorum..
haydi hayırlı olsun kullanın artık merakla yorumlarınızı bekliyorum.
Ben daha çok eski AT cilerin yorumunu merak ediyorum. acaba bu kadar elektronik aksam kronik AT kullanıcılarında ne etki yapacak. TA ters tepti çünkü. Umarım Böyle bir efsane TAnın akıbetine uğramaz.
İlk olarak manuel Africa Twin sipariş etmiştim. Öyle ya, arabada gücün her daim kontrolüm altında olması için manuel vites tercih ederken, motosiklette kontrolü bir yazılıma bırakmak hiç olmazdı. Sonra, epeyce kitabi bilgi, yabancı kaynaklardan inceleme ve daha önce Hondanın bir önceki DCT sistemini kullanan Onur ağabey ile konuştuktan sonra herhangi bir deneme sürüşü yapmadan fikrimi değiştirdim ve siparişimi DCTli AT olarak değiştirdim. Fakat, hala aklıma takılan bir sürü soru vardı ve her an manuele geri dönme ihtimalim de az değildi. Bugüne kadar. Bugün yaptığım bir deneme sürüşünden sonra kesin kararımı verdim. DCT ile devam edeceğim. Neden mi? Sebepleri aşağıda:
Başlamadan bu deneme sürüşü imkanını Honda ile hiçbir alakası olmayan, ama senelerdir Rider Motor ile bizlere mükemmel hizmetler sunan sevgili Kemal Kantarın sağladığının altını çizeyim. Benim bu kararsız halimi görünce, konuyla hiç alakası olmamasına rağmen ve resmi Honda satıcıları dahi test sürüşü imkanı sunamazken, henüz 140 km'deki yeni DCTsini hemen bana tahsis etti. Öyle sıra beklemeden, sınırlı süreye ve parkura sıkıştırılmış bir deneme olmadan motoru şehir içinde, otobanda, arazide her koşulda rahat rahat test edebildim. Keşke, tüm işletmeler bu profesyonellikte mükemmelleştirilmiş hizmet sunabilse.
Şimdi başlayalım. İlk olarak, aslen bu Africa Twin testi değil, bir DCT denemesi. Yine daha önce kullandığım yol/arazi enduro segmenti motorları (ukalalık için değil, performansı hangi motorlarla kıyasladığımı belirtmek için yazıyorum, KTM 450 EXC-F, GasGas 125 Six Days, Yamaha XT 660, BMW R1200 GS Adv, BMW G650 GS Sertao) ile kıyaslamalar olacak, ama aslen DCT endişeleri, DCTnin manuelin üstüne ilave kontrol, sürüş güvenliği ve konfor ekleyebilmiş mi ona yoğunlaşacağım. Motorun genel performansı zaten manuel ve DCTde aynı. En iyi motorun herkesin kendi motoru olduğu ve manuel & DCT tercihinin tamamen bireysel bir tercih olduğunun altını çizerek manueli tercih edenleri de kararlılıklarından dolayı tebrik ediyorum. Konu benim gibi scooter harici ilk kez otomatik motor kullanacak kafası karışık DCTcilerle ilgili.
Endişe 1: Otomatik sürüşte (D veya S modları) viraj içinde (özellikle rampa veya yokuş aşağı viraj) motor kendi kendine vites değiştiriyor mu?
Ankaralılar bilir, Eymire inen çıkan yollar aynen böyledir, veya uzaklarda Artvin, Şavşat yolları, daha uzaklarda Dolomitiler, Transfaragan, vs. Bunun için özellikle Eymire bu yollardan gittim geldim, motoru da virajda vites değiştirmesi için gaz, fren çok zorladım. Çok düşük devirlerde çok fazla vites değiştiren D modunda bile tahriklerime kapılmadı, vitesi hiç ellemedi. İyice zorlayınca vitesi değiştirdi, ama vites değişimi öyle akıcı ve hissedilmiyor ki, motorun dengesini hiç etkilemedi, viraj içindeki benim zorlamamdan kaynaklanan hız değişimi de tolere edilebilir sınırlardaydı. Ben bu işi manuel yapsaydım, bu kadar yumuşak ve sorunsuz yapamazdım. Nokta. Belli ki, Honda mühendisleri 3. nesil DCTde ev ödevlerini çok iyi yapmışlar.
Endişe 2: Yarım debriyaj benim için vazgeçilmez, düşük hızlarda dar kurblu dönüşlerde ne yapacağım?
Manuel motorlarda yapılan yarım debriyajlı dönüşü önerildiği üzere arka frenle manuel, D ve S modlarında denedim. Genel olarak sıkıntılı, zira otomatik modlarda düşük devirde gazda kalmak zor, motor akmak istiyor, gaz var yok arası denedim, sol dönüşlerde sıkıntı yok, ama sağ dönüşte ayak arka fren pedalı üstünde psikolojik olarak sıkıntılı, dengeyi kaybedersem ayağı hemen koymam gerek duygusu rahatsızlık veriyor. Bir de, S modları gaza çok duyarlı, motor hemen fırlıyor, aynı şekilde gaz tepkisini arttıran G modunu da kullanmamak lazım. Ben durumu ruhsuz D modunda optimize ettim, manuel modda 1. viteste de olabilir, biraz çalışınca oluyor, ama yarım debriyajın yerini tutmuyor. Tabii, diğer artılardan dolayı sırf bu yüzden manuele dönmeyeceğim.
Şimdi de tespitler;
Frenler:
Frenleri ön arka ayrı ayrı, normal hızda dönerken ön freni, yüksek hızda tek tek ve beraber panik fren hepsini test ettim. Kolayından başlayalım, arka frenin en önemli parametresi olan yüksek hız panik frenlemesinde beklendiği üzere ön fren olmadan tek başına yeterli değil (olan motorda görmedim bu arada). Çok yüksek hızda kazık frende bile ABSyi devreye sokamadım. Ön fren çift disk ile oldukça güçlü ve arka fren ile beraber oldukça iyi bir performans sağlıyor, ama BMWnin telelever sisteminin kaynaklanan avantajının üstünden gelemiyor. Yani, panik frenlemede, biraz da yüksek enduro motorun uzun ön süspansiyon hareket mesafesinden dolayı, önde rahatsız edecek kadar fazla yığılma var. Kafa iyice aşağı iniyor. Teleleversiz Sertaoda böyleydi, ama ön süspansiyonun sunduğu sıkıştırma bırakma ayarlarını iyice sertleştirmek durumu biraz daha iyileştirir sanırım, Touratech buna bir çözüm önerir diye düşünüyorum.
Honda, arka freni sağ ayak yerine scooterler gibi sol ele verse (el freni elektronik düğme olabilirdi) ve sadece arka fren ABSsini tek başına devreden çıkarma fonksiyonundan vazgeçerek BMWler gibi her iki teker ABSsini devre dışı bırakarak integral fren yapsaydı, fren sistemi çok daha verimli olurdu.
Süspansiyon sistemi:
Süspansiyon sistemini detaylı test etmedim, ama yine de iki lakırdı edeyim. Arka süspansiyonu konuşmuyorum bile, zira test etmeye gerek olduğunu bile düşünmüyorum. Ön süspansiyonda sıkıştırma bırakma ayar imkanı tanıması çok iyi, fakat yukarıda bahsettiğim panik fren ve düşük hız dönüş freninde yaşanan sıkıntı yüksek enduro motor ve 21 ön tekerin cilvesi, ne yardan ne serden vazgeçme durumu yok yani. Bunun dışında, ön süspansiyonun zayıf olduğu ve yüksek hızda kafa salladığı iddiaları tamamen safsata. Tek başıma, çantasız, yüksüz, tapa gaz 200 km/ste, en ufak bir kafa sallama veya ön tarafın hafiflemesi gibi bir durum olmadı. 170-180 km/s otoban uzun virajlarında ön tarafın tutuşunda azalma hissetmedim. Artçılı, çantalı ve yüklü, elbette ki ön süspansiyon performansı azalacaktır, ama bunun da çözümü sert ön süspansiyon ve gidon amortisörüdür. Hala beğenmeyenler için çözüm gidip teleleverli BMW almak galiba.
En yüksek hız:
Tapa gazda rahatça 200 km/se geliyor, yokuş aşağı 215 kmsi gördüm.
Tork:
1000 cc motordan düşük devirde alınan 100 Nm tork kendini çok hissettiriyor, motorun her viteste hızlanarak alıp götürmesi sadece çok iyi tasarlanmış otomatik sürüş modlarından değil, aynı zamanda yüksek torkundan kaynaklanıyor, tatmin edici.
Kompresyon:
DCTnin manuel modu gerçek manuel mod olmadığı (sistem sınırları dışına çıkıldığında müdahale ediyor) ve otomatik modun yapısı gereği motor kompresyonu kullanılamadığı (otomatik mod panik frende vites düşürüyor, ama motor freni yapmak için değil, vitesi motorun düşen hızına uydurmak amacıyla) için kompresyon etkisi pek anlaşılamıyor, yine de yüksek hızda ani gaz kesince frenleme etkisi hissediliyor. Ani yavaşlamada kompresyon etkisini güçlü biçimde hissetmek isterdim doğrusu.
Manuel mod:
Gerçek manuel gibi anlık tepkili değil demişlerdi, halt etmişler. Benim, debriyaj ve vites pedalı kullanarak vites değiştirmemden çok daha hızlı ve çift kavramadan dolayı güç kesintisi olmadan vites değiştiriyor. En güzel yönü de motor hangi modda olursa olsun elden vites değiştirebilmek mümkün, manuel vitesin önceliği var, acil durumlar için bu çok önemli. Ayrıca, hiç ekstra para verip ayak pedalı falan almaya gerek yok, hem daha hızlı olmaz hem de paraya yazık. Bir de manuel viteste gaz keserseniz motor öksürmeye başlıyor, ama asla stop etmiyor, manuel moddayken vitesi kendi kendine düşürüyor, ta ki durana kadar. Bu güzel bir şey. Fakat, tam tersi böyle değil, yani manuel modda herhangi bir viteste gazladığınız zaman vitesi arttırmıyor, red line devri geçince gücü kesiyor. Bu da güzel bir şey zira, gaz verince vites arttırma işini otomatik mod zaten yapıyor, manuel modda kontrol biraz bizde olsun, değil mi!
Yani, manuel moda ilişkin endişeler tamamen şehir efsanesiymiş, manuel mod güzel olmuş.
A/M düğmesi:
Otomatik moddan manuel moda veya tersi için düşünülmüş, ama bana pek anlamsız geldi, zaten hiç kullanmadım. Zira, manuel modun her zaman önceliği var, otomatik moddayken manuel +/-ye basarak vites değiştirebiliyorsunuz, ama motor yine otomatik modda kalıyor. Yani, manuel modu acil durumlar harici kullanma ihtiyacı ortaya pek çıkmıyor.
D otomatik mod:
Hiç hoşlanmadım, eski 4 vites otomatik Amerikanlar gibi baygın. Amaç, yakıt ekonomisi olduğu için hep düşük devir prensibi var. 80-90 kmste 6. vitesi görmek dehşet verici. Tek olumlu yanı, sağır gaz tepkimesi. S modları çok azgın olduğu için G moduyla beraber anlık gaz tepkisi şehir içinde düşük hızlarda sıkıntı yaratabilir. Şehir içi düşük hızlar ve vites değiştirme ihtiyacı olmadan saatlerce gidilen Asya stepleri için uygun olabilir.
S otomatik modları:
Motor dediğin böyle olur, makine yazılımı ve çift kavrama sayesinde seri ve güç kaybı olmadan vites değişimi ve hızlanmayı manuel olarak yapabilmek mümkün değil. S3 modu drag yarışlarının tartışmasız şampiyonu olur. Benim tercihim, şehirde miskin bir günümdeysen, otobanda veya uzaklarda normal virajlı bir yolda S1, dinamik bir şehir, otoban veya uzun yol sürüşünde S2, birileriyle kapışıyorsam S3 kullanırdım, ama bu tamamen kişisel tercih ile ilgili bir durum.
Motor ilk çalıştırıldığında önce D moduna geçiyor, sonra S düğmesine basılınca ilk önce S3 geliyor, S modlarının 1. ve 2. kademelerine motor yürürken de geçebiliyorsunuz, ama bu gazdeyken olmuyor, ancak gazı kesince S düğmesine basarak S1 ve S2ye geçebilmek mümkün oluyor.
Yüksek ivmeli hızlanma ve yavaşlama insanın yapabileceğinden çok daha iyi, hızlanmada kesintisiz, yavaşlamada kompresyonsuz.
Otomatik modlar ve diğer destek sistemleri elektronik sistemler bir sıkıntı yaratmazsa arazide çok iş yapar, düşünsenize, mesela hep ayakta gitmek zorunda olduğunuz Moğolistanda otomatik vites değiştiren motor, çekiş kontrol sistemi, G modu ile birlikte arazide yapılması gerekenlerin çoğunu sizin için yapıyor, sabahtan akşama kadar motor sürmek zorunda olduğunuz bu durumda risklerin çoğunu azaltan bir motor harika bir fikir.
G modu:
Hızlı gaz tepkimesi verdiğini söylüyorlar, denedim, ama önemli bir fark gördüğümü söyleyemeyeceğim. Belki, biraz daha kullanırsam, daha sağlıklı bir fikrim olabilir. G moduna giriş çıkış da S modları gibi ancak gazı kesince mümkün olabiliyor.
Çekiş kontrol sistemi:
Hiç kullanmadım, kullanma ihtiyacı da hissetmedim. Fikir basit, patinaj istemiyorsan 3. seviyede kullan, asfaltta veya arazide yanlamayı seviyorsan sistemi devre dışı bırak. Bu arada, bu uzun yol asfalt + arazi endurosunu alan niye yanlamak ister, onu da anlamış değilim. Uzaklarda bir yerde arazide tek başına sürerken en önemli kriter üst düzey sürüş güvenliği, kendi kendime şov mu yapacağım ki, bu tür işler yapayım. Bence, çekiş kontrol sistemini 3 seviye yapmak pek anlamlı olmamış, devrede veya değil şeklinde yapsalardı, işi fazlasıyla görürdü. Motor giderken açıp kapama veya seviye değiştirme mümkün.
Sonuç: Bütün bu yukarıda yazdıklarım hiç ama hiç kafa karıştırıcı değil, ben 1 saat içinde konuyu kavradım ve sisteme alıştım, hiç gözünüz korkmasın. Tabii, bu yazdıklarıma bakarak bir karar vermeyin, tembellik yapmayın, kitabi verileri inceleyin, incelemeleri okuyun ve Honda lütfedip test sürüşü imkanı tanırsa, mutlaka test sürüşü yapıp kendi fikrinizi oluşturun. Sonuçta, en güzel motorun herkesin kendi motoru olduğunu, yukarıda yazılan manuel & DCT tercihinin ve sürüş modları seçiminin mutlak doğrular olmadığını, fakat tamamen kişinin bireysel tercihleri olduğunu unutmamak lazım.
by Tankut Güzel.....
Abi çok güzel bir yazı olmuş. Üşenmeden yazmışsın. Dct şanzımanı çok iyi anlatmış. Ama benim asıl merak ettiğim konu debriyajdı. Var mı yok mu diye düşünüyordum. Belki dönüşler için eklemişlerdir sanıyordum ama yokmuş.
Bu motor çok güzel bir Enduro-Touring bir Motor olabilir. Çok yüksek satış rakamlarına da ulaşabilir. Ama eski AT ciler beğenmeyecektir.
Çok yüksek sayıda başkalarının beğeneceği kesin ama bence bu Motor AT felsefesinden uzak diye düşünüyorum.
Pirinç pilavını ne kadar güzel yaparsan yap. O asla bulgur pilavı olamaz. Aynı şey bulgur için de geçerli. Çok güzel Motor. Çok sevilecek orası kesin ama bir AT değil.
Arkadaşlar kullanalardan hiçbir yorum yokmu? yahu motorlar gelmeden günde 10 mesaj yazılıyorken şimdi motorlar gelmişken hiçbirşey yazılmıyor olması nedendir,
bakın yapmayın etmeyin 3 gün sonra bizde alıyoruz varsa aldığımızda dövülecek birtarafı hatası söyleyinde kedinin bacağını baştan yırtalım.
En son yorumu diğer tarafta Erdim den aldık dediki tüm yorumlarımı unutun tek yorumum DEHŞET MAKİNE........sonrası mechul kapıldı gitti dehşete haber alamadık kendisinden, bir ara Düzce dolaylarında Rafting te görülmüş ama dedikoduda olabilir emin değilim.
Evet Vakti gelmişti,
AT yi teslim aldığım geçtiğimiz haftadan itibaren rodajını tamamladık ve yaklaşık 1500 km yi de devirdik , yorumlarım profesyonel değil ve bir önceki motorum olan NC 750 x DCT ye göre olacağından bazı arkadaşlar benimle hem fikir olmayacak ve onlara ilginç gelebilecektir , (## herkes hem fikirdir ki , gerek motor dinamikleri , gerek diğer özellikleri ile NC çok farklı bir motordur.##)
AT nin iyi özellikleri ni herkes biliyor uzun süre konuşuldu , o yüzden yorumuma sevmediklerim başlıkları ile başlayacağım.
Benim NC sonrası AT de sevmediklerim
* NC ye göre özellikle düşük devirdeki titreşimi fazla ( Bknz.##)
* NC ye göre arka abs çok erken devreye giriyor.
* Orjinal çanta ile orta ayağa almak tam bir eziyet ( Çantasız bir sıkıntı yok )
* Yakıt tüketimi kendi sınıfındakilere göre iyi bile olsa NC ye göre yüksek ( Bknz.##)
* 120-130 km/h arasındaki kafa sallama , fakat artçılı sürüşte bu durumun olmaması ( Bu durum AT nin dinamikleri ile kesinlikle alakası yok , arkada bulunan 52 litrelik normalde olmaması gereken çantanın oluşturduğu direnç sebebiyle oluşmakta artçılıyken de çantanın arasındaki boşluk dolduğundan tirbülans azalmakta ve kafa salamada azalmakta diye yorumluyorum)
* Sürat Göstergesi yaklaşık %15 fazla gösteriyor , tüm motorlarda sürücü doyuma erken ulaşsın diye güvenlik maksadı ile bir miktar fazla gösterdiğini biliyorum ama AT de bu fark biraz daha fazla gibi
* Eski motorumda alışkanlık bayır aşağıda yada park yerinin fiziksel özelliklerine hiç aldırmadan istediğim yere dikine park ediyordum , AT ile NC nin ağırlık farkı çok olmasa da aynı şekilde park ettiğimde ayak ile geri sürüş NC ye göre çok zor , bir GS kadar zor olmasa da (aynı yerde GS de denedim) NC ye göre zor
* Fazladan bir depo çantası taşıma gereksinimi , onun alışkanlığı olmadığından da sürekli motor üstünde unutmam , yada kaybetmem ( Bknz.##)
Artçımın NC sonrası sevmedikleri
* Sürüşteki yüksek motor sesi , ki ben NC sonrası motor sesine bayılıyorum ( Bknz.##)
* Frenleme ve duruş esnasında oluşan durmayacak hissi , ( Bunu sebebi de , motorun NC ye göre yüksek ve ön amortisör salınımın fazla olmasına bağlıyorum)
* Ayaklarım eski motorda daha rahattı sanki .... ( Bu sıkıntı da daha önce konuşulmuştu , alışkanlıkla alakalı şu an rahat olduğunu belirtiyor )
Bahsedilmeyen veya az bahsedilen sevdiklerime gelirsek
* Uzun tur camını kesinlikle öneririm özellikle yazın çok rahat edersiniz 180 km/h süratte dahi çok rahat vizörüm açık sürüş yapabiliyorum.
* En önemlisi Artçım artık çok rahat mola sayımız artık daha düşük , NC deyken en ufak bir kasis ve çukurda artçım için ya riskli manevralar yapardım yada onu uyarırdım aman dikkat diye , şimdi çizgimi bozmadan artçımı da hiç uyarmadan devam ediyorum çünkü çok rahat olduğunu belirtiyor.
Ben henüz vakitsizlikten 500 km yi anca tamamladım. Yakıt tüketimim 5.3 lt civarında seyrediyor. Şehiriçinde rahat bir sürüşü var. Vites oranları uzun o sebeble 1. viteste yarım debriyaj yapmak gerekiyor. Artçılı olarak bir kez 190 km hıza çıktım ancak kafa sallama yaşamadım. Tek çanta olması ve orjinal cam kullanmam dolayısıyla bende olmadı demek ki. Bugün orhaneli yolunda çok keyifli bir sürüş yaptım. Eksi olarak söyleyebileceğim başka bir şey yok.
Zorunlu trafik sigortasi yaptiran var mi AT icin.
950 TL olarak şairden yaptırdım.
Gelelim benim yorumlarıma;
EL frenine hala gıcığım.
NC nin on bagajını hasretle anıyorum.
Sehır dişi 90-100 km/h ile 4,5Lt olarak düzceye gittim.
Donuste dilovasından istanbula 180-200 km/h ortalama ile 5,7 yaktı.
Kasis diye bir şey kalmadı yollarda. Bosuna yapmışlar :)
Orj cam ile sıkıntı yaşamadım. Uzun cam çok da gerekli değil kanımca...
Motor hareket ettikten sonra 40 kg oluyor :) 2-5 km/h da..
Düzce donuşu G tuşunu kullanma şansım oldu. AT kısaltması bence yanlış keçi olmalı...
hala DEHŞET MAKINA... :):):):)
Not: Ustunden inemediğimiz için yorum yapamıyoruz... :)
Plaka İstanbul olunca ne güzel öpülüyoruz , her şeyde nerdeyse 3 kat
Başlığa bi baktım , içim gitti :))
Geçen günlerde bir gün, sanırım Perşembe idi, Sonay'ı gördüm sahil yolunda, bana sorarsan çok keyifli keyifli kullanıyordu AT'si ni :))
nazar değmesin ama kıskandım,
Hele Tricolour un artık bir efsane olduğuna inanmaya başlamışken.
Hayır elimizde kullandığımız bir 30 dakikadan başka bişey yok ama artık gelsede bide bende yorumlarımı yazsam yada Erdim gibi yazamasam :))
Dün akşam Bayi'ye gelen son e-posta da ayın 7 si olan gemi de 17 sine kalmış gibi. Bu güzel haberi vermek istemezdim ama olsun.
Vesselam okuduğum değerlendirmelerde kimsecikler lastiklerden bahsetmemiş ki, baya bir konu olmuştu zamanında :))
Ne dersiniz bence güzel lastikleri var, daha şikayet gelmediğine göre :))
Erdim Abi ne dersin Trialmax olmuşmu :)))
Vallahi Tork kontrolü kapatmadığın sürece lastiklerde sıkıntı yaşamadım. Ama Tork kontrolü kapatınca kıcı başı oynamaya başlıyor. Sahil yolunda Torku kapatıp S modunda bi deniyeyim dedim.. Büyük konuşmayayım ama bir daha denemem herhalde :):):):):) Az kaldı 2 günlük motordan oluyorduk :) Ancak araziye girilecekse K60 şart gibi. Zira şu an için en uygun seçenek o görünüyor.
Ayarı verince nasılda canlanıyor konu yahu.:seytan:
Konu sigorta kasko muhanbetlerine girerse topic baştan aşağı dışına çıkar.
Çünkü zevkle takip ediyorum amma velakin hakaten tartışması bitmez bu konunun :p
Valla kötü bir niyetim yok. Sordular söyledim. :p
Bursaya yerleşin 😃. Şaka bir yana Bursa da zıvanadan çıkmak üzere ya hadi hayırlısı..
Lastik konusunda soruyu okuyunca aklıma geldi bu arada. Dün mıcırlı tabir edebileceğimiz bir zeminde gazla oynadım. Çekiş kontrol olmasa beni aşacak bir durum. Lastikler pek arazi değil bence. Ama asfaltta bir tedirginlik yaşamadım.
İkarus mu yaşadın Erdim abi? Çünkü şartlar tam da yerinde yani😂😂
Bu arada AT yorumların içinde en çok sevdiğim husus yakıt olayı, şehir içini de merak ettim doğrusu. Ama bu yakıtları anlık tüketimden mi ( bilgisayarlı ekrandan) yoksa depo dolumu yapıp km sıfırlayarak mı ölçtün? Çünkü bazen birbirinden farklı değerler çıkabiliyor. Bence en sağlıklısı: km sıfırla ve depoyu doldur, harcadığın benzini gittiğin yola böl, usulüdür. Bu sonuca bakmak lazım.
Kasisleri de değmeden geçiyorsa bu da benim için çok önemli bir durum. Şu G olayını biraz daha açıklarsan sevinirim. Basılınca ne oluyor, basılı mı gitmek lazım?
Motordan Alicim.. Ama huy çıkar can çıkmaz her benzin aldığımda sıfırlarım km yi. Şehir içi 325 km gitti alet ışık yanınca aldım. Düz hesapla 5,5 yapıyor denebilir. Şehir dışı riske girmek istemediğimden ve toplu halde donuldugunden ışık yanmadan aldım. Müsait bir zamanda test edince onu da yazarım. Ama o da 4,5 gibi ekrana bakacak olursak.
G olayı aslına bakarsan bizim motorlarda debriyaj olmamasından kaynaklı. Zira sizler arazide yarım debriyaj ile bataktan çamurdan kurtulmaya çalışıyorsunuz ya G ye basında alet o patınajı yaptırmadan bulunduğun yerden seni çıkartıyor. Düzce donuşu kamp cıkısında denedim gorevını mükemmel yaptı. Tıkır tıkır cıktı meret.
http://i.hizliresim.com/BPNvdj.png
Bu da tork
http://i.hizliresim.com/0nglYY.png
Dün gece , AT ile ilk defa uzun mesafe şehirler arası yol yaptım . Aydınlatma donanımı olarak türkiyedeki en yüklü AT olduğunu düşündüğüm ( 1 çift orjinal sis farı + 2 çift msttech 3lü led ) aracımla NC den sonra sıkıntı yaşadım , şöyleki ;
yola çıktığım ilk andan itibaren NC ye göre görüşümün az olmasına karşın , karşıdan gelen hemen hemen tüm araçların selektör ve korna ile tacizine uğradım , sisleri kapattığımda ise yalın aydınlatma yetersiz kaldığından daha fazla küfür de yememek için kenara çekip , 2 çift 3 lü ledleri anahtar ile gevşetip olabildiğince alt seviye aydınlatma yapacak şekilde ayarladım ( abartı değil ,ön lastiğin biraz önünü aydınlatacak şekilde ) fakaaaat orjinal sis farlarının montaj şekli sabit ve hiç bir şekilde ayara izin vermediğinden gece vakti kör karanlıkta el yordamı ile aşağıya doğru bükmeye çalışsamda olmadı , bu şekilde yine yola çıktım , yine selektör ve korna uyarıları , 3lü ledleri kapattım , uyarılar devam etti , orjinal sisleri de kapattım , uyarılar azaldı ama devam etti ama en ilginci benim görüşüm berbattı.
Bu sıkıntıyla ilgili benim yorumum 0,01+ tonluk kütlemle motora oturduğumda farlar yıldızlara bakıyor olabilir ,ama aynı şekilde NC ye bindiğimde hiç bir ayar yapmama karşın görüşüm çok güzeldi , umarım basit bir ayar ile çözülebilir , sonraki gece sürüşümdeki sonuçları paylaşırım.
Buyrun :):):)
http://i.hizliresim.com/nMpR5R.png
GS killer dan sonra AT killer da çıkmış. sıcak sıcak :sasir:
https://www.youtube.com/watch?v=yxLxk_y5RtI
Honda CRF 1000 Africa modelinde güzelim motorsikletin içine etmiştir,Kırmızılarda üçüncü kez teslim tarihi değiştirmiş olmaları basiretsizliğin daniskasıdır,
şahsen beni sadece Honda veya CRF 1000 den değil topyekün motosikletten soğutlar ve ben siparişimi iptal etme sınırına geldim,Honda Türkiye yi aradığımızda bayiniz teslim zamanınızı biliyor diyorlar,bayi zamanı söylüyor ama o zaman geldiğinde Honda Türkiye tekrar teslimi geciktiriyor...yalan söylüyorlar,TÜM BAYİLERİNİ TENZİ EDİYOR ve Merkezi beceriksizlikle itham ediyorum. honda honda olalı bukadar saçmalamamış ve müşterisini üzmemiştir..Honda TR olarak bunu başardılar...KUTLUYORUM.
Gürol Abi,
Pazartesi bayiye uğradım geçerken, motor için ne zamana hazırlık yapayım dedim, aaa biraz önce mail geldi gemi 10 gün gecikecek falan. Orda bir iki kibra söz söyledikten sonra sabahında Honda 'yı aradım. Hemen bayi geri döndü ve bizimde elimizden bişi gelmiyor ama tarh kesinleşti falan 17 sünde burada falan.
Neyse peşine Honda'dan aradılar teit ettiler.
Demem odurki dedim ben demorajın , CIF'in veya FOB'un ne olduğunu bilirim. Gemi programları otobüslerin bile rötar yapmadığı zamanlarda öyle ay lastik patladı falan filan olmaz onların maaliyetleri çok büyük olur dedim.
Ayrıca Honda gibi bir firma nakliyesi amacıyla anlaştığı firmalar, teslimde problem yaşarsa, o kişilerin canına okur , tazminatı çatır çatır alır.
Mesele şu ki aralık ayında şubat sonu mart başı fuardan hemen sonra teslim diye sattığınız motorları nisan ortasına teslim için ertelediniz. Şimdide bu son diyince inanmamı bekliyorsunuz. Bu konuda telefonda tarih almış bulunuyorum. Yetkililerden.
Eğer bu tarhde oynamaolursa benimde kendime göre yapmış olduğum planları, vizeleri, yakmış olacaksınız. Bu durumda da ben bu konunun tazminine gideceğim. Ve sezon başında fuarda ucuz ucuz alabileceğim motorlardan da olmuş oluyorum tabiki, bunlarında masrafı konusunda konuşulabilir tabi ki.
Vesselam en sonunda 17 si depoya gelecek dendi.
Honda'nın şu dönemde pazarcı esnafının bile yapmadığı laf oyunları yapma yönelimi sonucunda, denecek söz zor. Bu zihniyet yarın öbür gün servis olayında başımıza ne çıkaracak merak ettim. Yedek parça teminin seneye kalmasa bari...
Yalnız bu işte başka bir iş var arkadaşlar geminin gecikmesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Neden olamaz açıklayayım bu gemiler konteyner gemileri ve bu gemiler adeta taksi gibi çalışmaktadır. Sadece honda için mal gelmiyor o gemide bir dünya konteyner var ve buda yüzlerce firmanın malı var anlamına geliyor. Gemi enfazla bir iki gün gecikebilir oda olumsuz hava koşullarından dolayı. Bir konu daha belirteyim bayilerdeki motorlar tamamen bayinin malıdır. Yani bayi parayi yatırir ve siparisi verir honda tr ye honda tr de ona göre yurtdışından ithalat gerçekleştirir.
Bence Erdim'den özel ders alın bu konuda, adam bayisine kızdı, aynı gün başka bayide bulup aldı motorunu :D
Sent from my iPad using Tapatalk
Tamamen Honda Türkiye nin seviyesizliğidir olay,daha fazla üstelersem ağzım bozulacak,
ama söylemeden edemeyeceğim şeyde birkaç kişiden ve aslanım abi yürü abilerden başka bir tepki verende yok..
Biraz önce bayim aradı kendisine, Honda Türkiyenin alıp motorlarını gerekli yerinin adınıda söyleyerek oraya sokmalarını dile getirdikten sonra daha fazla küfretmemek için sinirli olduğumu söyleyip suratına telefonu kapadım,aramayıda düşünmüyorum,kaporo verme tarihim 13/10/2015. ve hiç toz kondurmadım ama artık sanıyorumki BAYİLERDE bu YALAN sarmalının içindeler.
İleride Hondanın tutumu ve serviste parça temini konusuna gelirsek, Birkere başa gelebilecek herşeyin sürücü hatası olduğunun ışığında yürümeliyiz,ben daha evvelde söylediğim gibi manuel seçimideki en baş kriterim bu oldu,servisle arayı açmak gerektiğinde ki bence gerekiyor adamlar daha motorları getirmeden bize bilenip servis aralığını yarıya indirdiler,bu bana hiç bir şekilde iyi niyetli bir yaklaşım olarak görünmedi, kullanıyor olduğum Honda motorumdanda birçok şeyi zaten defalarca yaşadım,en küçük örnek 95 liralık yağ filtresini Fransız malı olarak 11 liraya aldım sadece üzerinde Honda yazmıyor ve köşebaşındaki herhangi bir oto parçacısından temin edilebiliyor,ben zaten motoru alsaydım ikinci yıldan sonra bakımlarını kendim yapacaktım,ebay sağolsun.
alsaydım diyorum zira iyice midem bulandı,şevkim kaçtı bırakın Africayı Hondayı...BEni motosikletten soğuttu haysiyetsiz yalancılar.
Lanet olsun markalarında,modellerinede,tek tek isim isim kendilerinede ve tüm bunları bugün yazıya döküp Honda Japonya Merkeze mail edeceğim bunu sizlerde 15 dakikanızı ayırarak yapabilirsiniz,bakalım markalarına nekadar sahip çıkacaklar göreceğiz.
Söyleyeceklerim bukadar,Teşekkür ederim.
Sana katılıyorum hatta geçen hafta Super Tenere ailesine katılma kararı bile almıştım ama şunu net söylüyüm Borusan-BMW hariç bunların hepsi böyle.
Geçen sene ST test için bayiye sordum Yamaha'ya mail at dedi, attım biz 2015 testlerimizi bitirdik dedi yani satacağımı sattım teste motorum yok dedi. Ulan 60.000 TL lik motor alacağız ama binmeden alacağız, eşden dosttan rica edeceğiz yok böyle birşey..
Bu geldi aklıma dedimki Honda'dan kaçış ST değil hemde biraz toprak doğa vs gezmek istiyorum ST turing gibi makine gitmiyim oraya.
Sonra zaten Esengül bana abi Kırmızı DCT mart da veremem Nisan'da veririm demişti bende bile bile Nisan'a sipariş geçmiştim, şimdi kalkıpta bayiye birşey diyemem nasıl diyim adam bana baştan Nisan dedi.
Bayiler de zor durumda diye düşünüyorum adamlarda bunaldı ve zaman zaman saçmalıyorlar, burada tek bir sorumlu var Honda Türkiye bu adamlar profil olarak bence yetersiz adamlar. İletişimi düzgün kuramıyorlar, bu kadar sipariş aldılar hepimizin crm bilgisi ellerinde var düzgün bir iletişim sağlayamıyorlar.
Ayrıca bayilerle de anladığım kadarıyla bir yükleme planı paylaşmadılar, iki hafta önce Esengül'e uğradım abi Honda'ya gidiyorum, ne gelecek onu bir öğreneyim dedi sonrasında aradım ayın 7 sinde veririm senin motoru cevabını aldım. Bbu Pazartesi ben aradım abi bir sorun yok dedi. Dün beni aradı ıkıla sıkıla abi gemi, motor haftaya falan.. Olacak şey değil, birde Honda'ya kadar gitti ki gitmeden bu bilgiye ulaşması gerekirdi.
Gemi evrakları gelince ne geleceğini öğreniyoruz gibi birşey olabilir mi? Japonya bu kadar düzensiz mi çalışıyor ? Tabi ki hayır, hacı baba dükkanı mı burası?? Honda Türkiye beceriksiz ve güvenilir olmayan bir yapıya sahip.
Servis için bende şimdi Japonya'ya mail atacağım ancak dediğim gibi teslimat konusunda bana verilen tahaüd çerçevesinler hala.
Bence de en doğrusu bu. Japonya bir el atsın bakalım global bir sorun sa söyler zaten, yok değilse sorumluların kulağını çeker.
Ben şanslıyım sanırım. Fuardan sonra karar verdim. Bursa bayi mayısa kadar beklemem gerektiğini söyledi. Balıkesir bayinde istediğim renk stok vardı. Aldım geldim. Ancak benden önce kapora verip bekleyen arkadaşlarım var..
Siyah veya gri olsaydı almıştık zaten ama Kırmızı (Manuel & DCT) ve TriColor (DCT) hiç gelmedi.
Honda yüklemeleri sipariş sırasına göre değil kendi kafasına göre renk renk yaptı.
Arkadaşlar haklısınız gecikme ciddi şekilde can sıkan moral bozan bir durum. Ancak AT satınalmaya karar verdim. Hala test motosikleti yok. bir yaşında bir iki tanıtım yazısından öte kimsenin çok bir şey diyemediği bir model ......... kafamda bir türü soru var. O yüzden bu başlıkta diğer başlık gibi geldi, gelmedi, ne zaman geliyor, gelmiyor mu şeklinde uzayan copy paste mesajlar ile boğulmazsa daha güzel olur diye düşünüyorum. Kullanım özellikleri , motosiklete ilişkin sorular, yedek parça ve aksesuara ilişkin konular kaybolup gidiyor arada ...