Mide yanmasına doğal şifalar
Mide yanmasına doğal şifalar
Kaynak: timeturk /
Mide yanması 20 ile 50 yaş arasında pekçok kişide görülen çok yaygın bir hastalıktır.
Mide yanması yemekten önce, yemek esnasında veya yemekten iki üç saat sonra hissedilir. Besinler, sindirim fonksiyonunun bir gereği olarak midede ilk değişikliklere uğrayarak bağırsaklara gönderilmek amacıyla hazırlanıyor. Mide bu fonksiyonunu yaparken iç yüzeyini kaplayan zarın alt kısmındaki salgı hücrelerini, besinlerin olması gereken değişimini sağlamak için uyarıyor. Bu esnada meydana gelen bir dengesizlik, çok fazla asit ortamına ve midenin kendini koruyamamasına neden olarak yanma hissine sebep oluyor.
Yemek Süresini Uzatın
Yemek yemeye daha çok vakit ayırın. Ayaküstü değil de sofrada oturarak acele etmeden yiyin. Acele yemek mide çalışmasına zarar veriyor. Kendinize daha fazla zaman ayırıp yemek yemeyi bir zorunluluk değil de bir keyif anına dönüştürün.
Ağzınıza küçük lokmalar almak midenin sindirim için gerekli salgıları daha kolay üretmesine yardımcı olur. Lokmaları uzun uzun çiğneyin. Bu, midenizde şişkinlik ve ağırlık hissetmemenizi sağlar.
Tam Doymadan Sofradan Kalkın
Sofradan tıkabasa doymadan kalkın. Mide boş bir torba olduğu için yemek yerken çiğnediğimiz besinler buraya ulaştıkça mide sürekli genişler. Eğer kemerinizi çok sıkmışsanız yanma hissi duymanız çok doğal. İçi dolu bir plastik torbayı düşünün. Tam ortasından bir ipi kemer gibi sıkıca bağlayın. Torba sağa ya da sola çekecek ya da aşağıya doğru sarkacaktır. Mide de aynı böyle… Bu nedenle ölçülü miktarda yemek yiyin.
Uyku Yemek Arası En Az 3 Saat Olmalı
Akşam öğününden hemen sonra damak kaçamakları yapmayın. Aksi takdirde mide gece boyunca çalışıp yorulur. Akşam yemeği ile uyku arası en az üç saat olmalı. Yani yemek yedikten en az 3 saat sonra yatın. Gece yatarken sağ yana dönerek yatmayın. Besinin mideye girişi sağ taraftan gerçekleştiği için yedikleriniz yeterince hazmedilemeyip mide borusunda yanma hissi oluşabilir.
Yemek yedikten sonra yere eğilmeniz gerekiyorsa dizlerinizi bükerek eğilin. Aksi takdirde mide işlevini gerektiği gibi yapamaz.
Yiyecek ve içeceklerin çok sıcak ya da soğuk olması mide sıvısına zarar verebilir. Bu nedenle yiyecek ve içeceklerin ılık olmasına özen gösterin.
Sigaradan uzak durun.
Yemekten sonra uzanmayın. Unutmayın, mide sıvısı yatay pozisyonu sevmez ve yanma hissi mide borusu yoluyla ağzınıza kadar gelebilir.
Bunlardan Uzak Durun
Hazmı kolay olmayan kızartmaları ve yağlı yiyecekleri sofranızdan uzaklaştırın. Ağır yağlı, fazla kremalı ya da soslu besinleri yemeyin. Çikolata, içerdiği yüksek dozdaki yağ ve kafein nedeniyle hassas mideye zarar vererek yanma hissine yol açıyor. Sütlü çikolata, daha az yağ içeren bitter çikolataya oranla daha tehlikeli olduğundan çikolata sevenler genelde sütsüz olanını tercih etmeli. Kafeinli içecekler mide için çok zararlı. Kahve, çay ve kola gibi içecekler hassas mideyi yorar. Eğer mide yanmasından şikayet ediyorsanız ve kahve içmeden yapamıyorsanız kafeinsiz kahveyi tercih edin. Gazozlu içecekleri ve asitli meyve sularını az için. Et suyu ile hazırlanmış çorbalardan uzak durun. Diğer çorbaları ise çok sıcak içmeyin. Ilınmasını bekleyin. Alkol midedeki yanma hissini artırır, alkolden uzak durun. Çiğ soğan ve çiğ meyve de mide asidini artıran etkenlerdendir.
alıntı
Kötü alışkanlıklar vücudumuzu nasıl etkiler
Alışkanlıklar, hayatımızın her döneminde var. Ancak bunlar tiryakiliğe dönüşürse tehlikeli hale geliyor.
Her insan hayatta başarılı ve mutlu olmak ister. Bunun gerçekleşmesi için insanın kendisini başarısız ve
mutsuz yapan alışkanlıklarından uzak durması gerekiyor.
Kötü alışkanlıkları bırakmanın en kolay yolu, yerlerine iyi alışkanlıklar edinmekle mümkün. Örneğin, sigarayı
bırakırken bunun yerine sıcak içecekler içebilir, meyve, kuruyemiş yiyebilir ya da sakız çiğneyebilirsiniz.
Forbes dergisinde yayınlanan haberde, sağlımızı bozan kötü alışkanlıkların vücudumuz üzerindeki etkilerine
göz atarak, neden bunlardan uzak durmamız gerektiğini daha iyi anlayabiliriz.
*Sigara içmek:*
Ülkemizde yaklaşık 20 milyon kişi sigara içiyor. Artık sigaraya başlama yaşının 10'un altına düştüğü günümüzde,
sigara yasağı hem havamızın korunması, hem de çocukların zehirlenmesinin önüne geçilmesi açısından faydalı
olacak. En zararlı alışkanlıklardan biri olan sigara, koroner kalp hastalığına ve kanserin çeşitli türlerine sebep
oluyor. Sigara, bir kişinin felç geçirme riskini neredeyse ikiye katlıyor ve kronik obstrüktif akciğer hastalığından
(KOAH) kaynaklanan ölüm riskini artırıyor.
*Az uyumak:*
İnsanlar yeterli uykunun yararlarına önem vermiyor. Uykusunu alamayanlar, tüm gün stresli olur. Kan basıncı
uykudayken düşüyor ve insanlar sık sık kendilerini bu iyileşme etkisinden mahrum ediyor. Araştırmacılar, uykunun
vücudu nasıl etkilediği konusunda daha fazla bilgi edinirken, yetişkinlere geceleri en az 7-8 saat uyumalarını öneriyorlar.
*Aşıları unutmak:*
Hepatit B, difteri, kabakulak, grip gibi 20'den fazla hastalık aşıyla önlenebiliyor. Aşılarla rutin bağışıklık sağlamak,
sağlığınızı korumanın en masrafsız yollarından biri. Aşılar sadece bebeklere uygulanmıyor. Çocuklar, ergenlik
dönemindeki gençler, yetişkinler ve yaşlılar için uygulanan aşılar hakkında bilgi almak için sağlık ocaklarına başvurmalısınız.
*Yüksek riskli davranışlar:*
Kasksız bisiklete ya da motosiklete binmek gibi riskli tercihler, güvenli olmayan davranışlar listesinde en üstte yer
alıyor. Önlenebilir kazalar, uzun süreli ve bazen de kalıcı hasarlara ve bozukluklara sebep olabiliyor. Ancak, bu önlemlere
dikkat ederek sağlığınızı koruyabilirsiniz.
*Fazla stres:*
Günlük yaşam koşuşturması içinde stres kaçınılmazdır. Karşılaştığınız zor durumlarda negatif duygular gösterek,
sağlıksız bir kısırdöngüye girersiniz. Stresin fiziksel ve ruhsal belirtileri arasında baş ağrısı, yorgunluk, mide bulantısı,
artan hassasiyet, kas gerginliği, asabiyet, sinir, ilgi ya da motivasyon eksikliği, mide bozukluğu ve dişlerini sıkma yer alıyor.
*Dengesiz beslenme:*
Sağlıklı bir beslenmenin meyve, sebze ve tam tahıllardan oluşması gerektiğini birçok kişi biliyor, ancak insanların
birçoğu tabaklarını karbonhidratlarla ve çok fazla yemekle dolduruyor. Sağlıklı bir beslenme, kan şekerini ve
kardiyovasküler hastalık riskini azaltmaya yardım ediyor ve kilo alımını azaltarak obeziteyi önlüyor.
*Çok fazla televizyon izleme:*
Türkiye'de bir yetişkin günde 5 saatini, çocuklar ise 3 saatini televizyon karşısında geçiriyor. Hafta sonları ve
tatillerde bu rakamlar daha da artıyor. Aşırı televizyon izlemek ve internet kullanmak, insanların neden egzersiz
yapmadıklarını açıklıyor. Ayrıca televizyon izlerken yenilen atıştırmalıklar, beslenme düzenini bozuyor ve şişmanlığa
sebep oluyor.
*İlaçlara çok fazla güvenme:*
Reçeteli ilaçlar önemli ve gereklidir, ancak diyet, beslenme ve diğer yaşam tarzı değişikliklerinin aynı etkiyi
göstermesine rağmen bazı hastalar haplara bağlanıyor. Yüksek kolesterol ve tip 2 şeker hastalığı tıbbî tedavi
gerektirir, ancak diyet ve egzersiz de hastalığın tedavisinde etkilidir.
*Yeterince spor yapmamak:*
Düzenli spor yapmanın sağlığınız üzerinde çok fazla yararı var. İstatistiklere göre, yeterince egzersiz yapılmıyor ve
obezite oranı 2006 ile 2008 yılları arasında artış gösterdi. Bu nedenle, uzmanlar en az haftanın 5 günü yarım saat
hafiften başlayarak, yavaş yavaş tempoyu hızlandırarak egzersiz yapılmasını öneriyor.
alıntı
Tansiyon - Nabız Bilgileri
Alıntı
Kan Basıncı Ölçülen Yerler
Kan basıncı genel olarak sol brakial arterden ölçülür. Hastanın du**rumuna ve aldığı pozisyona göre sağ brakial arterden de alınır.
Kalp hastalarında her iki koldan ölçmek ve aradaki farkı görmek gerekli**dir.
Kan basıncı palpasyon yönteminde radial arterden ölçülür. Bu amaçla ayak bileğindeki arterlerden de kan basıncı ölçülebilir.
Tansiyon Ölçme İlkeleri
• Kol düz şekilde olmalı ve desteklenmelidir. Kol kalp seviyesinde olmalıdır.
• Manşet ve steteskopun diyaframı doğru yere yerleştirilmeli,
• Manometrenin ibresi sıfırda olmalıdır.
• Tansiyon ölçülemediği zaman manşetteki hava tamamen boşaltılmalı ve 30-40 saniye beklenmeli, sonra yeniden ölçüm yapılmalıdır.
• Manşetin uzunluğu kola uygun olmalıdır.
• Kolda yara, enfeksiyon ve ödem olmamalıdır.
• Tansiyon ölçümü öncelikle sol koldan yapılmalıdır.
• Kolda enfeksiyon varsa manşetin altına gazlı bez konmalıdır.
• Hasta ruhen ve bedenen dinlenmiş olmalı.
• Fiziksel hareketlerden sonra hasta dinlenmelidir.
• Tansiyon aletleri bakımlı olmalı, doğru ölçüp ölçmedikleri sık sık test edilmelidir.
• Bazı ülkelerde mmHg biriminden başka birimler kullanıldığı için tan siyon aletleri çift göstergeli üretilmektedir. Hangi göstergeye göre tan siyon ölçüleceği iyi bilinmelidir.
• Civalı tansiyon aletleri tercihen kullanılmalıdır.
Venöz Kan Basıncı Genel Bilgiler
Venlerde dolaşan kan, venlere 15 mmHg'lik civa basıncı yaparlar. Ven-lerdeki kan dolaşımı, venöz basınç ve venlerin anatomik yapıları yardımıyla kalbe doğru kolayca devam eder. Aynı zamanda arterlerin yanında yer alan venler, arterlerin genişlemesiyle daralırlar.
Bu daralma, vena kapakçıkları venöz kan basınç ve kalbin negatif emme gücü gibi mekanizmalar ile kan yer
Tansiyon Ölçme Teknikleri, Tansiyon Nasıl Ölçülür
Tansiyon ölçme tekniği, steteskop ile dinleme ve parmakla nabızı hissetme yöntemleriyle tansiyon aleti eşliğinde ölçülür.
1. Dinleme Yöntemi ile Tansiyon Ölçme
• Hastaya tansiyonunun ölçüleceği anlatılır.
• Hastanın durumuna göre oturtulur veya yatırılır.
• Hastanın tercihen sol kolu yastık üzerine veya bir yere konur. Giysiler kolu sıkmayacak şekilde dirsekten yukarıya sıyrılır. Giysiler kolu sıkıyorsa çıkarılmalıdır.
• Elin ayası üste gelecek şekilde kola pozisyon verilir.
• Manşetin alt kenarı dirsekten iki parmak yukarıya gelecek şekilde yerleştirilir. Sarılarak tesbit edilir. Manşetin genişliği kola uygun olmalıdır.
• Manometre, tansiyonu ölçene bakacak şekilde üste tesbit edilir.
• Brakial arter üzerine baş parmak hariç diğer üç parmak yerleştirilir. Palpe edilerek brakial arter bulunur (Nabız hissedilerek).
• Steteskopun diyatramı bulunan brakial arter üzerine konur.
• Manometre ibresinin (0) da olmasına dikkat edilir. Steteskop kulağa takılır.
• Pompanın vidası sıkıştırılır. Pompa avuç içine alınır ve parmaklarla sıkıştırılarak manşet hava ile doldurulur. Manşet hava ile dolarken manometrenin ibresi yükselir. İbre yaşlılarda 180, yetişkinlerde 160, çocuklarda 130'a gelinceye kadar hava pompalanır. Yukarıdaki değerlerden 20-30 mmHg daha fazla şişirilerek ölçüm için işlem başlatılır. Bu sırada arterden kan geçmediği için steteskoptan ses duyulmaz.
• Pompadaki vida gevşetilerek hava boşalmaya başlar. Hava boşaldıkça ibre inmeye başlar.
• Steteskoptan duyulan ilk kalp sesi ile birlikte ibre dura dura inmeye devam eder. Duyulan ilk ses tesbit edilir. Bu ses sistolik basınçtır. Yani maksimum tansiyondur.
• ibre inmeye devam ederken steteskoptan kalp sesleri duyulmaya devam eder. Bir süre sonra ses duyulmaz. En son duyulan kalp sesi minimum tansiyondur. Yani diastolik basınçtır.
• Manşette kalan hava tamamen boşaltılır. Manşet koldan çıkarılır.
• Tesbit edilen maksimum ve minimum basınç değerleri gözlem kağıdına işlenir. Tansiyonun ölçüldüğü saat de yazılır.
2. Palposyon Tansiyon Ölçüm Yöntemi
Palpasyon yöntemi, radial arterden nabız alma işlemi ile tamamlanır. Steteskop kullanılmaz.
• Dinleme yönteminde olduğu gibi, manşet kola takılır.
• Radial arter üç parmak ile palpe edilerek nabız hissedilir.
• Pompanın vidası sıkıştırılarak manşete hava pompalanır. Manşet hava ile şişince nabız alınmaz (Hissedilmez).
• Vida gevşetilir. Manşet içindeki hava yavaş yavaş boşaltılır.
• Manometre gözle takip edilir.
• Nabiz alınan ilk rakam manometreden tesbit edilir. Bu sayı maksimum kan basıncı yani sistolik tansiyonu gösterir.
• Manşetin havası tamamen boşaltılır. Manşet hastanın kolundan çıkarılır.
• Bulunan maksimum basınç rakamı gözlem kağıdına işlenir. Tansiyo nun alındığı saat de yazılır.Palpasyon yöntemi ile tansiyon ölçmede sadece sistolik kan basıncı ölçülür. Diastolik kan basıncı nabızdan tesbit edilemez. Çünkü kal bin diastol devresinde nabız hissedilmez.
Tansiyon Aletleri Çeşitleri, Dijital Tansiyon Aleti, Tansiyon Ölçer
Tansiyon Ölçme, Tansiyon Cihazları, Mekanik Tansiyon Aleti
1. Riva - Rocci Tansiyon Aleti
Sütun şeklinde civalı manometresi, lastik hortumları, pompası ve manşeti vardır. Civa tüpünün bir tarafında mm cinsinden civa basıncını gösteren 0-300 arasında rakamlar vardır.
Civalı manometre düz zemin üzerine konur. Civa 0 çizgisindedir. Civalı manometre tam göz hizasından okunacak şekilde bir yüksekliğe yerleştirilir.
Civalı tansiyon aletleri, kan basıncını en doğru ölçebilen araçlardır.
2. Vaköz Tansiyon Aleti (Vaquez)
Yuvarlak metal bir manometresi vardır. Gösterge rakamları dairesel ola rak sıralanır. Hava ile genleşen ibre sistemi vardır. İbrenin gösterdiği rakamlar tansiyonun maksimum ve minimum rakamlarıdır.
Tansiyon ölçmeden önce, ibrenin (0) da olmasına dikkat edilmelidir. Zaman zaman doğru ölçüp ölçmediği kontrol edilmelidir.
3. Oscillometrioue Tansiyon Cihazı (Osilometrik)
Osilometrik aleti tansiyon ölçümü yanında damar fonksiyonlarını da ölçmeye yarar. Titreşimlerin kaydedilmesi esasına dayanan bir ölçümdür.
4. Dijital Göstergeli Tansiyon Cihazları
Bu aletler elektroniktir. Kol manşetti olanları ve parmaktan kan basıncını ölçen tipleri vardır. Göstergeleri dijital rakamlıdır.Elektronik tansiyon aletleri tansiyonu ve aynı zamanda nabız sayısını da gösterirler. Pil veya akü ile çalıştığından her zaman güvenilir sonuçlar ver meyebilir.
Tansiyon Aletleri ve Kan Basıncı Birimi
Tansiyon Hastalığı, Tansiyon Hakkında Bilgi
Tansiyon, sfigmomanometre adı verilen aletle ölçülür. Bu alete de tansiyon aleti denir. Kan basınç birimi mm Hg'dir. Yani mm yüksekliğindeki civa basıncı 1 birim kan basıncına eşittir.
Tansiyon aleti ile ölçülen sistolik basınç üste, diastolik basınç ise biraz alta yazılır. Örneğin; 130/80 mmHg gibi. Bu örnekte 130 rakamı sistolik basıncı, 80 rakamı da diastolik basıncı gösterir. Sistolik ve diastolik basınç arasında normal tansiyonda 30-50 mmHg'lik bir fark vardır. Bu farka, nabız basıncı denir.
Normal kan basıncı erişkinlerde 130/80 mmHg'dir. Çocuklarda ise 110/ 60 mmHg'dir. Kan basıncı ırk, cins, yaş ve zamana göre değişiklik gösterir. Fi**ziksel hareketler ve psikolojik etkenler, tansiyonu etkiler.
Kan basıncı normalden yüksek ise, hipertansiyon, normalden düşükse hipotansiyon olarak tanımlanır.
Tansiyon aletlerinin bir çoğu aynı bölümlerden yapılmıştır.
Tansiyon aletlerinin ortak özellikleri şöyledir.
1. Manşet
Manşet, kola sarılan ve içi hava ile doldurulan parçadır. Manşet şişirilince damara basınç yaparak kan akışını durdurur. Manşet çocuklara, şişmanlara ve normal insanlara uyacak ölçüde olmalıdır.
2. Lastik Pompa
Avuç içine sığacak kadar büyüklüktedir. Lastik pompa, manşete hava pompalamaya yarar. Lastik pompa sıkılınca spobu kapanır ve içindeki havayı lastik kanal ile manşete gönderir. Gevşetilince arkasındaki sipaplı deliğinden içine hava alır. Lastik pompanın bir tarafında parmaklara desteklik yapan metal kılıfı vardır.
3. Vida
Lastik pompanın manşete bağlanan ucunda vida vardır. Bu vida sıkıştırılınca hava doğrudan manşete gider. Vida gevşetilince manşet içindeki hava, vidada bulunan ince kanaldan dışarı çıkar. Böylece manşet boşalır.
4. Lastik Hortumlar
Lastik hortumlardan birisi, pompa ile manşet arasında ikincisi ise, manşet ile manometre arasında yer alır. Lastik hortumlar, hava akışını sağlayan yollardır.
5. Manometre
Manometre, tansiyon aletinin göstergesidir. Manometre göstergesi saat kadranı gibi, dikey civa sütunu gibi veya dijital rakam göstergeli olarak üretilmiştir. Manşetteki hava yavaş yavaş boşaltılmaya başlayınca damardan kan akışı başlar. Kalp atışları, manometre ibresinden izlenir.
6. Steteskop
Steteskop tansiyon aletinin bağımsız bir parçasıdır. Tansiyon ölçerken damardaki ilk ve son atımı (dalgalanmayı) duymaya yarar. Bazı manşetlere monte edilen steteskoplar vardır.
Steteskoplar kalp ve akciğer seslerini dinlemeye yarayan önemli bir araçtır. Steteskoplar, sesi toplar ve yükselterek kulağa iletirler.
Steteskop, diyafram, hortum, kulaklık borusu ve kulaklıktan oluşur.
Kan Basıncı Nedir, Tansiyon Tanımı ve Genel Bilgiler
Kalbin, sistol devresinde ana atardamar aort yoluyla atardamarlara pompalanan kanın damar çeperine yapmış olduğu basınca tansiyon denir.
Kan basıncına karşı arterler de karşı direnç gösterirler. Bu direnç arter lerde fazla, venlerde azdır. Arterlerdeki kan basıncına arterial tansiyon, venlerdeki kan basıncına ise venöz tansiyon denir. Kalbin sistol durumun daki kan basıncına maksimum (en yüksek) diyastal durumundaki kan basıncına da minimum (en düşük) basınç denir. Maksimum basınca sisto-lik basınç, minimum basınca diastolik basınç da denir.
Kan basıncı yaşa, cinsiyete, günün değişik zamanlarında ölçülmesine ve ölçme tekniğine göre değişir.
Kan basıncını Etkileyen Faktörler, Tansiyon Nedenleri, Sebepleri
1. Kanın Volümü
Dolaşım sistemi içinde dolaşan kan hacmi (volümü) normal olduğu sürece kan basıncı da normaldir.
Kanamalar sonucu meydana gelen kan kaybı, kan hacminin azal masına neden olur. Kan hacmini azaltan plazma kaybı da aynı şekilde tan siyonu etkiler.
2. Damarların Genişlemesi
Kan hacmi normal olduğu halde, damarlar gevşerse (Vasodilata-syon) kan dolaşımı bozulur. Kan dokularda birikir. Sonuç olarak tansiyon düşer. Kollapsta olduğu gibi.
3. Damar Esnekliğinin Kaybolması
Damarların yapısın oluşturan düz kaslar ve sinir sistemi normal çalışmadığı zaman damarlar esnekliğini kaybeder. Damarlar kan basıncına djrenç gösterir ve genişleyemez. Damar esnekliği kaybolursa tansiyon yükselir.
4. Kalbin Pompalama Gücü
Dolaşım sisteminin merkezi kalptir. Kalp, kendi kasından, damar ve sinir sisteminden kaynaklanan nedenlerle kanı arterlere pompalayamaz veya ye**tersiz pompalar. Kalp yetmezliğinde tansiyon düşer. Kalbin kan pompalama volümü azalır.
Kalp normalin üstünde kasılırsa, volümü azalır. Dolayısıyle tansiyon düşer.
5. Kapiller Direnç
Kapiller atardamarların dokulardaki en ince damarlarıdır (Kılcal da marlar). Bunlara arterioller de denir. Arterioller venlerin kılcal başlangıcıdır. Kılcal damarlardan kanın dolaşımı zor ve dirençli ya da kolay-dirençsiz ise tansiyon etkilenir. Kılcal damarlar nörojenik nedenlerle daralır veya genişlerler.
6. Kanın Yoğunluğu (Vizkositesi-Kıvamı)
Kan hücrelerinin ve plazmadaki kan proteinlerinin yoğunluğu (azlığı-çokluğu) kanın akıcılığını etkiler. Plazma, tuz ve sıvı kaybında kanın vizkosi-tesi bozulur. Vizkosite bozukluğu tansiyonu düşürür.
Nabız Alma, Nabız Sayma, Tansiyon
Nabız genel olarak radial arterden alınır. Nabız almak için saniyeli saat, kırmızı kalem, not defteri gibi araç-gereçlere ihtiyaç vardır.
Nabız alma (sayma) tekniği şöyledir:
• Nabız alınacak kol, hastanın göğüs üzerine bırakılır (Hasta oturarak veya yatarak nabız alınır).
• İşaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağı yan yana gelecek şekilde bilekteki radial arterin üzerine konur. Baş parmak, bileği arkadan kavrar.
• Nabız hissedilme başlayınca saate bakılır.
• Yeni yatan, kalp hastası ve solunum sistemi hastalığı olanlarda 1 da kika nabız sayılır.
• Devamlı yatan hastalarda 15 saniya süre ile nabız saymak yeterlidir. 15 saniyede sayılan nabız sayısı, 4 ile çarpılır. Deftere yazılır.
• Kırmızı kurşun kalem ile derece kağıdına işlenir. Apikal nabız almak için steteskop kullanılır.
Apikal nabız şöyle alınır.
• Hastaya nabız alınacağı anlatılır.
• Hastanın durumuna göre yatırılır veya oturuş pozisyonuna alınır.
• Steteskop kalbin apeks noktasına konur ve kalp sesi kulakla dinlenir.
• Apikal nabız, 1 dakika sayılır.
• Derece kağıdına işlenir.
Nabzın Derece Kağıdına İşlenmesi
Nabız sayısı, derece kağıdındaki çizgiye işlenir. Nabız sayısına isabet eden çizgi üzerine kırmızı kalem ile nokta konur. İkinci defa sayıldığında çizgi üzerine yeni bir nokta konur. Sonra iki nokta düz çizgi ile birleştirilir.
Sabah akşam alınan nabız sayıları, çizgiye dönüştürülerek nabız grafiğini oluşturur.
Derece kağıdında ateş grafiği mavi, nabız grafiği ise kırmızı çizgilerden oluşur.
Nabız grafiği, ateş grafiği ile birlikte değerlendirilerek hastalığın seyri hakkında bilgi verir.Nabızın normal olarak sayılması için hasta dinlenmiş olmalı, nabız hasta otururken veya yatarken alınmalıdır. Ayakta duran hastadan nabız alınmamalıdır. Alınırsa nabızın birçok özelliği tesbit edilemez.
Nabız (Tansiyon) Çeşitleri, Tansiyon Düşüklüğü, Tansiyon Değerleri
• Nabız Büyüklüğü
Ancak özel araçlarla (Sphygmometre) ölçüldüğü zaman tesbit edilir. Parmakla zor hissedilebilen bir özelliktir.
• Sıçrayan Nabız Yüksek Tansiyon (Pulbus magnus)
Ateşli enfeksiyon hastalıklarında ve aorta yetmezliğinde görülebilen sıçrayıcı nabızda, sistol ve diastolün damara yaptığı basınçlar arasında önemli fark vardır.
• Küçük Nabız Tansiyon (Pulbus parvus)
Kalp ve damar hastalıklarına bağlı ateş yükselmesi sırasında meydana gelir.
• Sert ve Yumuşak Nabız - Tansiyon
Nabzın gerginliği ve sertliği yaşa göre değişir. Gençlerde nabız yumuşak (Pulbus mollis) ve yaşlılarda nabız serttir (Pulbus duruş ).
İnsan yaşlandıkça atardamarların esnekliği kaybolur. Damarlar sertleşir.
• Nabız Yükselmesi, Tansiyon Yükselmesi, Alçalması
Kan basıncı ile damar genişler. Nabzın yükselme hızı arterin genişleyip, tekrar eski durumuna gelme süresidir. Nabız dalgasının vuruşu, ani ve kısa süre duyulur. Buna pulbus çeler denir. Aort yetmezliğinde görülür.
Ağır nabız ya da geç nabıza da Pulbus tardus denir. Yaşlılarda ve damar sertliğinde görülür.
• Nabzın Hacmi Volumü
Kalbin sistal sırasında atardamara pompalamış olduğu kan hacmine kalp volümü denir. Nabız volümü de kalp volümüne bağlı olarak atardamar dan geçen kan hacmidir. Damarın genişlemesi, nabız volümüne bağlıdır. Volüm fazla ise, nabız daha dolgun hissedilir.Kanamala rda ve şoklarda nabız volümü azalır. Bir çok enfeksiyon has talığında nabız volümü artar.
Nabız (Tansiyon) Özellikleri, Dakikadaki Nabız Sayısı,
Normal bir insanda nabız sayısı dakikada 70-80 arasında değişir. Çocuklarda daha hızlıdır. Nabız, ateşli enfeksiyon hastalıklarında ve bazı kalp ve akciğer hastalıklarında artar. Sarılık ve bazı hastalıklarda ise nabız sayısı azalır.
Nabız sayısı ile birlikte nabzın atım özelliği de değişik olabilir. Nabızın başlıca özellikleri şunlardır.
Nabız Ritmi, Nabız artışı, Düşük Nabız Tansiyon, Nabız Sayımı
Nabız sayısı, aralığı ve dolgunluğu normal olarak devam eder. Bu özellikteki nabıza düzenli nabız denir.
Aralıkları, vurgusu, dolgunluğu ve sayısı düzenli olarak devam eden nabıza da düzensiz (Aritmi) nabız denir. Örneğin her iki nabız veya her üç normal nabızdan sonra bir sıra dışı nabız oluyorsa buna ekstrasistal denir (Digeminus, trigeminus, guadrigeminus gibi). Ekstrasistal, kalp has**talıklarında, hipertansiyonda ve kalbi etkileyen cafeinli, teinli içeceklerin fazla içilmesinde görülür.
Nabız Sayısındaki Değişme
• Bradikardi, nabzın dakikada 60 ve daha altında olmasıdır.
• Taşikardi, nabzın dakikada 100-120 civarında olmasıdır.
• Filiform, nabzın dakikada 130'un üzerinde olmasıdır. Nabız çok hızlı ve zayıftır. Çoğu zaman zor hissedilir.
Nabızın hızı, birden ağır spor yapmada, korku ve heyecanda, ateşli hastalıklarda, şokta, kanamalarda ve alkol alınmasında artar.Nabzın hızı, hepatitlerde, beslenme yetersizliğinde, yorgunlukta, yaşlılarda ve eğitimli sporcularda, uyutucu ve uyuşturucu ilaç alımında azalır.
Nabız Nedir, Nabız atış hızı, İnsanda Nabız
Kalp, kasılma (Sistol) devresinde içindeki kanı sol karıncık (Ventrikül) tan aort atardamarına pompalar. Pompalanan kan, aort ve onun dalları olan perifer atardamarda kanın dalgalanmasına neden olur. Her sistol ile atılan kan, atar damarlara damar içinden basınç yaparak damarı genişletir.
Kalbin genişlemesi (Diastol) devresinde atardamarlardaki dalgalanma ve genişleme kaybolur ve atardamarlar normal durumuna döner. Yani kısılır.
Kalp sistol durumunda iken kanın, atardamar iç yüzeyine yapmış olduğu basıncın yani vuruşun parmak ile hissedilmesine nabız denir. Nabız, kısaca arter içine atılan kanın etkisiyle atar damarların genişleyip daralması sonucu atardamarlarda duyulan ritmik vuruşlardır.
Nabız, vücut yüzeyine yakın geçen her atardamardan hissedilir. Nabız, kalbin çalışması, kan dolaşımı ve kan basıncı hakkında bilgi veren vital belirtilerden birisidir.
Nabız Sayılan Yerler
Nabız, vücut yüzeyine yakın yani deri altından geçen atarda marlardan (Arterler) alınır.
Genel olarak nabız, ön koldaki radial arterden alınır. Radial arter el bileği ile radius kemiğinin eklem yaptığı bölgenin iç yüzeyidir.
Nabız ayrıca, aşağıdaki arterlerin yüzeye yakın geçtiği nok talardan alınır.
Bu yerler şunlardır:
• Bracial arterden (Kolun üst içi)
• Fasial arterden (Yüz)
• Temporal arterden (Şakak)
• Carotis arterinden (Boyun)
• Femoral arterden (Kasık)
• Arteria dorsalis pedisten (Ayak üstü)
• Apikal (Dinleyerek 5.6. kotlar
arasında ve ortadan 8 cm kadar solmeme ucu altından
Nabız nasıl ölçülür?
Nabız Nedir
Kalbin doğru atıp atmadığını his setmek ve atışlarını ölçebilmek için k[şinin nabzını yakalamak ve saniyeleri gösteren bir saate bakmak yeterlidir. Nabız, doktor için önemli bir göstergedir. İşte nabız ölçme nin iki yöntemi. Çalışın!
Nabız Atışı, Nabzın boyundan ölçülmesi
Nabız Yüksekliği ve Düşüklüğü
Elin ortadaki üç büyük parmağını yatay olarak boyun kenarına, boyun damarını ezmeden bastırın. Atışları hissederek, dakikadaki atışı sayabilirsiniz.
Nabzın bilekten ölçülmesi
Nabzını ölçtüğünüz kişinin başparmağı hizasındaki oluğa, elinizin ortadaki üç büyük parmağını bastırın. Kolaylıkla hissedeceğiniz nabız atışlarını sayabilir siniz.
Dişleriniz için düşmemeniz gereken 30 hata:
Hepimiz ağız sağlığının önemini biliriz ve fırçalamaya özen gösteririz dişlerimizi fırçalarken bilmeden hata yaptığımız da olurmuş.
işte dişlerimizi fırçalarken ve diş sağlığımızda dikkat etmemiz gerekenler;
Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Dr. Ahmet Mihmanlı, ağız ve diş sağlığı konusunda yaptığımız hataları ve topluma yerleşmiş yanlış inanışları anlattı:
1- SERT DİŞ FIRÇASI DAHA İYİ TEMİZLER:
İyi fırçalamak; fırçanın sertliğiyle değil, fırçalama tekniğiyle ilgilidir. Genellikle orta sertlikte diş fırçaları kullanılır. Çok sert fırçalar, dişleri aşındırabilir. Çok yumuşak fırçalar ise dişleri temizlemeyebilir.
2- SERT FIRÇALAMAK DİŞLERİ DAHA İYİ TEMİZLER:
Dişleri sert fırçalamak; dişleri temizlemek yerine, ‘fırça çürüğü’ dediğimiz aşınmalara neden olur. Dişlerin mine tabakası aşındığı için, alttaki sarı tabaka ortaya çıkar ve dişler daha sarı gözükür. Ayrıca sert fırçalamak, dişlerde hassasiyete ve diş eti çekilmesine neden olur.
3- DİŞ MACUNUNU FAZLA KULLANMAK DİŞLERİ ÇİZER:
Dişlerin mine tabakasının çizilmesi; macunun fazla kullanılmasıyla ilgili değil, kullanılan macunun granüllerinin büyük olmasıyla ilgilidir. O yüzden granülleri büyük olan macunların uzun süreli kullanımından kaçınılmalı. Fırçanın üzerine konulan macunun miktarı ise ‘mercimek tanesi’ büyüklüğünde olmalı.
4- KARBONAT VE TUZLA FIRÇALAMAK DİŞLERİ BEYAZLATIR:
Bu maddeler iri granüllü olduğu için dişin mine tabakalarını çizer ve aşındırır. Bunun sonucunda; dişin parlaklığı gider ve yediğimiz ve içtiğimiz besinlerle, dişler daha kısa zamanda renkleşmeye başlar.
5- SARI DİŞLER DAHA SAĞLAMDIR:
Dişin rengi dişin sağlamlığını belirlemez.
6- DİŞLER, MACUN VE FIRÇA ISLATILARAK FIRÇALANMALI:
Diş fırçası, fırçalamaya başlamadan önce ıslatılmamalıdır. Çünkü; fırça kılları ıslatılınca, sertliğini kaybeder. Macunun köpürmesi için de yeterli sıvı ağızda mevcuttur.
7- MACUN KULLANMAYA BAŞLADIKTAN SONRA DİŞLERİM ÇÜRÜDÜ:
Macun; dişleri fırçalarken sabun görevi görür ve içeriğinde dişlerde biriken mikroorganizmaları yok etmek için etken maddeler vardır. Yani çürümeye neden olmaz.
8- ÇÜRÜKLER GENETİKTİR, NE YAPARSAN YAP DİŞİN ÇÜRÜR:
Bireyler arasında çürüğe yatkınlık farklı olabilir. Fakat kötü beslenme alışkanlığının düzeltilmesi, ağız hijyenine önem verilmesi ve düzenli diş hekimi kontrolleri durumunda çürüğe yatkınlığın bir önemi kalmaz.
9- DİŞLER KAHVALTIDAN ÖNCE FIRÇALANIR:
Dişler günde en az iki kez, kahvaltıdan sonra ve yatmadan önce fırçalanmalı. Diş fırçalama işlemi bitince, dilin üst kısmı da yumuşakça fırçalanmalı.
10- ESTETİK DİŞ DOĞUŞTAN OLUR, ÇARPIK DİŞTEN KURTULUŞ YOK:
Diş düzeltme (ortodonti); dişler ağızda mevcut olduğu sürece her yaşta uygulanabilir. Ortodontik tedavi sayesinde; dişler mevcutsa, her yaşta düzeltme yapılarak, güzel gözüken dişlere sahip olunabilir.
11- HER BÜNYE İMPLANTI KABUL ETMEZ:
İmplant; eksik olan dişlerin yerine çene kemiğine yerleştirilen yapay diş kökleri olarak tanımlanabilir. Sadece yara iyileşmesini etkileyen bir sistemik hastalık ile kontrol altında olmayan kalp ve şeker hastalığı varsa yapılmaz.
12- HAREKETLİ PROTEZLER ÇAMAŞIR SUYUNA KONURSA BEYAZLAR:
Hareketli protezleri çamaşır suyuna koymak zararlıdır. Protezin kırılganlığını artırır ve protezin ömrünü azaltır. Protezler için özel temizleme tabletleri vardır; onlar kullanılmalı.
13- ÇEKTİRDİĞİM 20 YAŞ DİŞİNİN YERİNE DİŞ YAPTIRMALIYIM:
Çekilen 20 yaş dişlerinin yerine protez diş yaptırmaya gerek yoktur.
14- DİŞ RÖNTGENİ ÇEKTİRİRSEM ÇOK FAZLA IŞIN ALIRIM:
Diş röntgenleriyle alınan radyasyon çok azdır. Bu radyasyon doğada alınan radyasyondan daha azdır.
15- BEYAZLATMA (BLEACHİNG) DİŞLERİ DAHA DA SARARTIR:
Beyazlatma; normal diş rengini daha da açmak için yapılır. Beyazlatmanın ilk yapıldığı dönemlerde; kahve, çay ve sigara gibi dişleri renklendirecek etkenlerden uzak durmak gerekir. Beyazlatmayı yapacak hekimin tavsiyelerine uyulursa, beyazlatmanın hiçbir yan etkisi yoktur.
16-DİŞ TAŞLARI TEMİZLENDİKTEN SONRA DAHA ÇOK DİŞ TAŞI OLUŞUR:
Düzenli ve doğru fırçalama diş taşı oluşumunu engeller. Altı ayda bir diş hekimi kontrolü sayesinde; iyi fırçalayamadığımız alanlarda oluşan diş taşları, hekim tarafından temizlenmiş olur. Bunun da herhangi bir zararı yoktur.
17- DİŞ TAŞI TEMİZLİĞİ DİŞİN MİNESİNE ZARAR VERİR:
Diş taşı temizliği doğru uygulandığı takdirde minenin zedelenmesine neden olmaz. Çünkü diş taşı temizliği işleminde; diş dokusundan değil, diş yüzeyine ait olmayan oluşumlar (plak, diş taşı) uzaklaştırılır.
18- DİŞ FIRÇALARKEN DİŞ ETLERİNİN KANAMASI İYİDİR:
Diş fırçalarken görülen kanamalar, diş eti iltihabının belirtilerinden biridir. Vakit geçirmeden bir diş hekimine başvurmak gerekir. Diş etlerinin, kanamadan dolayı fırçalanmaması sonucu, mevcut iltihabi durum şiddetlenecektir. Hastalar kanama olan bölgeyi daha iyi fırçalamalı ve diş hekimine tedavi için başvurmalı.
19- SÜT DİŞLERİ NASIL OLSA DÖKÜLECEK DOLGU GEREKSİZDİR:
Süt dişinin erken çekimi, alttan gelen daimi dişlerde çapraşıklığa ve çene kemiği gelişiminde bozulmalara neden olur.
20- ERKEK DİŞ HEKİMLERİ DAHA İYİ DİŞ ÇEKER:
Diş çekimi belli prosedürler doğrultusunda uygulanan bir işlem olup, uygulanan kuvvetle alakalı değildir
21- ÇEKİM İÇİN KULLANILAN LOKAL ANESTEZİKLER MORFİNDİR BAĞIMLILILIK YAPAR:
Diş hekimliğinde kullanılan lokal anestezik maddeler morfin içerikli değildir; alışkanlık yapmaz. Morfin, tıp alanında sınırlı vakalarda kullanılan bir ilaçtır.
22- DİŞ ÇEKİMİ AVRUPA MALI MORFİNLE YAPILIRSA AĞRIMAZ:
Günümüzdeki lokal anestezik maddeler belli standartlarda üretilmiştir. Avrupa malı olmasına gerek yoktur.
23- DİŞ AĞRIYINCA DİŞİN ÜZERİNE ASPİRİN, RAKI, KOLONYA, TÜTÜN VE TUZ KOYMAK AĞRIYI KESER:
Alkol ve alkol içerikli maddelerin diş ve diş eti bölgesine uygulanması sonucu diş etlerinde ‘alkol-aspirin yanığı’ denilen komplikasyonlara neden olur. Dişlerin üzerine uygulanan diğer maddelerin (tütün, tuz vb.) de ağrı kesici özellikleri yoktur. Ağrı, ancak mevcut sorun giderildiğinde ortadan kalkar.
24- ÇÜRÜK DİŞ ÇEKİLDİKTEN SONRA PİS KAN AKITILMALIDIR, ÇEKİLEN DİŞİN YERİNİ KANATMAK İYİDİR:
Diş çekiminden sonra, çekim boşluğuna hastanın yaptığı müdahaleler sonucu bölgenin sürekli kanatılması ya da pıhtının uzaklaştırılması, diş çekimi yapılan yerin iltihaplanmasına neden olur. Oluşan pıhtı korunmalıdır.
25- EN KOLAY ÇÖZÜM ÇÜRÜK DİŞİ ÇEKTİRİP KURTULMAK:
Çürük diş için mümkün olan her türlü tedavi uygulanmalı. Çünkü ne fonksiyon ne de estetik yönünden hiçbir protez kendi dişinizden daha iyi olamaz
26- AĞIZ KOKUSU HERKESTE OLUR VE GEÇMEZ:
Ağız kokusu; diş çürüğü, diş eti hastalığı, sindirim sistemi ile ilgili rahatsızlıklar, sinüzit ya da üst solunum yolu enfeksiyonları kaynaklı olabilir. Bu hastalıkların tedavisi sonucunda ağız kokusu önlenebilir.
27- DİŞ TELİ SADECE ÇOCUKLARDA KULLANILIR:
Ortodonti (tel tedavisi) alanındaki son gelişmeler sayesinde; tel tedavisi sadece çocuklara değil, erişkin hastalar için de uygulanabilir.
28- HER HAMİLELİK BİR DİŞ GÖTÜRÜR:
Her hamilelikte diş kaybının gerçekleşmesi söz konusu değildir. Ağız bakımının tam olarak sağlanamaması, tedavi edilemeyen çürüklerin varlığı ve diş eti hastalıklarının ilerlemesi durumunda diş kayıpları görülür.
29- HAMİLELİKTE DİŞ ETLERİ KANAR ÇÜNKÜ DİŞTEN KALSİYUM ÇEKİLİYORDUR:
Hamilelikteki diş eti kanaması, dişten kalsiyum çekilmesi nedeniyle olmaz. Kanamanın nedeni; ağız bakımının yeterli sağlanmaması durumunda hamilelikteki hormonal değişiklikler sonucu diş eti iltihabının oluşması ya da mevcut diş eti iltihabının şiddetlenmesidir.
30- HAMİLELİKTE DİŞ TEDAVİSİ BEBEĞE ZARAR VERİR:
Acil olan diş tedavileri, hamileliğin her döneminde yapılabilir.
alıntı
1 bardak suyun 46 faydasi
1 BARDAK SUYUN 46 FAYDASI
1- Hiçbir şey susuz yaşayamaz.
2- Göreceli su yetersizliği vücudun bazı fonksiyonları nı önce bastırır, sonra öldürür.
3- Su temel enerji kaynağıdır, vücudun “nakit akımıdır.”
4- Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir, bize yaşam gücü verir.
5- Hücre yapısındaki maddeleri birbirine bağlayan bir yapıştırıcıdır.
6- DNA hasarını önler ve onarım mekanizmaları nın daha iyi çalışmasına yardımcı olur, böylece üretilen anormal DNA sayısı azalır.
7- Bağışıklık sisteminin (bütün mekanizmaları nın) merkezi olan kemik iliğinde, bu sistemi kanser de dahil olmak üzere, çeşitli hastalıklara karşı güçlendirir.
8- Bütün besinlerin, vitmin ve minerallerin temel çözücüsüdür. Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metobolik aşamalarında görev yapar.
9- Besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında bu enerjiyi vücuda aktarır. Susuz yenen yemeğin vücut için hiçbir enerji değeri yoktur.
10- Su, besinlerdeki gerekli ögelerin emilimini artırır.
11- Bütün ögelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur.
12- Akciğerlerde oksijen toplayan kırmızı kan hücrelerinin çalışma verimini artırır.
13- Hücreye ulaşan su, o hücreye oksijen verir ve atık gazları vücuttan atılmaları için akciğerlere taşır.
15- Eklem boşluklarındaki temel yağlayıcı maddedir, artrit ve sırt ağrılarının oluşumunun önlenmesinde yardımcı olur.
16- Omurgadaki diskleri “şok emici su yastıkları” na dönüştürür.
17- Bağırsakları en iyi çalıştıran yağlayıcı maddedir, kabızlığı önler.
18- Kalp krizi ve felce karşı koruyucudur.
19- Kalp ve beyin damarlarında pıhtılaşmayı önler.
20- Vücudun soğutma (terleme) ve ısıtma (elektrik) sistemleri için vazgeçilmezdir.21- Düşünme başta olmak üzere, bütün beyin fonksiyonları için bize güç ve elektriksel enerji verir.
22- Serotonin ve diğer nörotransmitterlerin (sinir ileticileri) üretimi için vazgeçilmezdir.
23- Melatonin de dahil olmak üzere, beyinde üretilen bütün hormonların yapımı için gereklidir.
24- Çocuklarda ve yetişkinlerde dikkat yetersizliği sorununa çözüm getirir.
25- Çalışma verimini artırır ve dikkat aralığını büyütür.
26- Su dünyadaki diğer bütün içeceklerden daha kolay bulunabilir ve hiçbir yan etkisi yoktur.
27- Stres, gerginlik ve depresyonun hafiflemesine yardımcı olur.
28- Uykuyu düzenler.
29- Yorgunluğun giderilmesine yardımcı olur ve bize gençliğin enerjisini verir.
30- Cildi yumuşatır ve yaşlılık belirtilerinin azalmasına yardımcı olur.
31- Gözlere canlılık ve parlaklık verir.
32- Glokomdan korunmamıza yardım eder.
33- Kemik iliğinde kan üretim sistemlerini düzenler, lösemi ve lenfoma oluşumunun önlenmesine yardımcı olur.
34- Vücutta enfeksiyon ve kanser hücrelerinin geliştiği bölgelerde bağışıklık sistemini güçlendirmek için çok gereklidir.
35- Kanı sulandırır ve dolaşım sırasında pıhtılaşmasını önler.
36- Kadınlarda, adet öncesi ağrıyı ve ateş başmasını hafifletir.
37- Kalp atışıyla birlikte kanı sulandırıp dalgalandırarak dolaşımdaki katı maddelerin dibe çökmesini engeller.
38- İnsan vücudunda dehidrasyon sırasında kullanılabilecek bir su deposu yoktur. Bu nedenle gün boyunca düzenli olarak su içmemiz gerekir.
39- Dehidrasyon cinsellik hormonunun üretimine engel olur, bu iktidarsızlık ve libido kaybının başlıca nedenlerinden biridir.
40- Su içtiğiniz zaman susuzluk ve açlık duygularını ayırt edebilirsiniz.
41- Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir. Düzenli aralıklarla su için ve sıkı bir rejim yapmadan zayıflayın. Acıktığınız zaman aşırı yememeli, ama susadığınızda suyunuzu içmelisiniz.
42- Dehidrasyon doku boşlukları, eklemler, böbrekler, karaciğer, beyin ve deride zehirli çökeltilerin birikmesine yol açar. Su bunları temizler.
43- Su, gebelikte sabah bulantılarını azaltır.
44- Zihin ve vücut fonksiyonları nı bütünleştirir. Kara verme ve hedefleri belirleme yeteneğini artırır.
45- Yaşılıkta bellek kaybının önlenmesine yardımcı olur. Alzheimer, multipl skleroz, Parkinson ve Lou Gehring hastalıklarının riskini azaltır.
46- Kafein, alkol ve bazı ilaçlara duyulan bağımlılığın giderilmesine yardımcı olur
Kansere karşı Panzehir olan 7 besin maddesi
Kalbi koruyan,
Sinirleri rahatlatan, Kansere karşı Panzehir olan 7 besin maddesi...Kalbi koruyor!
BADEM:
Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin.
Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor.
Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.
Diyabeti önlüyor.
KAHVE:
Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor.
Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor.
Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor.
Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için.
Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.
Sinirleri rahatlatıyor..
TARÇIN:
Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın.
Tatlı yemek istemiyorsan, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz.
Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor.
Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.
PATATES:
Antioksidanlar yönünden çok zengin.
Amerikan Tarım Dairesi'ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17'nci sırada yer alıyor.
Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor.
Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdekten sonra yemeyi tercih edin.
Kaslar için faydalı.
SEBZE ÇORBASI:
Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi.
Ayrıca, özellike sebze çorbası sodyum bakımından zengin.
Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor.
Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor.
Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor.
Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.
Kansere karşı birebir..
ZEYTİNYAĞI:
Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor.
Günde 25 ml.zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren '8oxodG'adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı.
Zeytinyağı kanserin yanısıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor.
1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor.
Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.
Kanseri engelliyor..
ÇAY:
Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor.
Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor.
ALINTI
Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60'a kadar çıkıyor.
Zekâyı ilerleten 10 besin
Zekâyı ilerleten 10 besin
Çocuğunuzun derslerinde başarılı olmasını ister miydiniz? O zaman beslenmesine dikkat etmeniz gerekiyor. İngiliz uzmanlar, zekâyı ilerleten 10 ana besini şöyle sıraladı:
1- Somon balığı:
Beyin için en yararlı deniz ürünlerindendir. Beyin hücrelerinin gelişimini sağlayan Omega-3 içerir. Haftada bir kez yenmesi tavsiye edilir.
2- Morina balığı:
Morina balığı, vücut için gerekli iyot alımını sağlar ve IQ''yu yükseltir.
3- Sığır eti:
Kızlar ergenlik yaşlarında demir eksikliği yaşayabilir. Bu da derslerde konsantrasyon eksikliği ve yorgunluk yaratır. Haftada en az iki kez 140 gram sığır eti yenmeli.
4- Yumurta:
İçindeki kolin maddesi, çocukların beyin hücrelerini yeniler, güçlendirir. Hafızayı güçlendirir, daha hızlı öğrenmeyi sağlar.
5- Ay çekirdeği:
Sınav için dersleri tekrar ederken bir avuç çekirdek yemek çocukların sinirlerini yatıştırır. Ayrıca kasların gevşemesini sağlayan magnezyum sayesinde iyi bir uyku sağlar.
6- Yulaf:
Vücuda yavaş yavaş ama iyi bir enerji sağlar. Her gün kahvaltıda yemeye dikkat edin.
7- Yaban mersini:
Çilekle birlikte hafızayı güçlendirir ve öğrenme kapasitesini artırır.
8- Barbunya:
Besinden alınan B1 vitamini eksik olursa, hafızanın normalden daha zayıf olmasına neden olur. Haftada 2-3 kez yenmelidir.
9- Bezelye:
Ergenlik döneminde yaşanan anksiyeteyi yok edecek B1 ve B3 vitaminlerini içerir. Haftada en az iki ya da üç tabak alınmalıdır.
10- Su:
Beynin ideal şartlarda çalışması için su oranı yeterli olmalıdır. Günde 6-8 bardak su içilmelidir.