Enduroist Slogan
Bizi Takip Edin Follow us on Facebook Follow us on Twitter Watch us on YouTube
Kayıt ol
Sayfa 10 Toplam 14 Sayfadan SeçilenSeçilen ... 67891011121314 SonuncuSonuncu
91 den 100´e kadar. Toplam 135 Sayfa bulundu
  1. #91
    Ordinaryus Enduroist İbrahim DEĞERLİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    İbrahim DEĞERLİ
    Üyelik tarihi
    17-04-2013
    Bulunduğu yer
    Sakarya
    Mesajlar
    1,351
    Motosiklet
    CRF1000L Afrika Twin
    Marka
    Honda

    Standart

    Biraz da çarşı Pazar gezintisi :








    Sokaklara bayıldım





    Öğleye kadar gezdikten sonra, Halfeti’ye gitmek üzere motora biniyorum. Yaklaşık 120 km. sonra nihayet Halfeti’ye geldim. Motorla kısa bir tur attıktan sonra motoru köprünün başına bırakıp, yaya gezmeye başladım.





    Cittaslow, 1999 yılında İtalya'da kurulmuş uluslararası bir belediyeler birliğidir. Kelime kökeni İtalyanca "Citta (Şehir)" ve İngilizce "Slow (Yavaş)" kelimelerinin birleşmesiyle türetilen Cittaslow, "Sakin Şehir" anlamında kullanılmaktadır.


    Manzara harika buralarda, bir de çok sıcak olmasa ;)

    ----------------------------------------
    Yok Öyle 3 Aşağı 5 Yukarı
    1 Aşağı 2,3,4,5,6 Yukarı

  2. İbrahim DEĞERLİ güzel mesajın için 2 üye sana teşekkür etti :

    ahmet korkmaz (10-04-2017),Ali KORKMAZ (15-03-2017)

  3. #92
    Ordinaryus Enduroist İbrahim DEĞERLİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    İbrahim DEĞERLİ
    Üyelik tarihi
    17-04-2013
    Bulunduğu yer
    Sakarya
    Mesajlar
    1,351
    Motosiklet
    CRF1000L Afrika Twin
    Marka
    Honda

    Standart

    Bu camiinin bir bölümü su altında kalmış



    Aynı Camiinin içi



    Camiinin üstünden manzaralar :





    Kısa Tarihi Bilgi :
    M.Ö 855 yılında Asur kralı III. Salmanassar tarafından kurulduğu zaman "Şitamrat" adını taşıyordu. Şehir, tarihi boyunca Hitit, Asur, Med, Pers, Makedon, Selevkos ve Partlar'ın idaresinde kalmıştır. Yunanlar buraya "Urima" adını vermişlerdir. Süryaniler ise "Kal'a Rhomeyta" ve "Hesna d'Romaye" adlarını kullanmışlardır. Güneydoğu Anadolu, Roma İmparatorluğu döneminde Orshoene eyaleti içinde yer almış ve kale bu eyaletteki önemli şehirlerden birisi olmuştur. 2. yüzyılda Bizanslıların eline geçince bu kez "Romaion Koyla" adını almıştır. Şanlıurfa ve çevresi Ömer döneminde fethedilmiş ve daha sonra Emevi, Abbasi, Selçuklu, Zengi ve Eyyübiler’in hâkimiyetlerinde bulunmasına rağmen Rumkale olarak bilinen yerleşim Müslüman devletlerin toprakları dışında kalmıştır. Urfa Haçlı Kontluğunu kuran Boudovin de Boulogne 1116 yılında Rumkale’yi Ermeni Prensi Gog-Vasil’in elinden aldı. Urfa kontesi Beatrice 1150 yılında Rumkale' yi, Ermeni Katolikosuna teslim etti. Rumkale, 1260 yılında İlhanlı hükümdarı Hülagu' nun orduları tarafından ele geçirildi.


    1280 yılında Beysari komutasındaki Memluk ordusu tarafından kuşatılmış, sonuç alınamayınca şehirdeki Hıristiyan mahalleleri beş gün süreyle yağmalanmıştır. 1292 yılında bu kez Memluk Sultanı Eşref tarafından ele geçirilen ve son kez Memlükler tarafından tamir edilen şehre "Kal'at-ül Müslimin" adı verildi. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara geçen şehir, zamanımızda da kullanılan "Urumgala" ve "Rumkale" adlarını alarak Halep Eyaleti'ne bağlandı.

    Osmanlı döneminde hudut şehri özelliğini kaybeden yerleşim stratejik önemini kaybetmiştir. Şehrin nüfusunun 19. yüzyılda 5-l0 haneye kadar düşmesi ve Rumkale'nin harap olmasıyla yerleşim alanı Fırat’ın karşı sahiline nakledilmiş ve bu günkü Halfeti yerleşimi kurulmuştur. 1926 yılına kadar Birecik’e bağlı bir nahiye olan Halfeti, 1954 yılında ilçe haline getirilmiştir


    Halfeti ilçesinin yüzde 80"i Birecik Barajı"nın yapımı ve evlerin su altında kalmasıyla birlikte, 15 kilometre uzaklıkta kurulan yeni yerleşim merkezine taşındı. Taş mimarisiyle yapılmış evlerin ve camilerin su altında kaldığı ilçe, aradan geçen süre içerisinde doğal güzelliğiyle dikkat çekiyor.
    Fırat Nehri"nin altında kalan taş mimarisiyle "Saklı cennet ve "Kayıp kent" olarak da anılmaya başlamış

    Hep Halfeti denince, aklıma minaresi suyun içinden çıkmış olan camii aklıma gelir. Her yerde de o meşhur fotoğraf vardır. O kadar dolaşmama rağmen o manzarayı bir türlü göremedim. Orda gezi teknesi yapan birine sorduğumda o camii’nin burada olmadığını oraya yalnızca tekne ile gidildiğini söyledi. Oraya yol olup olmadığını sorduğumda oraya çok bozuk bir yol olduğunu ve gitmeyi tavsiye etmediğini söyledi. Tabii hemen “Biz endurocuyuz goçuuumm” diyip, motorculuğa pislik sürmedim.
    Hemen Google amcadan yeri öğreniyorum. Navigasyona Eski Savaşan Köyüne ayarladım. Motora atlayıp 25 km. ilerideki köye doğru sürmeye başladım. İlk 20 km. çok güzel geçti. Son 5 km. aman Allahım dedim. Pokut yolunu aradım yani. Yanımda kimse yok teş başınayım. Motoru yatırdım mı hapı yuttum demek. O tekneciye şimdi hak verdim.

    Eski Savaşan Köyünü turizme açmak için yol yapıyorlarmış iş makinaları falan bir noktaya kadar kabaca yolu açmış. Darbe olayı olunca tüm makinaları geri çekmişler. Yol bildiğimiz patates tarlası olmuş.
    Motoru zar zor bir yere kadar getirdim, manzarayı görünce bütün yorgunluğum uçtu



    Ve karşımda sular altında kalmış bir köy :



    Motoru aşağıdaki resimdeki evlerin üst tarafına park edip aşağı inmeye başladım

    Konu İbrahim DEĞERLİ tarafından (14-03-2017 Saat 14:45 ) değiştirilmiştir.
    ----------------------------------------
    Yok Öyle 3 Aşağı 5 Yukarı
    1 Aşağı 2,3,4,5,6 Yukarı

  4. İbrahim DEĞERLİ güzel mesajın için 2 üye sana teşekkür etti :

    ahmet korkmaz (10-04-2017),Ali KORKMAZ (21-03-2017)

  5. #93
    Ordinaryus Enduroist İbrahim DEĞERLİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    İbrahim DEĞERLİ
    Üyelik tarihi
    17-04-2013
    Bulunduğu yer
    Sakarya
    Mesajlar
    1,351
    Motosiklet
    CRF1000L Afrika Twin
    Marka
    Honda

    Standart

    Buradan geçerken siteden tanıdığımız rahmetli Engin Öksüz ile Abdullah Abi’nin burada öldürülmesi aklıma geldi. İnsan kendi memleketini gezerken rahat gezmeli, bir şerefsiz yüzünden iki tane aslan gibi adamın hayatını kaybetmesi gerçekten çok üzücü bir durum. Metruk evlerin yanından geçerken epey bir tırstım. Civarda in cin top oynuyor. En ufak seste hemen etrafı kontrol ediyorum.

    Aşağı doğru inerken o meşhur kareyi gördüm :




    Etrafı biraz dolaştıktan sonra suyun kenarındaki cafede oturup dinlendim


    Bu yolu 40:30 dan itibaren izleyebilirsiniz.


    Burada bir süre daha dinlendikten sonra artık yola çıkmam gerek dedim. Cafenin sahibine Gaziantep yoluna nasıl çıkacağımı sorduğumda, Yeni Savaşan Köyünden geçip baraj kenarından Gaziantep’ e feribot olduğunu söyledi. Bir 10 km. gittikten sonra nihayet feribot iskelesi gözüktü. İskeleye yanaştım, herkes sanki uzaydan gelmişim gibi bakmaya başladı. Feribot dedikleri de tek araçlık bir şey ;) Adamlar şoku atlattıktan sonra feribot’a bindim. Hemen sağ olsunlar buz gibi su ikram ettiler.



    Yolculuğumun en zevkli ve en çok hoşuma giden noktası bu olmuştu.



    Feribot yolculuğu boyunca sağda solda güzel manzaralar :



    Eski yerleşim yerleri :





    Bu tur boyunca unutamayacağım ve gezmekten çok keyif aldığım, öyle 2-3 günde gezilemeyecek bir şehir Şanlıurfa. Tarihi, Maneviyatı ve insanlarının sıcak kanlığı ile güzel olan bu şehre ileride daha çok zaman ayırmak üzere ayrıldım.
    10 dakikalık bir yolculuk sonunda Gaziantep tarafında, Kasaba denilen bir köye geçtim.

    ----------------------------------------
    Yok Öyle 3 Aşağı 5 Yukarı
    1 Aşağı 2,3,4,5,6 Yukarı

  6. İbrahim DEĞERLİ güzel mesajın için 3 üye sana teşekkür etti :

    ahmet korkmaz (10-04-2017),Ali KORKMAZ (15-03-2017),Serdar ZIMBA (14-03-2017)

  7. #94
    Ordinaryus Enduroist İbrahim DEĞERLİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    İbrahim DEĞERLİ
    Üyelik tarihi
    17-04-2013
    Bulunduğu yer
    Sakarya
    Mesajlar
    1,351
    Motosiklet
    CRF1000L Afrika Twin
    Marka
    Honda

    Standart

    Yol boyunca yine baraj altında kalan yerleşim birimlerini gördüm.



    Buradan sonra az bir stabilize yoldan Kasaba’ya geldim. Buradan sonra, fıstık ağaçları manzarası eşliğinde asfalttan yaklaşık 110 km. daha gidip Gaziantep’e geldim. Hemen bookingten uygun hotel arayıp buldum. Motoru otelin otoparkına, bırakıp duş aldıktan sonra şehir turuna başladım.

    İlk dikkatimi Ömeriye Camii’si çekti. Bu camiinin Emevi Halifesi Ömer bin Abdulaziz tarafından 1150 yıllarında yapıldığı düşünülüyormuş.


    İçindeki atmosfer inanılmaz bir huzur verdi bana



    Şehir merkezlerindeki bu tabelalara bayılıyorum, her şey yazıyor.



    Zincirli Bedesten







    Karnım acıkınca, tura çıkmadan önce aldığım notlardan buranın en meşhur yemeğinin Küşlemeci Mehmet Usta’da küşleme olduğunu okuyorum. Biraz yürüme sonucunda nihayet buluyorum.

    ----------------------------------------
    Yok Öyle 3 Aşağı 5 Yukarı
    1 Aşağı 2,3,4,5,6 Yukarı

  8. İbrahim DEĞERLİ güzel mesajın için 2 üye sana teşekkür etti :

    ahmet korkmaz (10-04-2017),Ali KORKMAZ (21-03-2017)

  9. #95
    Ordinaryus Enduroist İbrahim DEĞERLİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    İbrahim DEĞERLİ
    Üyelik tarihi
    17-04-2013
    Bulunduğu yer
    Sakarya
    Mesajlar
    1,351
    Motosiklet
    CRF1000L Afrika Twin
    Marka
    Honda

    Standart

    Küşleme koyunun omurgasının iki tarafından uzanan yaklaşık 15 cm uzunluğunda bir et parçası. Sinirsiz olduğu için en yumuşak koyun etidir ve terbiyesiz sadece tuzlanarak mangalda hafif pişirilerek pişirilirmiş



    Yemeği yiyene kadar saat 18:15 oluyor, şehir merkezine dönüp, biraz daha dolaştıktan sonra oranın en eski kahvelerinden olan Tahmis Kahvesine gittim.



    Buranın kökenleri 400 yıl öncesine dayanan kahve, tekke camii'nin bir parçası imiş evvelden, kahve çekilir ve satılırmış burada, sonraları bir kahve evine dönüşmüş.


    Hemen meşhur Menengiç Kahvesi söyleyip bekliyorum, kısa bir beklemeden sonra eski usul fincan içinde servis ediliyor.







    ----------------------------------------
    Yok Öyle 3 Aşağı 5 Yukarı
    1 Aşağı 2,3,4,5,6 Yukarı

  10. İbrahim DEĞERLİ güzel mesajın için 2 üye sana teşekkür etti :

    ahmet korkmaz (10-04-2017),Ali KORKMAZ (15-03-2017)

  11. #96
    Ordinaryus Enduroist İbrahim DEĞERLİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    İbrahim DEĞERLİ
    Üyelik tarihi
    17-04-2013
    Bulunduğu yer
    Sakarya
    Mesajlar
    1,351
    Motosiklet
    CRF1000L Afrika Twin
    Marka
    Honda

    Standart

    Kahvemi içtikten sonra Elmacı Pazarında bulunan Güllüoğullarında kahvenin üzerine baklava söyledim.



    Bize buralarda artık ne yediriyorlarsa Antep de yediğim baklava ile alakası yok. Baklavayı da götürdükten sonra meydana geldiğimde Demokrasi Nöbeti olduğunu gördüm.





    Buralarda bir süre daha oyalandıktan sonra otele döndüm. Yarın için daha ayrıntılı gezeceğimden hemen uyudum.

    Gün sonu Raporu ;
    Yapılan Km : 240 KM.
    Yol durumu : Asfalt
    ----------------------------------------
    Yok Öyle 3 Aşağı 5 Yukarı
    1 Aşağı 2,3,4,5,6 Yukarı

  12. İbrahim DEĞERLİ güzel mesajın için 2 üye sana teşekkür etti :

    Ali KORKMAZ (15-03-2017),Serdar ZIMBA (14-03-2017)

  13. #97
    Ordinaryus Enduroist İbrahim DEĞERLİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    İbrahim DEĞERLİ
    Üyelik tarihi
    17-04-2013
    Bulunduğu yer
    Sakarya
    Mesajlar
    1,351
    Motosiklet
    CRF1000L Afrika Twin
    Marka
    Honda

    Standart

    On Beşinci Gün
    7 Ağustos 2016
    Sabah erkenden kalkıp, kahvaltı için daha önceden not aldığım katmer yemek için Meşhur Katmerci Zekeriya Usta’nın dükkanını aramak için motoru ve eşyaları otelde bırakıp dışarı çıktım. Merkeze yakın bir arada nihayet buldum. Hemen meşhur katmer siparişini verdim. Zaten hemen orada hazırlıyorlar katmerleri, siz sipariş verince hemen sizin için yapıyorlar. Biraz bekledikten sonra nihayet geliyor. Yanında süt ile servis ediyorlar :



    Katmeri götürdükten sonra, biraz daha şehir turu için geziyorum. Daha önceden not aldığım tarihi Tahtani Camii’ye gittim.



    Kesin yapılış tarihi ve yaptıranı bilinmemekle beraber 1557 tarihli bir belgede kaydı geçmektedir. 1563 yılında Maraş Valisi Osman Paşa tarafından tamir ettirilmiş. 1804 yılında ciddi bir onarım geçirmiştir. Caminin ilk olarak ahşap olarak yapıldığı, bu yüzden Tahtani veya Tahtalı Cami olarak anıldığı söylenirmiş.

    Daha sonra tarihi Zeytin Hanı gezdim. 1800 lü yıllarda yapılan bu han, yakın zamanda bir ticarethaneye dönüşmüş. İçinde envai çeşit sabun, yağlar, peynirler, kolonyalar var.



    Günlerden Pazar olduğundan çoğu yer kapalıydı





    Gezerken bu yapıya rastgeldim. Tarihi bir yer olduğundan hemen dikkatimi çekti :


    Pişirici Kasteli ve Mescidi, Gaziantep’deki tarihî yapılar içerisinde, günümüze ulaşan kastellerin en eskilerinden birisidir. Kastelin üst örtüsü yol seviyesinde olup, biri kuzeyden, diğeri doğudan olmak üzere, iki merdivenle inilmektedir. Kelime anlamı olarak “suyun taksim edildiği yer” anlamına gelen kastel, türkülere bile konu olmuştur.

    Girişte havuz, çimecelik (banyo) ve helâların olduğu alan bulunur. Mescidin tavan kısmı oyma taştan olup, mescidin tam ortasında yüz yıllardır fokur fokur kaynayan berrak su, insanı adeta büyüler.



    Sokaklar müthiş



    Her yer tarih kokuyor

    ----------------------------------------
    Yok Öyle 3 Aşağı 5 Yukarı
    1 Aşağı 2,3,4,5,6 Yukarı

  14. İbrahim DEĞERLİ güzel mesajın için 2 üye sana teşekkür etti :

    ahmet korkmaz (10-04-2017),Ali KORKMAZ (21-03-2017)

  15. #98
    Ordinaryus Enduroist İbrahim DEĞERLİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    İbrahim DEĞERLİ
    Üyelik tarihi
    17-04-2013
    Bulunduğu yer
    Sakarya
    Mesajlar
    1,351
    Motosiklet
    CRF1000L Afrika Twin
    Marka
    Honda

    Standart

    Daha sonra hemen yakında bulunan Gaziantep kalesine çıktım. Girişteki rölyefler insanın dikkatni çekiyor. Antep’in kurtuluşunu anlatan bir çok rölyef var



    Şahin Bey:



    Bu rölyefin hikayesini okuyunca çok üzüldüm :
    Kilis yöresinde Fransız İşgal Kuvvetlerine karşı savaşan Kuvayi Milliye komutanı Şahin Bey ve arkadaşlarına, yiyecek ve erzak götüren 14 çocuğun hikayesidir. Havanın kararmasıyla beraber çoçuklar Dokurcum Değirmenine sığınırlar. Fransız askerleri değirmen civarında yaşları 12 ile 14 arasında ki çocukları bulup kurşuna dizmiş ve süngüleriyle çocukların bedenlerini delik deşik etmiş


    Şehit Kamil ve Şahinbey :



    Şehitkamil Hikayesi 21 Ocak 1920 Cuma günü, 14 yaşındaki Mehmet Kâmil annesiyle dedesinin evinden geliyorlardı. İkisinin de sırtında hasır örmek için dedesinin evinden aldıkları parçalar vardı. Fransızlarla harp daha başlamamıştı. Vakit akşamüstüydü. Fransızların fırın olarak kullandığı bir binanın önünden geçerken, Kozanlı tarafından gelen birkaç Fransız askeri birden Mehmet Kâmil'in annesinin önünü kesip peçesini açmak istediler. Mehmet Kâmil'in annesi bir yandan bağırıyor bir yandan da peçesini açmak isteyen Fransız askerlerine karşı kendisini müdafaa etmeye çalışıyordu. Anasının saldırıya uğradığını gören Kâmil yerden aldığı taşları Fransız askerlerine atıyordu. Tam o sırada ortalığı bir çığlık kapladı. Mehmet Kâmil, Fransız askerlerinin tüfeklerinin süngüsüyle şehit edilmişti. Mehmet Kâmil'in katledilmesiyle Antep müdafaasının ilk şehidi verilmişti




    Daha sonra kalenin de içini gezdikten sonra, yavaş yavaş otele dönüp motoru aldım ve Hayvanat bahçesine doğru sürdüm. Bir 15 km. sonra hayvanat bahçesine geldim. Burası çok büyük bir yer.







    Aşırı sıcaktan çok da fazla gezemedim. Üzerimde motosiklet pantolonu ve bot olduğundan burayı tam anlamıyla gezemedim.
    ----------------------------------------
    Yok Öyle 3 Aşağı 5 Yukarı
    1 Aşağı 2,3,4,5,6 Yukarı

  16. İbrahim DEĞERLİ, bu güzel yazın için sana Teşekkür Edildi.

    Ali KORKMAZ (21-03-2017)

  17. #99
    Ordinaryus Enduroist İbrahim DEĞERLİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    İbrahim DEĞERLİ
    Üyelik tarihi
    17-04-2013
    Bulunduğu yer
    Sakarya
    Mesajlar
    1,351
    Motosiklet
    CRF1000L Afrika Twin
    Marka
    Honda

    Standart

    Daha sonra Gaziantep zeugma müzesine doğru yola çıktım. Niyetim efsanevi “Çingene kızı” mozaiğini görmek. Yaklaşık 10 km. sonra müzeye geldim. Müzekartım olduğumdan sıkıntısız girdim içeri.


    Hikayeler zeugmaweb.com/zeugma/oyku.htm adresinden alıntıdır...



    EUROPA MOZAİĞİ
    Europa Suriyeli çok güzel bir kızdı. Öyleki parlak teni göz alıcı bakışı ile dillere destan olmuştu. Eğlenceyi ve gezmeyi çok severdi. Sabahtan akşama kadar tüm vaktini kırlarda deniz kıyısında arkadaşları ile birlikte gezerek geçirirdi. Gene böyle bir gün, deniz kenarındaki bahçelerden birinde arkadaşları ile çiçek toplarken Zeus Europa'yı gördü. Onun güzelliği baş tanrının aklını başından almıştı.
    Karısı Hera'nın haberi olmadan güzel Suriyeliye yaklaşabilmek için altın rengi bir boğa şekline girdi ve kızların çiçek topladıkları bahçenin etrafında gezinmeye başladı. Kızlar boğadan korkmak bir yana onu çok sevimli bulmuşlardı, ona yaklaşarak sevmeye başladılar. Güzel Europa ona yaklaştığı anda boğa yere yatarak kızın ayaklarına kapandı. Europa boğanın sırtını okşayarak yavaşça üzerine oturdu.Tam arkadaşlarıda ona katılacakken boğa birden ayaklandı ve ve sırtında Europa ile denize doğru koşmaya başladı. Deniz kenarına vardığında azgın dalgaların hepsi sakinleşmiş durulmuştu. Boğa dalgaları yararak, denizde kumlu bir ovada koşuyormuş gibi hızla oradan uzaklaştı.
    Bir süre sonra kıyıya vardıklarında Zeus genç kızı bir çınarın gölgesine bıraktı ve boğa şeklinden sıyrılarak tekrar tanrı şekline döndü ve ona kendisini tanıttı. Horalar aceleyle Zeus ve Europa için bir yatak hazırladılar. Bu birleşmenin yapıldığı yere gölge saldığı için o günden beri çınar ağacı yapraklarını hiç dökmez. Kirid kralı Minos bu birlikteliğin sonucunda doğmuştur.



    OCEANOS ve TETHYS MOZAİĞİ
    Antik çağlarda Akdeniz haricindeki dünyadaki bütün açık denizlerin tanrısı olan Oceanos , denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys ile birlikte yaşar. Dünyadaki bütün ırmakların ve nehirlerin Oceanos ve Tethys'ten meydana geldiğine inanılır. Zeugma'dan çıkarılan ve villalardan birinin havuz tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaikte de Oceanos ve Tethys deniz canlılarıyla çevrelenmiş olarak betimlenmiştir. Mozaikte ayrıca yunuslara binen veya balık tutan Eroslara da rastlanmaktadır.





    AKRATOS
    Akratos ve Euphrosyne klineye oturmuş, Akratos geyik başlı içki kabından (Riton) Euphrosyne'nin kadehini doldurmaktadır. Solda iri içki kabı krater yer alır. Euphrosyne sevinç neşe anlamına gelir, göze hoş olanı simgeleyen, parlaklık, ısıltı, güzellik anlamına gelen üç güzellerden biridir. Zeus ile Eurynome'nin kızıdır. Akratos ise kadınlar karşısında aciz erkeği betimleyen bir tanrıdır




    BEREKET TANRISI DEMETER
    Fırat ile ilgili tanrıları batı bitişiğinde kare sığ bir havuz içinde buğday başakları ve çiçeklerle taçlandırılmış, sol omuzu üzerinde bereket boynuzu olan Toprak ve ürün tanrısı olan Demeter büstünün olduğu mozaik yer alır. Burada mozaik ustası önce suyu Fırat Nehir tanrılarının olduğu havuzdan geçirip sonra bolluk ve bereket tanrıçası Demeter’in olduğu havuza ileterek Fırat’ın çevresine sundğu bolluk ve bereketi tasvir edip, ürün ve üretem denklemini kurmuştur. Ayrıca, Demeter büstü sırasıyla sekizgen kuşak, sekizgen dalga kuşağı, doksan derece döndürülerek iç içe geçirilen iki eşkenar dörtgen ve bu dörtgenlerin sekiz köşesi aralarında sekiz balta betimi bulunan bezeklerin merkezindedir. Sekiz sayısının geometrik bezeklerle verildiği bu kompozisyon köşeleri ışkın süren bitkisel bezekli kare içine yerleştirilen dairevi bir kuşakla çevrilir. Bu panodaki sekiz sayısı Demeter’in kızı Persophone ile ilişkili olmalıdır. Çünkü Zeus Persophone’nin yılın üçte ikisini (sekiz ay) yani çiçek açma ve meyve zamanını, annesi Demeter’in geri kalan üçte birini yani kışı da kocası Hades’in yanında geçirmesi kararlaştırmıştır. Demeter tapımında da (efsanesinde) Persephone’den ayrılmaz. Bu anne kıza “ilk tanrıça” da denir. Bu sebeplerle anne kız Belkıs/ Zeugma mozaiklerinde de birbirinden ayrılmamış olup, burada Persophone sekiz sayısı kuralına göre yerleştirilen geometrik bezeklerle temsil edilmiştir.


    AŞK (EROS) VE RUH (PHYSKE)
    Eros annesi Aphrodite gibi dünyaya güzellik ve neşe getirir, insanların gönüllerini aşk ateşi ile yakar, insanların mutluluklarını yada sonlarını hazırlardı. Sırtında bir çift kanadı vardı. Bu kanatlarla uçarak dünyayı dolaşır geçtiği yerlere çiçek kokuları saçardı. Eros'un elinde her zaman okları olurdu. Bu oklarla insanları kalplerinden vurur onları birbirlerine aşık ederdi. Ve bir gün kendiside bir güzele aşık oldu. Psykhe (Ruh) bir kralın üç kızının en güzeli idi. Gerçekten o kadar güzel, o kadar alımlıydı ki görenler onu Aphrodite sanıyorlar ona tapınıyorlardı. Aphrodite bir ölümlü ile karıştırılmaktan hiç hoşlanmamıştı. Bu yüzden bir gün oğlu Eros'u yanına çağırdı ve onu dünyanın en çirkin erkeğine aşık ederek cezalandırmasını istedi. Eros annesinin isteğini yerine getirmek için hemen yola koyuldu. Psykhe'yi bulduğunda, çok gururlu olan ve kimseye aşık olmamakla övünen bu genç kızı, dünyanın en çirkin, en kötü erkeğine aşık etmeye niyetliydi ancak kalbini nişan alarak oku atmak üzereyken Psykhe'nin güzelliği aklını başından aldı. Onu başkasına aşık etmek isterken kendisi aşık olmuştu. Psykhe'yi alıp sihirli bir saraya götürdü. Bu saray uyuyan bir ormanın ortasında kurulmuş, muhteşem fakat ıssız bir saraydı. Kanatlı güzel delikanlı gece karanlık düştükten sonra kendini göstermeden saraya giriyor ve sevdiği ile buluşuyordu. Sihirli sarayda bir insanın isteyebileceği her şey vardı. Fakat Psykhe'nin tek istediği kendisini deliler gibi seven bu delikanlının yüzünü görmekti. Fakat Eros bunu kabul etmiyordu, gece hep karanlıkta geliyor ve güneş doğmadan da gidiyordu, akşamları sarayda ateş yada mum yakılmasını yasaklamıştı. Psykhe ne kadar yalvrsa da fayda etmedi."Aşkımızın sırrını kalbinde taşıdığın sürece mutlu olacaksın" dedi Eros "Beni görmeyi aklından bile geçirme, kim olduğumu yada kimin oğlu olduğumu öğrenme, bilmeden tanımadan beni körü körüne sev..senden gizlenen şeyleri öğrenmeye çalışarak mutlu olma fırsatnı elinden kaçırma."Ve Psykhe de bunu kabul etmiş..Eros'u görmeden kim olduğunu bilmeden körü körüne sevmişti. Birlikte çok mutluydular ancak Psykhe'nin kızkardeşleri onların bu mutluluğunu kıskandılar...Bir gün kardeşlerini ziyarete geldiklerinde ona sevdiği delikanlının dünyanın en çirkin en iğrenç en vahşi görünüşlü adamı olduğunu söylediler. Eğer güzel bir delikenlı olsaydı, sevdiğinden yüzünü gizlemezdi, seni böyle ıssız bir sarayda tutmzdı dediler. Ve ona gece sevdiği gelmeden önce yanan bir lambanın üzerine vazoyu ters çevirip koymasını söylediler. Böylece Eros uyuduktan sonra vazoyu kaldırıp aydınlıkta onun yüzünü görebilecekti.Psykhe merakına engel olamayarak kardeşlerinin dediklerini yaptı. Yanan lambayı bir vazonun altına gizleyerek sevdiğini beklemeye başladı. Eros her şeyden habersiz saraya dönmüş , kendini sevdiği kadının kollarının arasına bırakmıştı. Kısa sürede uykuya daldı. Psykhe , Eros uyuyunca gürültü yapmadan yavaşça yataktan kalktı ve ters çevirdiği vazoyu alarak lambayı eline aldı, yatağa yaklaştığında gördükleri karşısında hayrete düştü. Çirkin ve iğrenç bir erkek görmeyi beklerken genç ve çok yakışıklı bir erkekle karşılaşmıştı. Eros'un yakışıklılığı dünyada ki başka hiç bir erkekle kıyaslanamadı. Yüzü tarif edilemeyecek kadar güzel bu delikalıyı görünce Psykhe'nin ona duyduğu aşk daha da arttı..Sevdiğini alnından öpmek için eğildiğinde, elindeki tabağı düz tutamadığından içinde fitil bulunan lambanın kızgın yağından bir damla Eros'un çıplak omuzuna damladı. Eros duyduğu acıyla sıçrayarak uyandı. Sevgilisinin kendisini dinlemeyip yüzünü görmek için ona oyun oynadığını anlayınca hemen kanatlarını açıp uçarak oradan uzaklaştı. Eros'un gitmesiyle Psykhe için yaptığı büyülü sarayda bozuldu. Psykhe üzüntüden ne yapacağını bilmez olmuştu. Hatası yüzünden dünyada her şeyden çok sevdiği kişiyi kaybetmenin acısıyla yollara düştü.Sevdiğini tekrar bulma ümidiyle tüm dünyayı dolaştı, sayısız yerler gezdi am bir türlü Eros'un izine rastlayamadı. Nihayet dolaşmaktan bitkin bir halde Aphrodite'in sarayının kapısını çaldı. Onun kendisine acıyıp oğlunun yerini söyleyebileceğini düşünmüştü, ancak Aphrodite ona yardım etmek bir yana onu bir köle olarak çalıştırmaya başladı. Zavallı Psykhe sevdiğine ulaşabilmek için buna da razı oldu ve tek kelime dahi etmeden kendisine emredilen her şeyi yaptı. Eros için her türlü acıya katlanmaya razı oldu. Nihayet bir gün Eros'un yanan omzu iyileşti ve kendisine bu kadar yürekten bağlı olan sevgilisinin kaderini değiştirmek için Olympos'a gitti. Zeus'un ayaklarına kapanıp Psykhe'nin kurtarılması ve kendisine eş olarak verilmesi için yalvardı. Zeus onun tüm isteklerini kabul ederek Hermes'e Psykhe'nin Olympos'a getirilmesini emretti.Psykhe, tanrılar katına getirildi ve orada hayatta her şeyden daha çok sevdiği erkekle evlenerek çok mutlu bir hayat sürdü.


    ÇİNGENE MOZAİĞİ (GAİA)

    Zeugma Kazılarının kamuoyunun henüz gündemine girmediği 1992 yılında çıkarılan bu mozaikteki kadın figürü gizemli bakışları ile Zeugma'nın simgesi haline geldi.İlk çıktığı yıllarda kimliği konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu mozaiğe figüründeki kadın resminin çingene kızlarını andırması nedeniyle çingene adı verildi.Ancak bazı kaynaklar mozaikteki asma figürlerine dikkat çekerek , çingene olarak tasvir edilen kadının yer tanrısı GAİA olduğunu ileri sürmekte. Gaia mitolojide, içinden tanrı soylarının çıktığı ilk element olarak kabul edilmektedir.Gaia , Hesiodos'un Theogonia'sında büyük bir rol oynamasına karşılık, Homeros'un poemlerinde hiç görülmez. Hesiodos'a göre Gaia, Khaos'tan hemen sonra ikince olarak doğmuş, O'nun hemen ardından da Eros (aşk) gelmiştir.Gaia, hiç bir erkek element yardımı olmaksızın, çevresini saran Gök'u (Ouranos) ve Dağlar'ı, deniz unsurunuun kişileştirilmiş erkek şekli olan Pontos'u doğurdu.Gök'ün doğuşundan sonra , Gaia O'nunla birleşti ve böylece sahip olduğu çocuklar, artık basit elemanter güç olmaktan çıkarak, tam anlamıyla birer tanrı oldular.Önce altı titan: Okeanos, Koios, Krios, Hyperion, İapetus ve Kronos ile altı titanid: Theia, Reia, Themis, Mnemosyne, Phoibe ve Tehys doğdular.Bunlar dişi tanrısal varlıklardır.Bu kuşağın en genci Kronos'tur. Ardından Kyklopslar geldi:yıldırıma, şimşeğe ve gök gürültüsüne hükmeden tanrısal varlıklardı bunlar.Adları:Arges, Steropes ve Brontes di.Ve nihayet Ouranos'un aşklarından Kottos, Briareus ve Gyges adlı yüz kollu, devasa, şiddet yanlısı varlıklar olan Hekatogkheir'ler doğdu.

    Bunu ben devasa bir şey sanıyordum, 25X40 cm. kadar bir şeydi
    ----------------------------------------
    Yok Öyle 3 Aşağı 5 Yukarı
    1 Aşağı 2,3,4,5,6 Yukarı

  18. İbrahim DEĞERLİ, bu güzel yazın için sana Teşekkür Edildi.

    Ali KORKMAZ (21-03-2017)

  19. #100
    Ordinaryus Enduroist İbrahim DEĞERLİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    İbrahim DEĞERLİ
    Üyelik tarihi
    17-04-2013
    Bulunduğu yer
    Sakarya
    Mesajlar
    1,351
    Motosiklet
    CRF1000L Afrika Twin
    Marka
    Honda

    Standart

    "KAHVALTI SOFRASINDAKİLER"

    Bu mozaik Fransız Arkeolog Catherine Abadie-Reynal yönetimindeki Fransız ekip tarafından 6 numaralı açmadaki villada ortaya çıkarıldı.Mozaik zengin bir biçimde dekore edilmiş bir evin muhtemelen triclinium yani yemek odasında bulundu. Çok yüksek kalitede olan bu parça mükemmele yakın bir derecede korunmuş vaziyette. Mozaik üç ana öğeden oluşuyor. Ana panoyu üç taraftan saran geometrik bordür yemek yiyenlerin oturdukları kanepelerin orijinal yerlerini gösteriyor. Çerçevede (aslan, panter vb.) vahşi hayvanlarla savaşan Eros’lar ayrıntılı ve canlı bir şekilde resmedilmiş; öte yandan çelenkli erkek ve kadın başları köşelerden ve eksenden gözlerini dikmiş onlara bakıyor. Son olarak, (1,75m x 1,50m) ebadındaki ortadaki çarpıcı pano güzel dokunmuş bir şeritle çerçevelenmiş ve batı tarafındaki kanepelere oturup yemek yiyenlerin karşısına gelecek şekilde yerleştirilmiş. Mozaiğin teması yemeğe gelen misafirler için bir ‘sohbet konusu’ görevi görmüş olmalı.
    Resimde mimari bir arka plan önünde 3 kadın ve 2 genç kız görülüyor. Kadınlardan ikisi mavi-yeşil kumaşlı bir kanepeye oturmuş; sohbet eder gibi birbirlerine dönmüşler. Önlerinde üzerinde metal bir kase olan yuvarlak, üç ayaklı bir masa var. Onlardan az ötede, masanın sağ tarafında yer alan üçüncü kadın, solium >adı verilen ve arkası içbükey, yüksekçe bir koltukta oturuyor. Bir tülle örtülmüş beyaz saçları oturan diğer iki kadından daha yaşlı olduğunu gösteriyor. Genç kızlardan biri ona bir kase uzatırken diğeri resmin sol tarafındaki kanepenin arkasında duruyor.
    Resmin üstündeki yazı
    Kadınların üzerinde tek bir sözcük olarak okunması gereken bir yazı görülüyor; Synaristosai, (ΣΥΝΑΡΙΣTΩΣΑΣ) yani ‘Kahvaltı Sofrasındakiler’.
    Bu sözcük M.Ö. 4. yüzyılda Menander tarafından yazılan bir Yunan komedyasının adına göndermede bulunuyor. Mozaikler arasında muhtemel iki fark hemen göze çarpıyor. Birincisi Napoli’deki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde saklanan, çok zarif teseraları olan ufak bir pano olup Pompeii’de Cicero’ya ait olduğu varsayılan bir villada ortaya çıkarılmış. ‘Büyücüler’ adıyla biliniyor.
    Daha sonra ve daha kaba bir tarzla yapılan ikincisi ise Yunanistan’a bağlı Lesbos Adasında, Menander’in evi olarak bilinen evde bulunan bir grup mozaiğe ait. Lesbos’taki evde bulunan panolar üstündeki yazılar Napoli’deki mozaik ile ilgili ilk yorumun değiştirilmesine yol açtı. Komedyanın başlığından ayrı olarak (ki bu iyelik eki almış bir sözcük olmasına karşın Zeugma’da bulunan ismin –i halindeydi) Lesbos mozaiğinde üç kadın karakterin isimleri yer almaktadır: ΦІΛΑΙΝΙΣ (Philainis), ΠΛΑΓΜΑΓΩΝ (Plagnaigon) ve ΠΥΕΙΑΣ (Pyeias).
    Karşılaştırma – Lesbos ve Pompeii
    Bu üç mozaiğin ana sahneleri birbirine çok benziyor. Hepsinde de üç kadın yuvarlak bir masa önünde oturmuş. Kaseler yemek temasını akla getiriyor. Hatta yaşlı kadının karakteriyle bağlantılı olan solium’un ayrıntıları, Menander mozaiğinin ortaya çıkarıldığı evde mevcut. Buna karşın belirtilmesi gereken bir fark var; Zeugma’da bulunan panoda iki genç uşak yer alırken diğerlerinde gene uşak olması muhtemel bir çocuk yer alıyor. Ya mozaik tasarımcıları komedyanın farklı versiyonlarından yararlandılar ya da daha küçük olan panolarda yer darlığı sorunu vardı. Menander’in evindeki ve Pompeii’deki evde olduğu gibi, üç kadın tiyatro maskesi takmış. Buna karşın, bu maskeler yüz şeklini kabalaştırmıyor; tam tersine, yüzdeki ayrıntılar son derece abartılı olup mozaik tasarımcısı, her kadının maskesi ve tuniği için aynı renk yelpazesini kullanmış. Bütün bu öğeler resme, Menander’in evinde ve Pompeii’deki evdeki panolarda yer alan kadınların çarpıtılmış yüz ifadelerinde olmayan bir doğallık ve asalet hissi veriyor. 2 genç kız maske takmıyorsa bunun sebebi hiç şüphesiz dilsizlerin Yunan komedyalarında maske kullanmamalarıdır. Menander’ın komedyaları Anadolu’daki klasik ikonografinin çok popüler bir teması olup Fırat’ta bir freske ilham kaynağı olmuştur.
    ‘Yapan Zosimos’
    Ana panelin altında yer alan ikinci bir yazıdan mozaiğin yaratıcısının ismini öğreniyoruz: ΖΩΣΙΜΟΣ ΕΠΟΙΕΙ yani ‘Yapan Zosimos’. Aynı sanatçı, Zeugma’daki başka bir evde bulunan Afrodit mozaiğinin üstüne de ismini yazmıştı. Daha kapsamlı araştırmalar sonunda resim tarzlarını karşılaştırma ve daha ayrıntılı yorum yapma imkanımız olacak.Kaynak:Aurélia Masson (Arkeolog-PHI)


    Burası gerçekten çok büyüleyici bir yer, inansın çıkası gelmiyor.


    Eserlerin binlerce yıl önce yapıldığını öğrenince insan biraz da hayatı sorguluyor.



    Gaziantep’e gelirseniz buraya uğramadan geçmeyin. Burada epey zaman geçirdikten sonra, Kahramanmaraş’a doğru sürdüm. Yolda acıkınca meşhur Antep lahmacununun tadına baktım ve benden geçer not aldı ;)


    Antep ile Maraş arası yakın sadece 80 Km. falan. O yüzden çabucak Gaziantep’e geldim.



    Hemen booking.com dan otel baktım. Yine anlık indirimden olan şehir merkezindeki bir otele yerleştim. Motoru da otelin parkına koydum. Üzerimi değiştirip şehir merkezin, turladım.

    İlk dikkatimi çeken, ilgin minaresi ile bu Arasa Camii oldu :






    Bu bölgedeki camiiler içi genelde taştan yapılmış :

    ----------------------------------------
    Yok Öyle 3 Aşağı 5 Yukarı
    1 Aşağı 2,3,4,5,6 Yukarı

  20. İbrahim DEĞERLİ, bu güzel yazın için sana Teşekkür Edildi.

    Ali KORKMAZ (21-03-2017)

 

 
Sayfa 10 Toplam 14 Sayfadan SeçilenSeçilen ... 67891011121314 SonuncuSonuncu

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •