Ne mutlu "Türkiye yollarında motor sürüyorum" diyene.

"Ha....... o da neydi öyle" büyük ihtimal, çöp kutusu ve elektrik direğinin arasındaki yumuşak nokta seçerken yol kenarında hafif çarpışmadan önce kafamdaki kurduğum bir cümle olsa gerek. Ağır sürat ve son dakika savunmalı manevra gururuma ve birkaç pilastik parçaya hasarı azalttı.

Yinede dostum pek mutlu sayılmazdı: Sıcak bir ağustosta Güney kıyılarını turlarken, ilk defa Türkiye ziyaretinde, büyük bir çöle binlerce kilometre ötede ana yolda "Sahara çölü" tarzı kumla karşılaşacağını tahmin etmiyordu.

Yanlış.... Saharanın sunabileceği yumuşak tozumsu kum Türkiyeye ithal edilip eriyen asfaltın üstüne yol tutuşu daha iyi olsun diye kullanılıyor. Bakın Türkiyede motorlar daha mevcut değil.... en azından Türkiye yol ağında aktif olarak yol kalitesini geliştirecek bir aktif gurup için daha motorlar mevcut değil. O zaman sıcak bir yaz günü (Çok sıcak) kalitesiz ziftle yapılan kaplamanın üstüne aktif işçiler, aktif kamyonlar aktif ve cömert bir şekilde boylu boyunca motorlu taşıt yoluna kum (en incesinden) döküyorlar.

Arabalar, otobüsler ve kamyonlar bu kumların bazılarını yol yüzeyine yapıştırıyorlar ama.... coğu çekiçi güzellikte yolların ortasında veya kenarlarında minik kumul oluşturuyor: süpriz içinde gözlerini onlardan ayıramıyan motorcularla karşılaşıyorlar. Bu karşılama her zaman hoş olmuyor: Türkiye yol ağında daha bir sürüsüde motorcularla karşılaşmayı bekliyor.

KENDİ İŞİNİ KENDİN YAP.... Çünki biz yapmayacağız.

Siyasi skandal ve economik kriz döneminde bu tarz yollar çok ve daha çok popüler olmaya başladı: Bir yüzeyin yeniden asfaltlanması gerektiğinde ilk önce güzelcene bir zift püskürtülüyor sonra üzerinede mıcır dökülüyor. Sadece bukadar: bu tarifiyeye yoğun bir trafik ekle ve birkaç haftada gevşek bir yol yüzeyi oluşuyor. Bu kadar basit! Yolu kullanan araçlar yolu döşediği için şirketler çaba ve para sarfetmekten kurtulmakla büyük bir şekilde gelire katkıda bulunmuş oluyor (Gizli gelir).

Kendi işini kendin yap yolları dört tekerlere pek hoş olmasada (camları çatlatan mıcırlat, köşelerde traksiyon kaybedilmesi, toz dumanı görüntüyü azaltması) çoğu zaman motorcular için ölümcül olabiliyor. Uzaktan sadece yol renginin değiştini görüyorsunuz fakat habersiz birden, bazen, tekerinizin altında altıdan sekiz cantim derinliğinde gevşek mıcırda özel Enduro Rallisine girdiğinizi farkediyorsunuz. Tabiki ayakta sürmenin avantajını hızlıca öğreniyorsunuz ve yolcunuz varsa daha zor oluyor (hiç yolculu Paris-Dakar gördünüz mü?).

Böyle bölgeler epey kilometrelerce sürüyor: çok sarsılmış şekilde, vizörünüz çatlamış şekilde, beyaz tozla kaplanmış şekilde çıkıyorsunuz ve unutulmaz notla günlüğünüze hemen bir arazi sürüş eğitimi almam lazım diye yazıyorsunuz.

Kendi işini kendin yap yollarındaki bir başka süpriz ise yolların bazıları sadece ziftle kaplı olması; sıkı tutmakmı tabiki sıkıtutuyor. Hayır, hayır iyi traksiyon için sıkı tutmuyor: sizin kaçabileceğiniz temiz bir alan bırakılmıyor ve bazende işler yol trafiğe kapanmadan yapılıyor böylece zift püsküren makine sizi ziftle kaplamadıysa arabalar (yanlardaki veya öndeki) bu görevi yerine getiriş oluyor. O kadar sıkı tutucu ki tatilinizin bir kısmı bu zifti motorunuzdan, çizmelerinizden ve kıyafetlerinizden sökmeye çabalamakla geçiyor. Bazı girişimci yakıt istsyonları hemen bu bölümden sonra temizlik servisi sunuyorlar (su ve dizel). Bırakın sizi ve motorunuzu temizlesinler... gerçekten paranın akıllıca harcanma şekli. İlaveten daha derin ve gevşek mıcırlı sıkı dönüşler olabiliyor veya incelen (inanılmaz derecede incelen) şeritlerde korumasız morculara mıcır atabiliyor veya mıcırın kalitesinde değişiklik (griden sarıya) yanı toprak katılınca bu taşlara traksiyona ve dengeye yeni mağna gelmiş oluyor.

YAVAŞ YAVAŞ: Hepsini bir anda alamazsın.

Bu kaplamalar genelde köylere ve bazı kentlere reserve edilmiş bir sistem ama yakınlarda (ekonomik krizden) bu sistem bazo otoyolları ve il yollarında da gözükmeye başladı.

Bu sistemde, inşaat şirketlerinin dip çizgilerinin gelişmesi için, onarılması gereken yollar küçük parça asfaltla yamalanıyor.

Bu uygulamanın sırrı ise yamaların yüezeye farklı yükseklikete yapılmasıdır. Çoğu zaman teori yüksek yamanın daha uzun dayanacağı ve yolcuların iyi yapılmış işin daha dikkate almalarını sağlamak. Tabiki habersiz bir şekilde sizin doğrultunuzda beş ve sekiz cantimetre yerden yükselen asfalt görebilirsiniz. Teker yapmayı sevenler onu trampolin olarak kullanmaya çalışabilirler fakat diğer sürücüler momentum sağlamaya çabalar ve amortisörleri limitlerini aşıpta ağlar. Göze çok hoş kilometrelerce yamalanmış yollar bulabilirsiniz fakat akıcı bir sürüş için iğrenç. Kaplama şirketleri fazla asfaltın çok pahalı olduğuna karar verebilirler ve fazla değer verilmediğini. Bu zaman yamalar yuzeyden daha alçak oluyor ve motorun dengesinde yine benzer bir sonuclar elde ediliyor.

Yama sistemin diğer avantajı ise yaratıcılığık, yeni yamaların etrafında gevşek iyi kalite mıcır (genelde siyah görünümlü dokununca sümük gibi). Bu yamaların kıralı doğrultu veya hız değiştirme gerektiren köşelere yerleştirince yol ve lastik arasındaki teması yok edebiliyor. Yeni yamalanmış yollar haricinde.

İLERİ TRAKSİYON TEKNİKLERİ: Kum yeterli olmadığı zaman.

Kötü kaliteli kaplama ve yeterince bakımsız olupta aynı anda aşırı kullanınlan yolların hızlı bozulması kaçınılmaz oluyor. Bazı yerlerde yol okadar parlak oluyorki ilerdeki ılgımları soğuk havalarda bile yansıtıyor. Şimdi müdahale zamanı: Kamyonlar, otobüsler, arabalar ve hayvanlar tutuş kaybediyorlar (motorcular gitti bile). Vicdanlı kaplama şirketleri yolları kullananların iyiliği için para aldıklarından yeni kaplamayı cezbediyor fakat Türkiyede her ülkede olduğu gibi eski sorunlara yeni çare buluyorlar. Doğru dürüst kaplama yapılacağına sadec üst tabakayı yok etmek veya kayganlığı yok edecek çizgiler eklemek bu sistemin gereksimi.

Birincisinde beceriklibir makine asfalta oluklar açıyor: diğer sistemse yolun yeniden kaplanması olabilir ve o zaman temelli ve uzun zamanlık bir çözüm. Biliyoruz ki seneler önce çoğu dağ yollarında kesilen oluklar halen çoğu araçlara iyi traksiton sağlıyor. Bu motorcular için geçerli değil: oluklar tehlikeli ağır dalgaya sebep olmakla birlikte sizi gerçeğe bağlayan lastiklere çok az destek oluyor.

YOLDAKİ RAYLAR: Bırakın kamyonlar yol göstersin

Parlamış yollar ya da yoldaki disel motorunuzu rayınızdan çıkarıyorsa Türkiyenin kötü yollarında kamyonların açtığı oluklar sizi kesin rayınızda tutacaktır. İllerde veya motorlu taşıt yolloraında genelde en sağ şerit oluklara, çok derin oluklara girmekte ve çıkmakta iyi tecrübeli cesur Enduro sürücülerine reserve edilmiştir. Genelde sürücüler bilinçsiz bir şekilde bunlara girince durup sallanan ön tekeri kontrol ederler veya otopilotta bir sonraki kamyon durağına giderler.

TERLETİCİ SICAKLIK: Tutuş nekadar tutuyor?

Türkiyenin yazında çoğu motorcunun aklından geçen dramatik bir soru bu: yüzeysel çatlamaları veya yamaları dolduran veya parça asfaltları birleştiren saf zift eridiğinde standard kazara dökülmüş dizel gibi gözükebilir. Zift (ıslak olmadıkça) hatta erimiş zift makbul derecede tutuş sağlayabilir ama..... kim ziftin gerçekten dizel olmadığına dahir keşif için risk alacak? Emin olmadığınız zaman tutuş kayıbı varsayın: hayal kırıklığına uğramazsınız.

İŞARETE KİMİN İHTİYACI VAR?

Eğer işaretler genelde karayolu yetkilileri ve yol kullananlar arasında olumlu diyalogsa Türkkiyenin yol işaretleri inanılmaz kalabalık akşam yemek partisi tartışmasına benziyor. Herkes konuşuyor ama kimin anladığına dahir cevap veya işaret beklemiyor. Bu alanda motorcular için pilansız işareltemenin iki yüzü: işaret kirliliği ve işarek yokluğu.

Dikkale çevreyi tararken ve çok dikkatli tehlike için ipucu ararken sürüşünüzde ve ...... küt! Büyük sarı/beyaz/kırmızı bir işaret sizin saatte 50 Km kızla gitmenizi söylüyor sonra daha büyük bir işaret hızınızı 40a indirmenizi söylüyor sonra 30, 20, 10..... Yetenekli ve sorumlu sürücü olarak firenlere asılıp motoru ilerdeki büyük kesinti için yola yerleştirirsiniz. Ve umulan tehlike için dikkatlice sürmeye devam edersiniz... ve tarayıp beklersiniz... tarayıp beklersiniz. Yolda hiç bir değişiklik olmadan devam eder çünkü işaretler geçen senin çalışmasından beri halen orada bırakılmış ki gelecek senenin çalışması için önceden hazır bulunsun. Bu basit bir örnek fakat manasız nenkadar çok işaret var, ne kadar sınır karşılıklı sınırı kaldıracak işaret olmadan konulmuş? İşaretler önemsenilmemeye başlanıyor ve o yolda azami süratin ne kadar olduğu bilinmiyor ve bir başka süprize kadar şaşkınlığa uğruyor sürücüler.

İşaret yokluğu? Anadolunun ortasında geceleğin: önünüzde sadece siyah, derin siyah asfalt cizgisi. Kenarlar için hiç beyaz çizgi yok ve aynı zamanda şeritleri ayıracak beyaz çizgi bile yok.

Güney kıyısında gündüzün: İki şerit gidiş iki şerit dönüş yolu işaretsiz bir şekilde tek şerit gidiş tek şerit dönüşe dönüveriyor. Solunda yol ayrımını görüyorsunuz ve karşı istikametteki yoluda görüyorsunuz... ve halen tek şerit gidiş tek şerit dönüş yolunda işaretsizsiniz... süpriz süpriz!

KASİS BİRİLERİ?

Kendine Türk diyebilecek herkes evinin önüne ve ağır trafikli yola sadece arabaların hızlı çarpmasını görüpte haz almak için kasis yerleştirebilir. Yeri büyüklüğü ve yüksekliği tamamen tada, kültüre ve özel müteahhitin eğitimine kalmış: ufak bir tümsek olabilir ya da ufak bir tepe (abartılmadan: temmuzda hemen İstanbulun dışındaki bir yolda kasisin yüksekliği tam 35 cantimetre ölçüldü). Hepsinin ortak yönü ise işaretin bulunmaması motorcuları (ve diğer sürücüleri) ilerideki engeli uyarmaması. İşaretsiz, ışıksız, boyasız... kasisler cevreyle tam kamuflaj içinde ve sadece üzerinden geçtiğiniz zaman hissedersiniz (ooooooo.... evvet hissedeceksiniz)

NE YAPMAK GEREKİR?

Kendinize Türkiye yollarında mutlu motorcu demek istiyorsanız tek tarife arttırılmış gözlem ve arttırılmış Hayal gücü.

Sürücüler gözlemlemelerini arttırmalı ki engeli, kötü kaplamaları ve tuzakları önceden görebilip ona göre davranabilsinler... Sürücüler hayal güçlerini arttılmalı ki olabilecek senaryo yaratıp zamanında davranabilsinler.

Paolo Volpara OMM

Tercüme; Barış Aşkan