Almanya-Kuzey Ren Vesfalya

[KemalTurgut]

Herkese merhabalar...

Geçen hafta 7-12 Nisan tarihlerinde Almanya'daydım. Kuzenim kendi motosikletinin yanına bir motosiklet daha ayarladı ve 3 gün boyunca Wuppertal'e yakın mesafedeki ören yerlerini ve tarihi noktaları gezme fırsatı bulduk. Toplam 450 km yol yaptık. Benim için her anlamda müthiş bir deneyimdi. Hem yurt dışında motosiklet kullanmak hemde 125 cc Commuter'dan sonra 650cc bir naked üzerine çıkmak. İki motosiklette Honda NTV 650 Revere idi. Çektiğim fotografları paylaşmak istedim.

8 Nisan Cuma sabahı Almanya'nın geçirmiş olduğu o sert kışa nazire yaparcasına mükemmel bir havayla karşı karşıyayız ve yola çıkmaya hazırız. Motosikletlerimiz Aynı marka aynı model ama aralarında bir dede torun ilişkisi var. Biri olabildiğince yaşlı görünürken bir diğeri bir o kadar genç ve dinç gözüküyor.


İlk durağımız olan kasabaya varıyoruz. ve yiyecek birşeyler aramaya başlıyoruz ancak pekde başarılı olduğumuz söylenemez.







İleride bir pizzacı görüyoruz ama dükkan sinek avlıyor ve işletmeci pek suratsız girmekten vazgecip dolaşmaya devam ediyoruz..




Motosikletlere binip bu noktadan ayrılıyoruz ve güzel bir park buluyoruz. Bu arada sizleri kuzenimle tanıştırayım Umit Enduroist, Enduroist Ümit... Ümit yaklaşık 15-16 yıldır motosiklet kullanıyor ve bu güne kadar farklı türlerde motosikletleri olmuş. Benim en büyük yardımcım motosiklet konusunda. Onunda kaybolmaya yüz tutan motosiklet aşkı benim motosiklet ilgimle beraber yeniden yeşermiş durumda. Eski anıları o anlatıyo ben dinliyorum yürüyüşler sırasında..



Bu park yanlış hatırlamıyorsam Remscheid taraflarında olması lazım. Şehrin ortasında bu denli büyük bir park yeşil alanların korunması açısından insana huzur veriyor..



Yemek işini Ümit'in tavsiye ettiği kamyoncu lokantasına erteliyoruz ve benim daha önceki Almanya ziyaretlerimde de Artçı olarak gittiğim ama bu sefer kendi motosikletimle giriş yapmaktan büyük keyif aldığım bir moto-cafe'ye kahve içmek için ugruyoruz.






Cuma günü ve mesai saatleri olduğu için pek yogunluk yok. Toplasanız hepsi hepsi 10-15 ikiteker var.









Umit'in anlattığına göre hafta sonu eğer hava güzel ise motosikletinizi park edecek yer bulmanız büyük şansmış


Ve huzurlarınızda cafe'nin müdavimlerinin Bit Pazarı.. Fiyatları bana gayet uygun geldi Sıfırları bile bu kadar uygunken ikinci ellerin fiyatlarını siz düşünün...






http://s1203.photobucket.com/albums/bb382/sherrnova/


Sevgiyle... {Aktarmaya devam ediyorum... }

[GürbüzOKATAN]

Sevgili Kemal,
küçük bir hatırlatma yapmak isterim.
Eğer rapor tadında bir paylaşım yapmaz iseniz yani fotoğrafları forumumuzda paylaşmak yerine link vererek kuru kuru paylaşımda bulunursanız bizim için çok anlam ifade etmemekte.
Bu nedenle fotoğraflarınızı rapor tadında burada paylaşmanızı rica edeceğim...

[Ömer Kaan]

Güzel bir gezi olmuş.Elinize sağlık.

[KemalTurgut]

Üzerinde çalışmaya başlıyorum o zaman Gürbüz Abi... Biraz uzun sürecek sanırım o yüzden biraz zaman talep ediyorum

[GürbüzOKATAN]

Üzerinde çalışmaya başlıyorum o zaman Gürbüz Abi... Biraz uzun sürecek sanırım o yüzden biraz zaman talep ediyorum

Tabii ki anlayışla karşıladığın için teşekkürler....

[KemalTurgut]

Bit pazarından bir örnek



Yavaş yavaş kafenin içine doğru ilerliyoruz..









Moto-Cafe den ayrılıyoruz ve 40-45 km mesafedeki bir kaleye doğru yol alıyoruz...



Kale-içi olarak adlandırabileceğimiz alanda ise küçük tezgahlar kurulmuş durumda. Waffle, Sosisli Sandviç, Mobil Bar, Demirci gibi tezgahlar var...


Kale bir tepenin üzeribde kurulu ve kaleye ulaşmak için teleferikte kullanılabiliyor.



Bir yandan güneşin tadını çıkartırken bir yandanda biralarımızı yudumluyoruz. ama burada bir ayrıntıya dikkat çekmeden geçemeyeceğim. Biralarımız alkolsüz. Motosiklet tutkumla bağdaşmayan tek özelliğimi bu gezide kendimi riske atmadan uygulamak da ayrıca mutluluk verici. Biralarımızı bitirip Tekrar yola çıkıyoruz..



Yemek yediğimiz yerle ilgili bir fotograf bulamadım. Bir Yunanın çalıştırdığı tır lokantası taadında bir mekandı. Zaten günün son durağıydı ve yemekten sonra ilk günü bitirip eve dönmüş olduk.

İlk günün sonundaki en büyük izlenim büyük bir yorgunluk. Alışkın olmadığım cc'de alışkın olmadığım ağırlıkta bir motosikleti kullanmak beni ziyadesiyle yordu. Ancak şunuda belirtmek isterim Motosiklet sürücüsüne değer veren ve sizin kaportnanız olmadığını bilerek sizin üstünüze titreyen diğer araç sürücülerinin arasında Motosiklet kullanmak büyük bir zevk ve rahatlık... Gezinin Kalan iki gününü yarın paylaşmayı umuyorum.. Sağlıcakla kalın...

[GürbüzOKATAN]

İşte bu keyifle baktım fotolara ve rapora elleine sağlık..

[MelihUlubilgen]

Eeee bekliyoruz o zaman..

[KemalTurgut]

İkinci gün yataktan kalktığımda bir an için geziye bir gün ara vermeyi çok istedim ama motosikletim üzerine çıktığımda bütün yorgunlupum bir anda kayboldu. Alışmak böyle birşeydi herhalde. Revere ile artık birbirimizi daha iyi tanıyorduk sanırım.

İlk olarak sert rüzgarlardan korunmak ve uzun vadede sorun yaşamadan motosiklet serüvenine devam edebilmek için mont olayına giriyoruz. ve Wuppertal'deki Louis motosiklet ürünleri magazasina gidip sadece 69 euroya dirsek omuz ve sırt korumalarınıda içeren bir mont satın alıyoruz..



İlk hedefimiz ren nehrinden karşıya feribotla geçmek. Ren nehri kenarındaki bir cafe'ye ugradik ve feribot gelinceye kadar birşeyler içmeye karar verdik. Ancak buradaki alkolsüz bira benim pek hoşuma gitmedi...







Ardından feribotu beklemek için araç sırasına giriyoruz ve nehirden geçen yük gemilerini izlemeye koyuluyoruz..




Ardından beklenen feribot yanaşmaya başlıyor. Ücret tarifesine göre 1 euro kişi 2 euro motosiklet...



Ve feribottayız.. Yaklaşık 4-5 dakikalık bir yolculuktan sonra karşıyakaya varıyoruz...



Karşıya geçtiğimizde yine yeşille iç içeyiz.. Ve bu yakada tarihi bir kasaba bulunuyor..







Tarihi bir yel değirmeni dikkaitmizi çekiyor ve fotoğraflamadan geçemiyoruz...





Yemek olayı şehir merkezleri dışında bir sorun olmaya devam ediyor. FastFood zincirleri yok ve restorantlar kendi menülerini hazırlıyorlar... Pizzaci arayıp buluyoruz ama onlarda saat 15 ila 17 arası taitlde olduklarını söyleyip bizim boynumuzu büküyorlar..

Ardınan kuzenim bir restorantın menüsünde balık buluyor ve o restorana oturuyoruz...





Siprişlerimizi verdikten sonra ilk olarak bir meze ve salata geliyor. Meze ve salata gayet başarılı... Ancak arkadaşların ekmek kültürü olmadığı için mezenin hatrına iki üç dilim ekmek getiriyorlar...





Mezeyi ve salatayı bitirdikten sonra balıklarımız kapıda gözüküyor ve bizimde iyice iştahımız yerine geliyor... Veeeeee balık masada....



Balıklar kızarmış patatesle ÇİĞ olarak servis ediliyor malesef... Muhtemeln marine ederek pişirmişler.. Balıklar ızgara yada tava görmemiş.. Akşamdan bişeylere yatırmışlar ama inanın kendi adıma yenilecek bir yanı yok... Tadına bakılabilir ama ana yemek olarak tam bir hüsran... Zor zahmet bitirmeye çalışıyorum.. Zaten yüzümün halindende gayet açık olarak anlaşılaibliyor içinde bulunduğum durum...



Yemegin ardından waffle yiyoruz ve yürüyerek motosikletlerin olduğu parka doğru ilerliyoruz..



Ardından motosikletlerimizi eve bırakıyoruz ve Wuppertal'deki Brauhaus (Kendi birasını üreten yerel Birane) ta günü yorgunluğunu atmaya çalışıyoruz...

Üçüncü günün hikayesinide yarın paylaşmak ümidiyle... Sevgiyle...

[MelihUlubilgen]

Bekliyoruz..