İki Motor Bir Araba ile İtalya-Yunanistan-Midilli

[alperiynem]

Tünellerden beri oldukça yoğun bir trafik olmasına rağmen yolda ilerledikçe trafik azaldı. Sağda 50-100 metrelik uçurumlar, solda dik bir yamaç ve viraj viraj viraj Artçılı olmama rağmen eşimin de mükemmel uyumu sayesinde lastiğimin yanaklarını da eskitme şansım oldu. Biz tempolu gidiyoruz derken yanımızdan 100 lük scoterler geçip gidiyorlardı. Hatta birisinde 250 lik bir maxi scooter beni ve Müfiti sollayıp sağa virajda otobüsü de solladı. O anda sonraki virajdan araba çıktı. Kesin vurdu derken aradan sıyrılıp gitti. Adamlar delirmiş









Ağzım kulaklarımda, keyfim tavanda..Amalfi Coast’ın sembolü olan önemli beldelerinden Positano’ya geldik. Şehrin içindeki kıvrımlı yollardan inerek sahile yakın bir motosiklet parkına mortorları bırakıp yaya olarak gezdik. Napoli’de pizzayı kaçırınca yemeğimizi burada yemeğe karar verdik ve biraz tuzlu ama manzarası harika bir restoranda yemeğimizi yedik.





Ali ile buluşma çabalarımız da hep sonuçsuz kaldı…Bir türlü anlaşamadık..

Sıcak bunaltıyor…Bizim dışımızda mont pantolon giyen kimse yok. Millet şort / bikini ile motorlarda…Mont ve eldivenleri her durduğumuzda kurutmaya çalışyoruz.. Ciddi sıvı kaybı yaşadık..Çok su içmemize rağmen işeme ihtiyacımız olmadı Ama yol ve manzara her şeye değer..Asfaltın yapısı çok iyiydi. Lastiği bırakmıyor. Scoteerlar neredeyse diz yerde dönüyorlardı..

Bu güzel moladan sonra doyumsuz yollara döndük… İstikamet Amalfi. Aralıksız virajlara devam..İnşallah bu yolu bir kez daha yaparım..

30 dk'lık bir yol sonrası Amalfi’ye geldik. Limandaki motosiklet parkına motorlarımızı park ettik ve beldeyi gezdik.



Şehir merkezinde ki bu fayans üzerine yapılmış minyatürde Türk bayraklı gemi ve Anadolu motifi dikkatimizi çekti.

[alperiynem]

Amalfi molasından sonra bu akşam konaklayacağımız Salerno’ya doğru yola çıktık..

Salerno’da Mediterano Hotel’de deniz manzaralı odamıza yerleşip akşam yemeğini otele yakın bir restoranda yine pizza yiyerek hallettik. Karşımızda geldiğimiz yollar duruyordu..

[alperiynem]

6.GÜN: SALERNO – BRİNDİSİ, 06.07.2016; 347 KM



Bugün yolumuz uzun…Akşam gemi ile Yunanistan’a geçmek için İtalya’nın en güneyindeki liman şehri olan Brindisi’ye gideceğiz. Normalde Potenza-Taranto üzerinden otoyoldan Brindisi’ye gidiliyor.





Ancak övgü ile bahsedilen bir UNESCO beldesini görmek için rotayı farklı planlıyoruz. Salerno’dan Potenza’ya kadar güzel bir otoyol seyahati sonrasında Potenza’dan itibaren Toscana’ya benzeyen yollardan planımızda olmadan Matera’ya ulaşıyoruz.

Bilgi: Matera Güney İtalya'da Basilicata bölgesinde bulunan kendi ismini taşıyan Matera ili merkezi olan 54.919 nüfuslu bir şehir.
Şehir, Arap-Bizans ve Fransız etkisi altında bir karışım oluşturmuş olup Bölge Barok tarzının açık biçimde Neapolitan etkisinde kaldığını göstermektedir. Matera'da bulunan, neolitik, bronz ve demir çağlarına tarihlenen seramik ve paleolitik kalıntıları Ridola Ulusal Müzesi'nde sergilenmektedir.

Tuf kayalık bölgesinde, kayaya kazılarak inşa edilen kiliseler ve evler oluşturulan meşhur "Matera Taşları (Sassi di Matera)" semti bulunur. Matera'nin bu semtinde hâlâ icinde yasanmakta olan bu tarihsel yerleşke 1993'te UNESCO Dünya Miras Listesi'ne kabul edilmiştir. Tüf doğası Kapadokya’ya benzemektedir.
( Kaynak :Vikipedi)







Aslında Matera gezi planımda yoktu. Altamura üzerinden Alberobello’ya gitmeyi planlamıştım. ancak navigasyon cihazım bizi bu yoldan getirince hazır gelmişken gezelim dedik. O nedenle gezimiz biraz rastgele şeklinde oldu. Önce kale benzeri yapısına çıktık. Oradan bakınca aşağıdaki enteresan yapıları görünce o tarafa gittik ve karşımıza resimdeki yapılar çıktı.

Bir anekdot: Tarihi merkezde ilerlerken arkadan bir grubun “ Aaaa, bunlar Türk” diye seslerini duyduk daha sonra meydanda dinlenirken bu grupla tekrar karşılaştık..” Taa Karabük’ten kalkıp motorla buraya gelmişler “diyorlardı hala..Bir tur grubu ile gelmiş Türk turist grubuydu. Herhalde görmeyi umacakları son şey üç Türk plakalı aracın tarihi şehir çarşısında önlerinden geçmesiydi

Matera’da bir süre dinlendikten sonra yola koyulduk. Günün esas gezi noktası olan Alberobello’ya geldik.

Bilgi: Alberobello; İtalya’nın güney ucunda bulunan Bari’ye bağlı küçük şirin ve kendine has mimarisi ile 1996’da UNESCO Dünya Mirası listesine alınan bir kasaba. Bu kasabanın UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almasının sebebi Trullo (Çoğulu: Trulli) isimli, yığma taştan yapılan, konik çatılı kulübemsi evleri. Trulli sadece İtalya’nın Puglia (Apulia) bölgesinde rastlayabileceğiniz bir mimari yapı. Alberobello’nun dışında da Trulli’ye rastlansa da 1500’ünün bir arada bulunmasının verdiği estetiğe başka yerde rastlamak zor.

Yığma/Kuru taştan çimento ya da herhangi bir harç malzemesi kullanılmadan inşa ediliyor Trulli. Yapısı gereği çok katlı olamayan bu mimari yapı genelde kırsaldaki tek bir ailenin ihtiyacına cevap verecek şekilde, en fazla 4 ya da 5 Trullo’dan oluşan gruplar halinde inşa ediliyor. Her yeni oda ihtiyacının ana binaya ek bir kulübe eklenerek karşılandığını söyleyebiliriz. Her çatının altında bir oda bulunan yapılarda çocuk odaları genelde bir perdeyle ayrılıyor. Trulli’nin taş yapısı yazları hoş, kışları nahoş bir serinlik sunuyor. Özellikle yapıda çok fazla açıklık bulunmaması oldukça nemli bir ortam yaratarak kışları, yapıların hemen hemen hepsinde bulunan şöminelerin önünde bile ısınmayı zor hale getiriyor.

Konik çatılarda haç, içinden ok geçen kalp üzerinde haç ve dörde bölünmüş çember üzerinde S C S D harflerinden oluşan semboller bulunur. İçinden ok geçen kalp Santa Maria Addolorata’yı SCSD harfleri ise bölgedeki basilikanın adanlığı azizler Santo Cosma and Santo Damiano yu simgeler.

[alperiynem]

Alberobello gerçekten masalımsı bir yer… Sadece turistik tarihi merkezde değil yol boyunca etraf köylerde de aynı mimari yapı devam etti. İtalya’da başka bir yerde bu yapılardan görmedik.

Öğle yemeğinde yine yeniden pizza yedik. Uzun bir süre pizza yemeyiz herhalde





Zaman zaman çiseleyen hafif yağmur altında Brindisi’ye ulaştık. Daha önce aldığım biletlerin chek-in’i için Grimaldi Lines’ın terminaline gittik. Buradan benim yaptığım bir hatadan dolayı görevli biraz zorluk çıkardı. Bilet alırken Türkçe karakter kullandığımdan isimler tam çıkmamış.





Resimde biraz gerilmiş görünmüşüz Neyse halledildi ve gemiye bindik. Gemi içinde U şeklinde bir tur atıp yönümüz çıkışa bakacak şekilde yerimize geldik.

[alperiynem]

Sonra resepsiyona çıkıp oda anahtarımızı alıp kamaramıza geldik. Ekonomik olması için 4 kişi bir kamarada kaldık.





Günlerdir devam eden aşırı sıcaklardan sonra bu serinlik ilaç gibi geldi. Keyfimiz yerinde







Gemi saat 21:00 de hareket etti. Akşam yemeğini gemide yedik….Biraz tuzluya mal oldu..1 tane elma 1.5 €. Elmayı yiyemedik, kıyamadık..Sakladık

[alperiynem]

7.GÜN: IGOUMENİTSA- ATİNA, 07.07.2016; 452 KM

İtalya ile Yunanistan arasında saat farkı olduğundan ve biz sabah 05:30 da ineceğimiz için alarmı kaça kuracağımız konusunda bir kararsızlık yaşadık. Resepsiyon görevlisi bile yanlış cevap verdi, sonra düzeltti. Yunanistan saatine göre 04:30 da kalkmamız ve hazırlanmamız gerektiğini söyledi. Alarm kurmaya gerek yokmuş…Sabah anonslar yapıldı, yetmedi 10 dk sonra çat kapı açıldı bir adam girdi ve uyanmamızı istedi 05:10 da hava karanlıkken araçların yanına ineceğimiz asansörün kapısında beklemeye başladık. Bir Türk şoför “daha 2 saat var inmemize “ dedi…Hanımları eşyaların başına bırakıp tekrar odaya çıkıp yattık…Camdan bakıp limana yaklaştığımızı anlayınca indim..yarım saat daha uyumuş oldum

Sabah serinliğinde gemiden inip çıktık yola..Hedef önce Preveze’de kahvaltı, sonrasında Atina..



Preveze’ye geldiğimizde bir fırından börek ve poğça alıp, karşıda bulunan bir cafe de kahvaltımızı yaptık. Parga’dan erken saatte geçtiğimiz için dükkanlar açılmadığından uğramadık.



Kahvaltıdan sonra yola çıktık. Bir tünel ile deniz altından karşı kıyıya geçtik. Tünel çıkışında 70 cent ödedik. Gidiş geliş bir yoldan Patras’a kadar geldik. Buranın yol kalitesi bizim yollardan bile kötüydü.

Yolda bir arı, Müfit’in eşi İrem’in kolunu 4 yerinden sokmuş. Arkada onları görmeyince panik oldum. Tam dönecekken geldiler..Şansızlık bu olmalı..



Patras köprüsü çok güzel bir köprü..Girişinde resimlerimizi çekildik.

[alperiynem]

Köprüden sonra 100 km kadar yol yapımı nedeniyle gidiş geliş bölünmüş yollardan geçtik. Yoğun trafik, sıcak en keyifsiz rotamız olarak bu parkuru seçmemizi sağladı. Yoldan çıkış yok, benzinlik yok…Çok kötüydü..Çift yola geçer geçmez karşımıza çıkan ilk benzinliğe kendimizi attık…







Sonrasında Atina’ya kadar düzgün bir otobandan devam ettik. aslında Korint kanalını da görmek istiyordum. Ama tam üstünden geçerken fark ettim ve duramayıp devam ettik..





Sıcakladığımız belli oluyor mu

Atina’da navigasyonuma işaretlediğim bir otoparka gittik. Dolu olduğundan yakınlarda başka bir otoparka gittik. Motorları yol kenarında ki motor parkına parkettik, arabayı otoparka bıraktık. Araba bu durumlarda çok işe yarıyor. Kask, mont, botu arabaya bırakıyoruz 
Plaka denilen turistik bölgede gezip Akropolis’e çıkacaktık. Ancak havanın sıcak olması ve yolun bizi yorması nedeniyle Akrapolise çıkmadık. Meydanına indik. Evlatlara hediyelerini aldık..

[alperiynem]

Maçı ben kazandım



Midilli’ye gideceğimiz gemiye binmek için Pire Limanına geçtik. Dün akşamdan dersimizi aldık ve binmeden önce yemeğimizi yedik.

Saat 21:00 de Blue Star Lines ile gideceğiz. Burada da yine mini bir bilet krizi yaşadık. Biletleri sanal kredi kartı ile almıştık. Biletçi kız bu kartı görmeden bileti vermem dedi… Manyak mısın kızım, sanal kartın nesini gösterelim dediysek de Nuh dedi Peygamber demedi…Neyse internetten banka hesabımıza girip sanal kart numarasını görünce tamam dedi …. Neyse….

Gemimiz önce Sakız adasına uğrayacak sonra Midilli’ye…Şükür erken kalkmayacağız..



Motorları parkedip çıkıyoruz. Önceki gemide de bu gemide de motorları görevliler sabitlediler.
Bu sefer 2 kişilik bir kamarada kalıyoruz..





Her iki için geçerli yolculuk sistemlerinden bahsedeyim. Biletinizi deck, seat veya kamara şeklinde alıyorsunuz. Deck ile bulduğun yere yatıyorsun. Bu gemide bizim merdiven başına yatmışlar, adamların üstünden atlayarak geçiyorduk…Hoş değil..

Koltuk alırsan yerin belli, tren koltuğu gibi belli alanlarda oluşturulmuş koltuklarda kalıyorsun.

Kamara ise kendi duş/WC si olan , otel odası tarzında kamaralar. Bizimkinin bir pahalı modeli LUX olarak isimlendiriliyor. Meyve tabağı, mini bar, daha geniş oda gibi özellikleri var.

Hava bu sefer sıcak olduğundan akşam güvertede oturuyoruz. Arkamızda bıraktığımız Atina’yı seyrederek…

[Gürol Kıvırcık]

Harika gezi olmuş,paylaşım için teşekkürler.

[alperiynem]

8.GÜN: MİDİLLİ-MOLİVOS, 08.07.2016. 70 KM

Bugün rahatız..Deniz günü..

Sabah 08:30 da Yunanlıların Lesvos olarak bildiği, ancak bize en yakın şehri olan Midilli ( Myteline) şehri ile adanın tümünü isimlendirdiğimiz , göçmen zamanı ana baba günü olan limana girdik.
Motorları sağlam iplerle bağlamışlar. Çözmekte zorlandım..





Geçtiğimiz kurban bayramında da burada olduğumdan mekanları biliyordum. Güzel bir kahvaltı yapıp Midilli’nin en turistik bölgesi olan bizim Molivos olarak isimlendirdiğimiz (Mithimna)'ya doğru yola çıktık.





Molivos’da denize sıfır otelimize yerleşip gündüz denizde tüm yorgunluğumuzu atarken akşam Molivos iskelesinde bulunan restoranlardan en popüler olan “Octopus”da deniz ürünleri keyfi yaptık..Bayram nedeniyle ara sıra Yunanlı gördüğümüzde oluyordu..Yoksa oraları parası neyse verip hepten ele geçirmişiz