Enduroist Slogan
Bizi Takip Edin Follow us on Facebook Follow us on Twitter Watch us on YouTube
Kayıt ol
1 den 10´e kadar. Toplam 39 Sayfa bulundu

Threaded View

  1. #9
    Enduroist Üye Haluk Çakır - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    Haluk Çakır
    Üyelik tarihi
    10-02-2016
    Bulunduğu yer
    Ankara
    Mesajlar
    143
    Motosiklet
    CRF250 Rally - Wave 110i
    Marka
    Honda

    Standart

    Meşhuuuur Uçmakdere burasıymış. Galiba yamaç paraşütü de yapılıyormuş. O gün hava çok rüzgarlı olduğu için pek ihtimal vermemiştim ama birkaç kamikaze de gördüm havada. Fotoğraflarını çekemedim artık. Motosikletle ilgilenen çoğu kişi gibi adını çok duyduğum Uçmakderede ne olduğunu, İstanbul ve Trakya dışındaki şehir ve bölgelerde ikamet eden çoğu motorcu gibi bilmiyordum tabii ve bundan dolayı da çok bir beklentim de yoktu açıkçası. Ya da birkaç gündür yollardayız ve takip ettiğimiz güzergah bizi şımartmamış desem de yalan olmaz tabii. Neyse, standart ve şirin bir köyden geçtik işte. Köyün içinden geçen derenin boyu istikametinde yorgunluk atabileceğiniz, gözleme çay türü şeyler yiyip içebileceğiniz yerler de vardır sanırım. Sonra yol biraz daha tırmanmaya başladı ve ülkemizde son dönemlerde görmediğim bir kalitede bir asfaltta sürmeye başladık. Hem tırmanıyoruz, hem de sağlı sollu ve devamlı virajlara girip çıkıyoruz. Şundan bahsediyorum:



    Asfalt kalitesi kadar, virajlardaki yolun eğimi de çok iyi olunca ben motoru iyice yatırdım. Hatta bir ara Haluk aynada görünmez oldu. 10 yıl kadar önce otomobille geçme şansı yakaladığım Stelvio geçidi tadında bir güzergahtı. Yolun verdiği güvenden ben iyice tempoyu arttırdım ve 21’ ön lastik kendisinden hiç beklenmeyecek itaatkarlıkla yön değiştiriyor falan. Bu arada karşıdan bir sürü motorcu da geliyor. Hepsiyle selamlaşmaya çalıştım ve çoğu da selamımı alıp karşılık verdi. İçimden tam “oğlum Aluk, sen iyice kıvama gelmişsin artık, Onda GS3 eğitimine + diğer akimiyet eğitimlerine yazılabilirsin ve atta yazılmalısın bea” derken yanımdan marka ve model tespiti dahi yapamadığım ve hatta plakalarını dahi okuma fırsatı yakalayamadığım şekilde hızla geçen ve ufuktaki virajı da neredeyse hız kesmeden ve diz koyarak dönen ve ortadan kaybolan naked(=bak bunu tespit ettim ama ) birkaç motorla birlikte ülyalardan ayılıp kendime geldim. Sonra başka motorlar da geçip gitti yanımdan aynı şekilde. “Onlar da bozuk yollarda sana ve senin motoruna gıpta ediyorlardır nasılsa” deyip erkesin kendi çöplüğünde öttüğüne bir kez daha kanaat getirerek kendimi avuttum. Çok maceralı ve keyifli geçen turumuza devam ediyordum. Neyse, o şekilde virajları bitirdik.

    Turumuz sırasında en keyif aldığım güzergahların başında geliyor bu kısım. Devamında Tekirdağ üzerinden Silivriye, Haluk’ların yazlığına vardık. Süper bir yemek hazırlanmıştı ve hepsini yiyip yuttuktan sonra birkaç saat birlikte zaman geçirdik. Normalde Pazar gecesini Haluk’ların İstanbul Kağıthanedeki evinde geçirmeyi planlıyordum ama motorla 4 günlük kaçamak planımın son günü olan Pazartesi rotamda son bir esnetmeye yer verebilmek adına o gece gidebildiğim kadar yol alayım diye Haluk ve sevgili ailesinden izin istedim. Bu arada Haluk da motorlarımızı mis gibi yıkamıştı. Akşama doğru yola koyuldum. Otoban girişinden bir girdim ve yol beni İstanbul çıkışı Mehmetçik tesislerine kadar götürdü. Tabii arada iyice soğuyan havadan dolayı içime polar ve dışıma rüzgarlığımı giymek için 2 küçük mola verdim. Mehmetçik tesislerinde birşeyler atıştırıp üstüne kahvemi de içince tekrardan yola koyuldum. Hedefim Adapazarına kadar gelip orada gecelemekti ve saat 23:00 sularında planın bu ayağını gerçekleştirmek üzereydim. Otobandan çıkıp şehir merkezine doğru girişte bir kuruyemiş dükkanının önünde oturan birkaç kişiye öğretmen evini sordum. Yaşlıca bir amca şehirde her tarafın kazıldığını, bu yüzden önce şuraya git, sonra buraya dön, oradan şuraya dönmeyip düz git ve sonra da buraya dön şekliyle yaklaşık 15 basamaklı bir tarifte bulundu. Dinlerken hepsini anladım ama yolun yaklaşık kaç km olduğunu sordum kendisine ve cevabı da alınca kısa süreli hafızamın kapasitesinin düşük ve ömrünün de ciddi kısa olduğuna kanaat getirdim zira amcanın dediklerinden aklımda sadece Kentpark ve demiryolu geçidi kalmıştı. Amcaya bana bu mekanın yön olarak ne tarafta kaldığını eliyle göstermesini söyledim ve onun el hareketi üzerine o yöne doğru harekete geçtim. Kazılmış olduğu için trafiğe kapalı yollardan geçebilmek çok keyifliydi. Yaklaşık yarım saat sonra ve 2 kişiye daha yol sormuş olarak, gece için hiç yer olmadığı cevabını alacağım öğretmen evinin merdivenlerini çıkıyordum. Daha 10-15 otel-motel pansiyon dolaşıp hepsinden de red cevabı almaya enerji ve moral olarak hazırlıklıydım zira bir gece önceki maceramızdan sonra “ohoooo, daha bu ne ki?” der gibi bıyık altından gülümsemeyle birlikte kendine güven patlaması yaşıyordum galiba. Neyse, motora tekrar binmeden şehirdeki otellerin olduğu yönü göstermesini istedim başka bir kişiden ve talimatı takip edip bir sağ, bir sol, bir alt, bir üst sokak falan deyip hedefe ulaştım. Caddede bir sürü otel vardı. İlk bulduğum otelin kaldırımı önüne motoru bırakıp kapıdaki görevliye boş oda olup olmadığını sordum üstümdeki robokop kıyafetlerimle. Olumlu cevap alınca biraz afallamadım değil ama hemen kendimi toplayıp motorumu koyabileceğim bir yerleri olup olmadığını da sordum. Motorumu da lobiye alabileceğini söyleyince (!!!) “isterseniz odamızı bir görün” kısmını duymazdan gelerek kimliğimi uzatıp ödemeyi yaptım ve odama çıktım. Saat de gece yarısını geçmişti artık.



    Kaç kişi kaldığı otelin lobisinin içine arabasını koymuştur varın siz hesaplayın artık.

    Güzel bir uyku çektikten sonra da sabah duşumu ve kahvaltımı yapıp saat 9 gibi otelden ve Adapazarından ayrıldım. Günlerden artık 1 Mayıs Pazartesi olmuştu ve o günkü Ankaraya dönüş yolunu, 1 hafta kadar önce kafamda tasarladığım şekilde esneterek hayata geçirmeye çalışıyordum. Rotamı Ankara tarafına değil de güneye, Geyve tarafına doğru çevirdim. Dibine kadar geldiğim Bilecik merkeze de uğramadan olmazdı tabii.


    Bilecik şehiriçinde de bir tur attıktan sonra Bozüyükte Köfteci Yusufta mola verdim. Ankaraya dönüşü esnetme planımda Kütahyada bir arkadaşımı görmek vardı. Bir kaç saat sonra Kütahya’ya vardım ve sevgili arkadaşım Kadir ile buluştuk. Sonra aramıza super hoşsohbet İsmail abimiz de katıldı.





    Kütahyada çok keyifli sohbet muhabbet ile 3-4 saatin nasıl geçtiğini anlamadan kendimi tekrar motorun üstünde buldum ve Eskişehir’i çıkar çıkmaz başlayan yoğun yağmur altında Pazartesi akşam 8 sularında Ankara’ya evime geldim.
    Konu Haluk Çakır tarafından (16-05-2017 Saat 01:37 ) değiştirilmiştir.

 

 

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •