Bu köyü gördüğümde tek başına çıktığım bu yolculuğun en tatlı yerlerinden biri olarak hafızama kazıp, buradan daha güzel olmasını umduğum Ushguli’ye gitmek için yola koyuldum. Burdan çıkmadan önce yakıtımı aldım (15,80 LT. = 35 Lari) Ushguli nasıl bir yer acaba? Diye merak içinde güzel duygularla yola koyuldum. 10-15 km. gitmeden beton yol bitti artık enduro yapmanın zamanı geldi diyerek yoluma devam ettim.
Biraz gittikten sonra yol daha da kötüleşmeye başladı inişler çıkışlar çamur çorak olunca –vay ben nerelre geldim desemde endurocu ruhuma pislik sürmemek adına yola devam ettim. Toplamda 50 km. yolu 4 saat gibi kısa bir sürede geldikten sonra Ushguli’nin kuleleri gözükmeye başladı. Köye az bir mesafe kala yanımdan, sonrada Polonyalı bir çift olduğunu öğrendiğim iki tane F800 ADV ayakta sürerek yanımdan korna çalarak hızlıca geçtiler. Bende Tenere660 ile yaklaşık 190kg. boş ağırlığı olan, benim aksesuar ve salak salak eşyalarla doldurmamdan dolayı 270-290 kg. olan çelebi üzerinde gayet sakin gidiyorum. Bu GS ler sadece arkaya minnacık çantayla yolculuk yaptığından basa gaz gittiler. Orada karar verdim; bundan sonra fazla çikolata bile almayacağım yanıma ;
Ushguli
Akşam saat 18:00 gibi Ushguli’ye geldim. Biraz çadır kurmak için yer aradıktan sonra motoru çadır kuracağım yere çektim. Burası Gürcistan’ın efsanevi kraliçesi Tamar’ın kışlık dinlenme alanıymış ki; işi de biliyormuş hergele. Burada Gürcistan’ın en büyük dağı 5800 rakımlı Shara dağının dibinde.
Burası UNESCO tarafından koruma altına alınan bir köymüş. Şu ana kadar etkilendiğim en güzel manzaralara sahip olan bu köy “iyi ki motorcuyum” “iyi ki bu yolculuğa çıkmışım” dedirten efsanevi bir köydü. Bu satırları yazarken bile hala içim kıpır kıpır oluyor.
Çadırımı da köye hakim bir tepeye kurdum. Yakındaki yöresel yiyecek satan bir yere gidip, taze Haçapuri yaptırdım. Çadırın yanına gelip çayımı demleyip çayla beraber götürdüm. Bu yorgunlukla akşam kafamı koyduğum gibi uyudum.