Abdulaziz Han Medresesi:
Uluğ Bey Medresesi’nin tam karşısında çok daha gösterişli tasarlanmış Abdülaziz Han Medresesi bulunuyor. 1652 yılında yapılan medrese Astrahan Hanlığı döneminden bir eser. Özbekistan’da başka bir kaç medrese ile aynı ortak özelliği taşıyor: İslamiyet’te alışık olduğumuz sadece desenlerden oluşan süslemelerin aksine, desen dışı tasarımlar bu medresenin işlemelerinde kendisine yer bulmuş. Örneğin hayat ağacı motifi gibi.
Kalın Minare (Chor Minor):
Büyük minare" olarak da anılan Kalon Minaresi'nin kitabesinde, 1127 yılında Karahanlı hükümdarı Arslan Han tarafından Bako adlı bir mimara inşa ettirildiği biliniyor.
Mimari özellikleri itibarıyla Özbekistan'a has olan ve yaklaşık 48 metre yüksekliğine sahip, 105 basamaklı bu minare, 13 kuşaktan oluşuyor. Her kuşakta farklı desen ve şekiller yer alıyor.
Pişmiş tuğladan dairesel plan özelliğine sahip minarenin çapı, aşağıdan yukarıya yükseldikçe daralarak devam ediyor. Tepe kısmı ise mukarneslerle (İslam sanatında mimari yapılarda görülen geometrik bir bezeme çeşidi) genişletilerek estetik bir görünüm sağlandı. Minare, hareketliliği oluşturmak için yer yer sırlı tuğlalarla süslendi.
Özbekistan minarelerinin genelinde olduğu gibi burada da şerefeye yer verilmedi.
Ezan sesinin duyurulabilmesi için üst bölümde minare çevresine sivri kemerli 16 açıklık bırakılarak bu ihtiyaç karşılandı. Bu kısmın üstü de mukarneslerle bezendi. Tepe bölümünün ortasına ise koni biçiminde kubbecik konulmuş.
Minare ile ilgili halk arasında asırlardır anlatılagelen bir efsane ise şöyle:
"Cengiz Han, Buhara şehrini yakarken Kalon Minaresi'nin yanına kadar gelir. O sırada miğferi başından düşer. Eğilip miğferini yerden alır. O güne kadar Cengiz Han, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin önünde eğilmemiştir. Eğilip miğferini yerden alır ve bir an duraklar, sonra da 'Bugüne kadar hiç kimsenin ve hiçbir şeyin önünde eğilmedim. Bu yapının önünde ise eğildim. Onun için bu yapıya dokunmayın, bırakın sağlam kalsın' der. Böylece minare yıkılmaktan kurtulur."
Bir başka rivayete göre Cengiz Han, Buhara'ya geldiğinde halkı bir korku kaplar. Şehirde büyük bir katliam olacağını tahmin ederler. Minarenin yanındaki camiye sığınırlarsa katliamdan kurtulabileceklerini, Cengiz Han'ın bir mabede sığınan insanlara dokunmayacağını düşünürler. Mescide giren Cengiz Han ve askerleri, içeridekilerin tamamını kılıçtan geçirir.
Abdulaziz Han Medresesi, Kalın Minare ve Uluğ Bey Medresesi aynı karede: