Dönerken aynı yoldan dönmeyim, hem de kendi köyüme de uğrayım diye rotamı değiştirdim. Çok uzun zamandır gitmediğimden giderken yolda köylülerden tarif aldım. Bir yol gösterip bu yol gider deyince daldım yola. Aman yarabbim yol değil resmen tarla. Zaten baya bir gidince buranın orman yolu olduğunu öğreniyorum ama geri de dönemiyorum, öyle böyle derken yaklaşık 20 km. bu yolda gidiyorum. Ama 20 km. tam iki saatte alıyorum. Nihayet çocukluğumuzda her yaz geldiğimiz dedemn köyüne biraz geçte olsa giriyorum. Daha girer girmez 25 sene önce aldığım kokunun aynısı burnuma gelince bütün yorgunluğum bitiyor.
O armut ağacının kokusu, yaprakların hışırtısı, akan derenin sesi, az da olsa tezek kokusu beni benden alıyor, 25 sene önceki çocuğu sanki içimde hissediyorum. Bizim ne hale geldiğimizi, asıl bizim yaşamımızın kötü olduğunu bir kere daha hissediyorum. Damarlarımda akan kanın dolaştığını ble hissedebiliyorsunuz burada.
Çocukluğumda her yaz geldiğimiz dedemin evi. Dedem hayatta olmadığından kimse yaşamıyor ama yıllara inat hala çökmemiş.