Sabırsızlıkla bekliyoruz devamını
Sabırsızlıkla bekliyoruz devamını
Serdar Bey,
100$ Sigorta Türkiye'den yapılamıyor mu?
200 $ depozitoyu çıkışta almışsınızdır herhalde?
Sarı defter dediğiniz http://en.wikipedia.org/wiki/Carnet_de_Passages 230 TL'lik Karne'yi ilk defa duydum, zorunlu olan ülkeler linkte var, merak edenler için...
Geziye katılmış birisi olarak ben cevaplamaya çalışayım,
Sigorta işinde 2 yöntem var, otomobiller vs. için 1-2 haftalık sigorta yaptırma imkanı var. Sizin plakanızı gidip 20 -30 liraya otomobil sigortası yaptırtabilirsiniz 15 günlük. Ancak bizim gezimiz grupça olduğundan 100$ ı vermeye karar verdik zira ben otomobil sigortası yaptırıp yolda sorun olursa grubun kalanını mağdur etmek istemem. Ancak şahsi görüşüm otomobil sigortasında sorun yok çünkü polislerle işiniz olmayacak. Kimsenin umrunda değilsiniz, zaten hoşgörü vs. oldukça üst seviyede buna kimse takılmaz. En kötü 50 bin tümen rüşvet ile işi çözersiniz. Ayrıca gümrüğün son çıkış kapısına kadar motorla gelip, motoru çıkarmak için ordaki iran insurance( iran devlet sigorta) acentasından sigorta yapmaya çalışyorsunuz fakat motoru orda bırakıp yaya şekilde kapıdan çıkıp çevredeki ( çok yakınlar) özel sigortacılar ile de görüşebilirsiniz. O bölgede herkes türkçe biliyor zaten.
Ek olarak gümrükteki işlemleriniz için simsarlar ile muhatap olmayın , yüz vermeyin bence. Çünkü çok iyi niyetli görünüp sonrada fahiş paralar istiyorlar. Ayrıca size dost gibi yaklaşıp yardım ediyor sonra para talep ediyorlar.
Yapılacak işlemler basit zaten, sadece sabırlı olup 1-2 kişiye sorunuz yeterli. Tavsiye olarak orda uğraşmamanız için pasaport,kimlik ehliyet gibi belgeleirn fotokopilerini yanınızda taşıyınız.
Öncelikle çok teşekkürler ilginiz/cevabınız için Halil Bey
Serdar Bey biraz detay vermiş, daha detaylı bilgiler gelirse çok sevinirim,
Bölgesel kulübümüzün forumunda İran'a gidelim başlığı açtım, daha sonra Enduroist'e girip güncel bir İran başlığı görünce daha bi gaza geldim
Eküri bulabilirsem gitmek istiyorum bakalım...
Ayrıca Carne De Passage sizin attığınız linkte görüldüğü gibi bazı ülkelerde zorunlu. Saçma bir şekilde 200 dolar depozitoyu geri almak istediğinizde defterde yanıyor. Yani 300 dolar verip 200 dolar geri alabiliyorsunuz kabaca. Orta vadede orda yazan ülkelere gitmeyeceğim için ben iade işlemini başlattım.
TEBRİZ
Arap İslam güçlerinin Tebriz’i fethi 642 yılına rastlar. Moğol istilası sırasında tahrip edilmeyen birkaç şehirden biri olarak Tebriz şanslıdır. Daha sonraki Safeviler devrinde Tebriz, bir süre için İran’ın başkenti olmuştur.
Tebriz’deki birçok tarihi eser, şehirde yaşanan depremler yüzünden yıkılmış ve kaybolmuştur.Safevilerden sonra gelen Kacarlar döneminde Tebriz, yine başşehir olmuştur.Bu dönemde sürekli Osmanlı ve Rus ordularının akınlarıyla karşılaşan şehir, 20. Yüzyılın başlarında uzun süre Rus işgali altında kalmıştır.
6.Mayıs.2014 Salı günü bizi iki araçla gezdirmeleri için Hasan ve Rüstem ile anlaşıyoruz. Akşamleyin otel bulmak için çok dolaştılar, kazıklanacaksak da bunlara kazıklanalım diyerek ücreti ağzımıza alıp sormuyoruz.
İki otomobil ile Tebriz sokaklarındayız.
Çoğumuz Tebriz ismini bir şehir isminden önce, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan ve Mevlânâ tarafından yazılan ilâhî aşk şiirlerindenoluşan "Dîvân-ı Şems-î Tebrîzî" adındaki nazım eser sayesinde duymuşuzdur.
Şems-i Tebrizî ya da Şems ed-Dîn Muhammad (d: 1185 - ö:1248) yani dinin güneşi lâkabıyla anılmıştır.
Dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlânâ ile üç-üçbuçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onu ilahî aşkın potasında eriterek, kâmil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.
Şems-i Tebrizî Şam’a döndüğünde, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî için onun yokluğu dayanılmazdır. Şems’in varlığını kabullenememiş kimseler,Mevlânâ’ya ileri geri laflar etmişlerdir. Celâleddîn Rûmî’nin bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir:
"Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz."
Şems hicri 645, miladi 1247 tarihinde Mevlânâ'da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler tarafından mı öldürüldü, yoksa geldiği gibi kimseye haber vermeden Konya’yı terk mi ettiği bilinmemektedir.
Bu gün Konya’da Şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa Mevlevîlerce türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa Mehmet Önder Bey'in bir hatırasında anlatıldığı gibi, Şems gerçekten burada mı gömülüdür, bu da bilinmez.
Niğde’deki Kesikbaş Türbesi de Şems’e izafe edilir. Bunlardan ayrı olarak Tebriz şehrinde "Geçil" denilen mezarlıkta, aynı bölgede Hoy’da, Pakistan’ın Multon şehrinde Şems türbeleri veya makamları vardır. Bunlar çeşitli rivayetlerle süslenmiştir.
İlk durağımız meşhur Şehriyar olmak üzere, 200 civarı şairlerin yattığı Şairler Mezarlığı
İran’da ve Azerbaycan’da şairlerin yeri ayrıdır. Şairler yaşarken de öldükten sonra da büyük saygı görürler.
Son dönem İran edebiyatının en önemli şairi Seyyid Muhammed Hüseyin Behçet Tebrizi de (1906-1988) burada gömülüdür.
Ünlü Fransız düşünürü Jean Paul Sartre iki defa Tebriz’e gelerek Şehriyar ile görüşmüştür.
Ancak İran’da Farsça dışında kitap pek az bulunuyor.
Mihmandarlarımız Azeri Türkü Hüseyin ve Rüstem ile beraberiz.
Azeri Türkçesinin kendine has kelime vurgulamalarına bir süre sonra alışıyoruz.
Şehriyar’ın huzurundayız.
Heyder Baba'ya Selam
Heyder baba yıldırımlar çakanda
Seller sular şakgıldayıp akanda
Gızlar ona saf bağlayıb bakanda
Selam olsun şovketize elize
Menim de bir adım gelsin dilize
Heyder baba gün dalını dağlasın
Üzün gülsün bulakların ağlasın
Uşakların bir deste gül bağlasın
Yel gelende ver getirsin bu yana
Belke menim yatmış bahdım uyana
Heyder baba kekliklerin uçanda
Göl dibinden dovşan galkıp gaçanda
Bahçaların çiçeklenib açanda
Bizden de bir mümkünse yad ele
Açılmayan ürekleri şad ele
Garı nene gece nağıl deyende
Külek(rüzgar) galkıp gap bacanı döyende
Gurt keçinin şengülüsün yeyende
Men gayıdıp birde uşağ olaydım
Bir gül açıp ondan sora solaydım
Heyder baba nene gızın gözleri
Rehşende’nin şirin şirin sözleri
Türki dedim okusunlar özleri
Bilsinler ki adam geder, ad galar
Yahşı-pisden ağızda bir dad galar
Heyder baba dunya yalan dünyadı
Süleyman’dan Nuh’dan gelen dünyadı
Oğul doğan, derde solan dünyadı
Her kimseye her ne verip alıpdı
Eflatun’dan bir guru ad galıpdı
Heyder Baba, karlı dağlar aşanda,
Gece kervan yolun aşıb çaşanda,
Men hardasam, Tehran’da, ya Kâşan’da,
Uzaklardan gözüm seçer onları,
Hayâl gelib, aşıb keçer onları.
Heyder baba göyler bütün dumandı
Günlerimiz birbirinden yamandı
Birbirinizden ayrılmayın, amandı
Yahşılığı elimizden alıblar
Yahşı bizi yaman güne salıblar
Heyder baba guru gölün gazları
Gediklerin sazak çalan sazları
Kend kövşenin payızları yazları
Bir sinema perdesidir gözümde
Tek otorub seyr ederem özümde
Heyder baba yolum senden keç oldu
Ömrüm keçti gelemedim geç oldu
Heç bilmedim gözellerin neç oldu
Bilmez idim döngeler var, dönüm var
İtkinlik var, ayrılığ var, ölüm var
ahmet korkmaz (27-05-2014)
Verzeğan’dan armut satan gelende
Uşakların sesi düşerdi kende
Biz de bu yandan eşidip bilende
Şıllag atıp bir gışgırık salardık
Buğda verip armutlardan alardık
Emmecan’ın bal bellesin yeyerdim
Sonra durub üst donumu geyerdim
Bahçalarda tiringeni değerdim
Ay özümü o ezdiren günlerim
Ağaç minib, at gezdiren günlerim
Bayram yeli çardakları yıkanda
Növruz gülü gar çiceği çıkanda
Ağ bulutlar köyneklerin sıkanda
Bizden de bir yad eyleyen sağ olsun
Derdlerimiz goy dikkelsin dağ olsun
Heyder baba senin üzün ağ olsun
Dört bir yanın bulak olsun, bağ olsun
Bizden sonra senin başın sağ olsun
Dünya gaza-kader, ölüm-itimdi
Dünya boyu oğulsuzdu yetimdi
Heyder baba, iğit emek itirmez
Ömür keçer efsun bere bitirmez
Namert olan ömrü başa yetirmez
Bizde vallah unutmarıh sizleri
Görenmesek helal edin bizleri
Heyder Baba, senin könlün şad olsun,
Dünya varken ağzın dolu dad olsun,
Senden keçen yakın olsun, yad olsun,
Deyne menim şâir oğlum Şehriyâr,
Bir ömürdür gam üstüne gam çalar.
Seyyid Hamza Mescidi ve kabri
Girişin sol tarafında kitap, tespih gibi malzemeler satılıyordu.
Ziyarete gelen okul çocuklarını görünce sevmeden geçemedim.
Çocuk her yerde aynı çocuk, gözlerde aynı masum ifade.
Berkay İnal (30-05-2014)
Canlarım benim.
Bu mescit ve kabir Ebu’l-Huseyin Seyyid Hamza b. Musa b. Cafer adına yapılmış.
Mescidin 15 ve 16. yüzyılda Akkoyunlular ve Türkmenlerin zamanına kadar giden bir tarihi varmış.
Burası görebileceğiniz en ilginç mescidlerden biridir.
Her taraf kırık ya da parça aynalarla dolu
Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek.
Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
Ebedi gençlik olum, desem kimse inanmaz;
Taş ihtiyarlar, servi çürür, olum yıpranmaz.
Zaman deli gömleği, onu yırtan da olum;
Ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bolum
Berkay İnal (26-05-2014),Ersan ÖZYURT (26-05-2014),kayasertac (27-05-2014),MEHMET ERCAN (26-05-2014),sinan karagöz (27-05-2014)