Köprü yakınlarında bir çarşıdan kareler:
Buradan sonra İsfahan Ulu Camii’ne geçtim. Buranın bilinen bir diğer adı da Mescid-i Cuma Camii. Bu caminin tarihi, 6. Yüzyıllara kadar uzanmaktadır. Özel bir mimariye sahip olan cami, avlusu, iç tasarımı, minaresi ve diğer yönleriyle oldukça dikkat çeken bir yerdir. Turizm dünyasında da önemli bir konuma sahip olan camii, tarih boyunca çok defa restore edilmiştir. Hatta Hicri ikinci yüzyıllarında Arap Tayran (Tîrûn) kabilesinin inşa ettiği farklı bir caminin varlığı da tarih kitaplarında geçmektedir. Bu dönemde yapılan camii, bir süre sonra 840 yılında Abbasi halifesi Mu’tasım zamanında (833-842) yeniden inşa edilmiştir. Daha büyük ve görkemli şekilde yapılan yeni cami de bir zaman sonra yeniden restore edilmiştir. Büveyhîler (937-995) döneminde yapılan bu inşa uzun süre bu şekilde kalmıştır. O zamanlarda da büyük ilgi gören camii, daha sonra Selçuklu Devleti’nin bölgeye hakim olmasıyla birlikte yeniden restore edilerek günümüze kadar ulaşmıştır.
Burada Nizam-ül Mülk Dome denen bir bölüm var. Orası ayrı güzellikte olan bir bölüm
Nizam-ül Mülk Wikipedia:
Nizamülmülk, 10 Nisan 1018 tarihinde Tus, İran‘da doğmuştur. Gerçek adı Ebu Ali Kıvamuddin Hasan bin Ali bin İshak et-Tûsî’dir. Varlıklı olan babası sayesinde iki kardeşi ile birlikte, devrin en iyi şartları içinde yetiştirildi. Daha 11-12 yaşlarında Kur’an-ı Kerim‘i ezberlemiştir. Devlet işleri ve siyaset ilgisini çektikten sonra Horasan bölgesini dolaşmış ve burada bazı devlet adamlarının himayesine girmiştir.
Tus şehrinde, şehrin Gazne devleti idaresinde bulunduğu bir eliler için yapmaya başlamış 1059 yılında Horasan Valisi olarak görevde bulunmuştur. 1063 yılında ise Selçuklular devletinde Alp Arslan‘ın Belh valisinin yanında çalışmaya devam etmiştir. 1064 yılında Büyük Selçuklu devletinde vezir olarak atanan Nizamülmük, hem Alp Arslan hem de Melikşah döneminde görevlerde bulunmuştur.
Memleketin nizamlarının kurucusu anlamında olan “Nizamülmülk” ismi Abbası halifesi Kâim bi Emrillah tarafından verildi.
Nizâmülmülk, vezir olduğu 1064‘ten, şehit edildiği 1092 senesine kadar aralıksız yirmi dokuz sene Büyük Selçuklu Devletine, tam bir dirâyet ve adâletle hizmet etmiştir. Vazifeli olduğu için katılamadığı Malazgirt Meydan Muhârebesi hâriç, bü bulunmuştur.
Sultan Alp Arslan‘ın ölümüyle veliaht Melikşah‘ın tahta geçmesini sağlayıp, nizam ve âsâyişin korunmasında başarılı olmuştur. Sultan Melikşah’a muhâlefet eden veya başkaldıran Selçuklu prenslerinin itâat altına alınmasında büyük hizmetleri geçmiştir. Sultan Melikşah, devletin idâresinde ona çok büyük ve geniş yetkiler vermiştir. Nizâmülmülk‘ün akıllı, tedbirli ve adâletli idâresi sâyesinde de, Melikşah‘ın saltanatı, aynı zamanda Büyük Selçuklu Devletinin de en parlak ve en şanlı devri olmuştur.