Enduroist Slogan
Bizi Takip Edin Follow us on Facebook Follow us on Twitter Watch us on YouTube
Kayıt ol
Sayfa 1 Toplam 6 Sayfadan 12345 ... SonuncuSonuncu
1 den 10´e kadar. Toplam 56 Sayfa bulundu
  1. #1
    Enduroist Katılımcı Üye Antiocos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    Tamer Atay
    Üyelik tarihi
    23-05-2009
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    145
    Motosiklet
    Varadero XL 1000
    Marka
    Honda

    Standart 3 motorla Suriye Ürdün gezisi

    Arkadaşlar Merhaba
    Planlamış olduğumuz Suriye - Ürdün gezisini hiçbir sorun yaşamadan tamamladık ve çok güzel anılarla döndük. Sürüş anlamında inanılmaz deneyimler yaşadık.- 390 metrede güneşten yanarken 1 saat içinde 1700 metre yüksekliğe çıktık ve titreyerek yol aldık.Ağaçları deviren kum fırtınasında motor kullandık. Sabah kızıldenizde şnorkelle denizin muhteşem güzelliklerini izlerken öğleden sonra çöllerde safari yaptık.. Tarihi eserleri gezerken binlerce yıl geriye giderek o anları hissetmeye çalıştık..Tabii yanımızda üç kameradan çıkan binlerce fotoğrafla döndük.. Şimdi bunları sizlerle paylaşmanın heyecanı içindeyiz.

    Başlıyoruz....

  2. #2
    Enduroist Katılımcı Üye Antiocos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    Tamer Atay
    Üyelik tarihi
    23-05-2009
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    145
    Motosiklet
    Varadero XL 1000
    Marka
    Honda

    Standart

    Geziden döneli yaklaşık 3 ay oldu. Mayıs ayı başında gerçekleştirdiğimiz bu geziyi sizlerle daha önce paylaşmayı isterdim ama özel sorunlarımdan dolayı ancak bugün yazma fırsatı bulabildim.
    Yaşadığımız güzellikleri unutmak mümkün değil. Aklımızda , gönlümüzde kalanları sizlerle paylaşmak, bizden sonra bu geziyi yapmayı düşünenlere rehberlik anlamında katkıda bulunmayı amaçlıyorum. Zira biz, bizden önce bu yolculuğu yapanların deneyimlerinden ve önerilerinden çok faydalandık. Bu duygularla paylaşıma başlıyorum..


    6 aylık bir motorculuk geçmişim vardı ve motosiklet forumda yazılan gezileri okudukça içimde önlenemeyen bir gezi isteği büyütmeye başlamıştım. Sonunda o gün geliyordu. Bu beni bir yandan heyecanlandırıyor bir yandan da kaygılandırıyordu. Daha altı ay öncesine kadar motor hakkında hiçbir bilgisi olmayan ben, birkaç gün sonra uzun bir uluslararası yolculuğa çıkmak üzereydim.

    Daha 2000 km yol yapmış, en uzun yol tecrübem Mardin Diyarbakır arasında 100 km olmuştu. Bütün bunları düşündüğümde yaptığımın bir çılgınlık olduğunu düşünmeye başlamıştım. Bütün korkum birlikte yola çıkmayı planladığımız ekip arkadaşlarıma ayak uyduramamak ve benim yapacağım bir hatadan kaynaklanacak sorunlar nedeniyle arkadaşlarımın tatilini sıkıntıya sokmaktı. Günler yaklaştıkça heyecan yerini kaygıya bırakmaya başlamıştı ama ok yaydan çıkmıştı bir kere ve geri dönmek olmazdı artık. Bu yolculuğa çıkacaktım ve olası problemlere karşı kendimi hazırlamalıydım.
    Motordan kaynaklanacak sorunlar yaşamamak için burada bulacağım en iyi ustaya, Fırat ustaya motorumu teslim ettim. Yağı değişti, fren balataları değişti, bujiler. fren ve debriyaj telleri kontrol edildi.. Kısacası motorum bu uzun yolculuğa hazırlandı. Peki ya ben hazır mıydım bu yolculuğa? Yaşayacak ve görecektim.

    İnternet yoluyla iletişim kurarak, Çeşitli sitelerden yapılmış gezileri inceleyerek olası problemler ve çözüm yollarını inceledik Bir rota belirleyip gezilecek görülecek yerleri saptadık. Ekip elemanlarının yapmak istediği aktiviteleri dikkate alarak planlamalar yaptık. Geziye dört motor ve beş kişiyle çıkmayı planladık. 2 motor Mardin’den katılacak 2 motorda trenle İstanbul’dan Adana’ya getirilecek. 5. Eleman ise artçı olarak katılacağı geziye İstanbul’dan uçakla Gaziantep’e gelip ekibe katılacaktı. Ekip Gaziantep’te buluşacak ve Kilis Öncüpınarı sınır kapısından çıkış yapılacaktı.

    Tabii her gezide olduğu gibi ekonomik yönden bir bütçe yapılması gerekiyordu. Bu tür gezilerde ekibin beklentilerinin birbirine uygun olması önemlidir. Biz bu konuda uyumluyduk . Orta halli bir tatil planı yaptık ve otel seçimlerimizi buna göre ayarladık. Ucuz ve temiz otellerde kalmaya özen gösterdik. Sabah ağır kahvaltılardan ziyade tost ve meyve suyunu tercih ettik. Zaten öğle saatlerinde koşuşturmaca ve sıcaktan kimsenin acıkmaya fırsatı yoktu. Akşam yemeklerini bizim gibi gezginlerin tercih ettiği uygun fiyatlı restaurantlarda yedik. Benzin zaten çok ucuzdu. Böylece düşük bütçeli bir geziyi keyifle tamamlayabildik.

    Planlar yapılır ama genelde evdeki hesap çarşıya uymaz. Bizde de öyle oldu İstanbul’dan gelecek bir arkadaşımız maalesef gelemeyeceğini bildirdi. Kriz sırasında onunda işleri bozulmuş ve tam planladığımız zamanda bir iş imkanı doğmuştu. Haklıydı ve mazereti uygun görüldü.

    Üç motor 4 kişi kalmıştık. İstanbul’dan gelecek Burak ve Seçil ile Mardin’den katılacak Gökhan birbirlerini tanımıyorlardı. Seçil benim kızkardeşim, Burak'ta O'nun eşi. Beni motor işine onlar bulaştırdılar.Gökhan ise Kızıltepe'den bir meslektaşım. İletişimi, planlamayı ben yapıyordum. Ben gideceğim tarihteki ameliyatlarımı erteleme konusunda sıkıntı çekmedim. Zira özelde ve kendi ortağı olduğum bir tıp merkezinde çalışıyorum. Ama Gökhan Kızıltepe Devlet hastanesinin tek radyoloji uzmanıydı ve aylar öncesinden başhekime 2 mayısta bir hafta izine ayrılacağını söylemesine rağmen bir hafta kala beni arayıp abi başhekim izin vermiyor, galiba ben gelemeyeceğim deyince işler karışmaya başlamıştı. Seçil gıda mühendisi olarak çalıştığı İstanbul büyük şehir belediyesinden iznini almış ve onaylatmıştı. Burak’ta inşaat müh olmasına rağmen bu işi yapmayıp out door ( dağcılık, oryantiring, kaya tırmanışı.dağ bisiklet eğitmenliği ) aktivitelerden ekmeğini kazanıyordu sıkıntılı geçen günlerden sonra işleri yavaş yavaş açılmaya başlamıştı. Bir ara geziyi erteleme noktasına geldik. Sonra iyi haber geldi Gökhan izini koparmıştı. Burak’ta gerekli zamanı yaratınca engel kalmamıştı. İki mayısta yola çıkıyorduk..

    Biz Cuma akşam üzeri yola çıkıp Gaziantep’e gidecektik. . Seçil uçakla Gaziantep’e gelecek . Burak’ta perşembe akşamı motoru trene bindirip Adana’ya gelecek ve Cuma akşam üzeri 18 de Adana’ya inecek ve 2 saatlik bir yolculuktan sonra Gaziantep’te buluşup gece Gaziantep’te kalacak ve cumartesi sabahı yola çıkacaktık..

    Derler ya insanlar plan yaparmış ama yukarıdan birileri gülermiş. 1 mayıs tatil ilan edilince Gökhan abi biz erken çıkalım demeye başladı. Seçil Cuma günü için uçak biletini almıştı değiştiremezdi artık. Asıl sorun Burak’ın gelişinde ortaya çıktı. Adana’ya gelen güney expresinin yük vagonu yoktu. Ya motoru İstanbul’dan Adana’ya kadar kullanıp gelecek ya da Kurtalan expresi ile Diyarbakır’a gelip oradan Gaziantep’e geçecekti. Diyarbakır treni perşembe akşamı vardı ve ancak cumartesi sabahı saat 8 de Diyarbakır’da olacaktı. Rötar yapmazsa tabii. Bu da cumartesi en erken 12 de Gaziantep’te olması demekti ki planlar baştan aksamaya başladı.

    Bu durumda Gökhan’ın istediği gibi erken çıkmamız mümkün değildi. Gökhan perşembeden Gaziantep’e gidip Cuma sabahı Halep’e geçmek istediğini Halep’te buluşmamızı önerince onu bekletmeme adına önerisini uygun bulduk. O perşembeden yola çıktı. Burak perşembe akşamı saat 20 de Haydarpaşa’dan trene bindi . Artık plan aksayarak ta olsa işlemeye başlamıştı. Ama benim kaygılarım had safhadaydı heyecan, kaygı, istek duygularıyla o gece uyumakta zorlanıyordum.

    1.GÜN

    Mardin -Şanlıurfa - Gaziantep 325 km

    Sabah erkenden kalktım bir haftadan beri hazır olan çantaları motora yerleştirdim ve tıp merkezine Kızıltepe’ye yola çıktım. Yolu nasıl gittim hatırlamıyorum.

    1 mayıs tatildi. Ama biz özel bir sağlık kuruluşu olduğumuz için o gün çalışacaktık. Öğleye kadar zor dayandım, zaten pek hasta da yoktu. Saat 13 te yola çıkmaya karar verdim arkadaşlarla vedalaşırken telefon çaldı. Gökhan arıyordu. “ Abi bana sınırdan vize vermiyor bunlar, şimdi ne yapacağız “ diyordu. Arkadaşlarla fotoğraflar çektiren ben donup kaldım.


    Anestezi doktorumuz Sami bey yavaş yavaş motora ısınmaya başladı

    Şimdi ne yapacaktık. Ben işlerim için gittiğim Ankara’da Ürdün ve Suriye için vize almıştım. Vize sırasında 2 giriş için ısrar etmiştim . Suriye para almadığı için yeşil pasaporta 2 giriş vermiyordu. Israr edince konsolos beni makamına davet etmişti. Neden 2 giriş istediğimi öğrenince ve bu geziyi motorla yapacağımızı öğrenince sohbet derinleşmiş ve 2 girişi koparmıştım. Bu arada konsolos bey Suriye’nin artık Türk vatandaşlarına sınır kapısından vize verdiğini ve diğerlerinin Ankara’ya gelmelerinin gerekmediğin vizeyi kapıdan alabileceklerini söylemişti. Ama kapıdaki Suriyeli görevlinin ya bundan haberi yoktu ya da keyfi bir uygulamaydı.

    1 mayıs tatildi ve hiçbir yere ulaşamadık. Gökhan beni tekrar aradı abi ben 150 km uzaktaki Reyhanlı Cilvegözü sınır kapısına gidiyorum orayı deneyeceğim dedi. Yapacak bir şey yoktu. Seçil ve Burak arayıp sorun olup olmadığını sorduklarında durumu anlatınca keyifleri kaçtı. Ama yapacak bir şey yoktu. Gaziantep’te buluşacak, en kötü ihtimalle pazartesiye kadar çevreyi gezecek , pazartesi Gaziantep Suriye konsolosluğundan vize alıp Suriye’ye geçecek ve Suriye’yi hızla geçip beş kuruş para harcamadan Ürdün’e geçecek ve Suriye’yi cezalandıracaktık. Mecburen bu duygularla yola çıktım.









    Urfa’da bir arkadaşa uğrayacaktım son anda vazgeçtim otobana girmek için çevre yoluna çıktım ki dakika bir gol bir. Golü kalemde gördüm. 94 km ile radara girmiştim. polisler gayet şirin bir tavırla öğütler vererek cezayı kestiler 265 tl . !5 gün içinde ödersem % 25 az ödermişim.


    Burnumu dik tutup kesin cezayı gideyim deyip makbuzu cebime koyduğum sırada bir mesaj geldi Gökhan’dan ‘’ geçtim”. Bir anda cezanın acısı geçti hemen, en azından ödeme anına kadar ertelendi acı. Seçili ve Burak’ı aradım herkes sevindi bu habere. Gaziantep’e varınca doğruca daha önce kaldığım Kaleli otele gittim ve yerleştim. Sonra Seçil’le buluştuk.Otele yerleştik.


    Ve doğruca Çağdaş İmam’a gidip karnımızı bir güzel doyurduk. Bu arada Burak aradı trene son anda binebildiği için yiyecek alamamış ve aç bir şekilde yola devam ediyormuş. Birde tren 3.5 saat rötarlıymış bu yüzden trenden Diyarbakır yerine Malatya’da inmeye karar vermiş. Rötar ilk defa işe yaramıştı. Saat 3.5 ta Malatya’da inecek biraz oyalandıktan sonra yola çıkacak ve saat 9 da Gaziantep’te buluşabilecektik 12 yerinde saat 9 da Gaziantep’te olması bizim için çok iyi olacaktı . Bu güzel haberdi.

    2.GÜN

    Gaziantep - Cilvegözü - Halep 260 km


    Ben gece yine uyuyamadım.. Ama ne yapalım artık dönüş yoktu geriye. Sabah Burak’la buluşup kısa bir hazırlıktan sonra Öncüpınar sınır kapısını denemeden direkt Cilvegözü’ne gitmeye karar verdik.



    Bu 150 km fazla yol demekti. Gaziantep Kilis arası 70 km ve sınırdan geçince Halep 55 km uzaktaydı Öncüpınarı sakin bir sınır kapısıydı geçiş daha hızlı olurdu. Ama maalesef biz Cilvegözüne gidiyorduk.

    Sınır kapısı değil. Sinir Kapısı


    Sınıra varınca bizim tarafta işler tıkır tıkır yürüdü ve 15 dakikada Suriye tarafına geçtik Sonra sıkıntılar başladı.



    Önce bir kapıda plakalarımızı aldılar. Bize bir belge verip triptiğe gönderdiler. Bir onaydan sonra sigorta işlemi başladı bizden 1 aylık sigorta bedeli 110 dolar istediler. O sırada orada olan ve Arapça bilen bir Hataylı tamirci isyan edip bağırmaya başlayınca rakam birden 55 dolara indi. Arkadaş sonra bize yardımcı olup işlemleri bizzat takip etti . Motorcu dayanışması, 1000 cc lik motoru varmış zamanında. Seçil ve Burak vize almak için uğraştı durdu. Kişi başı 46 dolar ödeyip vizeyi aldılar. Aslında 23 dolar ödemeleri gerekiyordu. Bir gün önce zam geldi dediler. Yutmadık ama yapacak bir şeyde yoktu. Döviz bürosunda dolar bozdurduk ve gittiğimiz her yerde evrakların arasına 300 -500 Suriye lirası koyup işleri hızlandırmaya çalıştıysak ta tam 3 saat sürdü işkence..Bu arada 5 dolar kişi başı giriş ücreti aldılar bizden. Sınırda 1 doları 45 Suriye lirasına bozdurduk TL de bozuyorlar ama çok ucuza alıyorlar bu yüzden dolar bozdurmak daha mantıklı geldi bize.

    Sonunda artık Suriye’deydik. Bir an önce Halep’e gidip Gökhan’la buluşmalıydık ama ilk günde planın ardına düşmüştük. İlk gün şama ulaşıp orada konaklamak istiyorduk. Ama artık mümkün gözükmüyordu. Gökhan’la Saat 15 te sharaton hotel önünde buluşacaktık ama biz saat 17;30 da varabildik buluşma noktasına .

    Buluşamadık..Zira Gökhan’ın telefonuna ulaşamıyorduk. Burak’la görüşmeyi denedik, görüşebiliyorduk ama Gökhan’a ulaşamıyorduk. 1 saat orada bekledik derken bir telefon geldi. Telefonda Gökhan’ın annesi vardı . Gökhan ona ulaşmış benim numaramı vermişti. Gökhan’ın annesi bana ulaşıyor ama Gökhan ulaşamıyordu. Neyse. Sonunda Gökhan’la buluştuk. Artık hava kararmak üzereydi. Şama ulaşmak mümkün değildi. Mecburen Halep’te kalacaktık. Gökhan da aynı şeyi düşünüp oteli ayarlamıştı . Hemen otele gittik . Somar hotel de kaldık Gökhan tek kişilik odadaydı bize de 3 kişilik oda kalmıştı . Sorun etmedik . 3 kişilik odaya 1300 suriye lirası ödedik.

    Hemen üzerimizdekileri çıkarıp duş aldıktan sonra hazırlandık yemek için dışarıya çıktık. Gökhan bir gece öncede Halep’te olduğu için yeterince gezmiş ve restaurantları biliyordu. Taksiye atlayıp doğruca hıristiyan mahallesinde bir restauranta gittik. Şehrin pahalı mekanlarından biriydi. Ama ekip ilk kez bir araya gelmişti ve bu kadar sıkıntıdan sonra tanışmak ve tatili konuşmak için güzel bir ortamdı. Burak ve Seçil meyve suyu ve kolayı tercih ederken biz arakla tanışmıştık bile..

  3. #3
    Enduroist Katılımcı Üye Antiocos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    Tamer Atay
    Üyelik tarihi
    23-05-2009
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    145
    Motosiklet
    Varadero XL 1000
    Marka
    Honda

    Standart











    Keyifli bir yemekten sonra Halep sokaklarında dolaştık her yerde bulabileceğimiz taze meyve suyu büfelerinden birine gidip vitamin depoladık.






    Sonra Seçil’le Burak otele giderken biz Gökhan’la vitaminin kanımızdaki arak düzeyini azalttığını düşünerek meyhane tarzı bir yer aradık . Otelimizin hemen ardındaki bir meyhaneye gidip kanımızdaki arak düzeyini yükseltmeye devam ettik. Güzel mezeler ve arak için sadece 15 tl gibi bir rakam ödeyerek otelimize döndük.






    3.GÜN


    Halep-Hama-Homs-Şam 335 km

    Akşam yatarken teker saat 9;00 da döner diyerek anlaşmıştık bu yüzden sabah erken kalkıp tost ve meyve suyundan oluşan kahvaltımızı ayaküstü yapmak için dışarı çıktığımızda İtalyan motorcuların Türkiyeye geçmek için yola çıkma hazırlığında olduklarını gördük. Motorculuk ve rotalar üzerine hoş sohbetler yaptık .




    Halep’i gezme planımızın son gününde olduğu için Halep’te oyalanmadan yola çıkmalıyız. Tabi önce depolarımızı ucuz benzin ile doldurmalıydık. 1 litresi 40 Suriye lirasıydı. Yani yaklaşık 1.4 tl. Depoları fulledik.


    Bugün hedefimiz Hama, Homs , Crak des Cavaliers, ve Şam. Bu gece Şamda konaklayacağız. Halep çıkışında trafik biraz sıkışık olsa da Halep’ten uzaklaştıkça yoğunluk azaldı. Oldukça iyi sayılabilecek bir yoldan 130 km lik keyifli bir yolculuktan sonra Hama şehrine geldik. Şehir merkezine doğru ilerlerken bir kavşakta Ankara plakalı motorlardan oluşan bir Türk motorcu ek********** rastladık. Sıcak bir sohbet hazırlığına giriştiğimiz bir anda ekibin lideri konumundaki arkadaş acelesi varmış gibi davranıp gazladı ve ekibi de istemeden onu takip etmeye başladı. Bizim sohbet güme gitti. Bizde Hama’nın meşhur su değirmenlerinin olduğu kent merkezine gittik ve değirmenlerin yanına motorlarımızı park ettik. Etrafımız birden meraklı insanlarla dolmaya başladı. Herkes bir şeyler soruyor motorların bir yerlerini kurcalıyordu.









  4. #4
    Enduroist Katılımcı Üye Antiocos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    Tamer Atay
    Üyelik tarihi
    23-05-2009
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    145
    Motosiklet
    Varadero XL 1000
    Marka
    Honda

    Standart






    Asi nehri üzerinde yıllarca şehrin su ihtiyacını karşılayan değirmenler ağır ağır dönüyor ve muhteşem güzel bir ses çıkarıyordu. Bu ses ahşabın bir birine sürtünme sesiydi ve bana 1982 yılında bu şehrin uğramış olduğu vahşetin bıraktığı çığlıklar gibi geliyordu. Baba Hafız Esad’ın Baas partisi kendisine muhalif olan Müslüman Kardeşler örgütünün kalesi olan Hama şehrinde katliama girişip 10000 ila 20000 kişiyi katletmiş. Büyük acılar yaşanmış bu şehirde. Değirmenden gelen bu sesler şehrin bir parçası olmuş .. Ses susacak olsa sanki Hama’nın ruhu yok olacakmış gibi geldi bana. Hama’da bir süre oturup dinlendikten sonra yola çıkacakken İtalyanlardan oluşan ileri yaşlardaki motorcularla karşılaştık. Onlar bize Ankara’lı motorculardan daha sıcak davrandılar.

    Homs’ yaklaştığımızda hava birden bozdu. Planda crak des cavaliers vardı ama yağmur damlaları pıt pıt diye kasklarımıza vurmaya başlayınca burayı dönüşte gezmeye karar vererek bir an önce Şama ulaşmak gerektiğine karar verdik. Suriye’de şehirler arası yollarda benzin istasyonu yok . Ancak şehir merkezlerinde bulabiliyorsunuz. Sıkıntı yaşamamak için depoları tekrar doldurma zorunluluğu hissettik. bu arada bizlerde bir şeyler yemeliydik.Ayak üstü bir şeyler atıştırdık.


  5. #5
    Enduroist Katılımcı Üye Antiocos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    Tamer Atay
    Üyelik tarihi
    23-05-2009
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    145
    Motosiklet
    Varadero XL 1000
    Marka
    Honda

    Standart

    Karnımızı doyurduktan sonra tekrar yola koyulduk. Tempolu bir sürüşten sonra tabelaları takip ederek şehir merkezinin en hareketli yerine ulaşmaya başardık. Bizi Hamidiye çarşısının girişinde Beşar Esad karşıladı.







    ]

    Bir an önce otele yerleşip üstümüzdekilerden kurtulmak istiyorduk. Seçil ile Burak ‘ı motorların başında bırakıp Gökhan’la birlikte Halepte tanıştığımız İtalyan motorcuların tavsiye ettiği oteli aramaya gittik. Ancak bir hayli uzaktaydı, bizler pantolon ve motor botlarımızla olduğumuzdan bu oteli ararken biraz pişik durumları gelişmeye başlamıştı. Ayrıca otelde yer yoktu. Sıcak bir yandan bir yandan da aklımızdaki pişik ihtimali bizi bezdiriyordu. Dönüş yolunda uygun fiyatla bir otel bulduk, belki arasaydık daha iyisini bulabilirdik ama artık çok sıkılmıştık ve bir an önce otele yerleşmek istediğimiz için oda başı 800 suri ile anlaştık.



    Sonra Burak ile Seçili almaya gittik. Tabii giderken bir taksi tuttuk. Seçil ile Burak bir hayli populer olmuşlardı. Motorlar ilgi çekiyordu. Bir polis motorlara korumalık yapıyordu.



    Burak polisle sıkı muhabbette




    Özel polis koruması




    Arkadaş ciddi ciddi alıcı galiba


    Hazırlandık taksi önümüzde biz arkada otelimize ulaştık. Hemen odalara çıktık. Duş almak istediğimizde şok olduk zira duş için bölünen kısımda hareket etmek çok zordu. Gökhan bu konuda daha şanslıydı. Fazla dert etmedik.

    Hazırlanıp bir şeyler yemek için dışarıya çıktık. Otele yakın bir restaurantta bir şeyler yeyip Şam’ı gezmeye başladık..Yukarı doğru çıkıp Hamidiye çarşısına gittik. Bu çarşı istanbuldaki kapalı çarşıya benziyor. Ama bizim kapalıçarşı gibi çok ışıltılı değil.







    Yaratıcılık işte bu..




    Ben daha önce turla yaptığımız gezi sırasında Suriyeyi gezdiğim için burası bana pek cazip gelmedi. Arkadaşlara rehberlik yapmak niyetiyle tekrar geziyordum. Benim aklım fikrim ürdündeydi.

    Çarşıda kuyumcular, çeyizlik eşya satan dükkanlar , hediyelik eşya dükkanları, dondurmacılar, kumaş satanlar , halıcılar , oyuncakçılar vb. ne ararsanız bulmak mümkün.
    İpek dokumalar ve eşarplar gerçekten çok güzeldi. Gökhanla biz spor ayakkabı baktık fiyatları ucuzdu ama çakma oldukları her hallerinden belliydi. İkimizde yanımıza spor ayakkabı almadığımız için birer çakma nike almaya karar verdik. Lazım olur diye dönüşte aldık.
    Çarşının sonunda birden eski antik roma kalıntılarıyla karşılaşıyorsunuz. Ve hemen ardında müthiş tarzıyla Emeviye camisi.








    Gece olmasına rağmen açıktı. Daha önceki gezimizde gece kapalı olduğu için gezememiştim. Bahçesine girerken ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekiyor. Bir elde ayakkabılar diğer elde fotoğraf makinaları caminin avlusunu gezdik.

  6. #6
    Banned
    Isim
    ME
    Üyelik tarihi
    12-05-2009
    Bulunduğu yer
    istanbul
    Mesajlar
    2,231
    Motosiklet
    Ybr 125
    Marka
    Yamaha

    Standart

    Adınıza cok sevindim geziniz güzel başlamış, devamını bekliyoruz.

  7. #7
    Enduroist Katılımcı Üye Antiocos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    Tamer Atay
    Üyelik tarihi
    23-05-2009
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    145
    Motosiklet
    Varadero XL 1000
    Marka
    Honda

    Standart



















    İlk dikkati çeken şey buranın roma dönemine ait sütünlar üzerine cami olarak inşa edilmesiydi. Kiliseden camiye çevrilmişti. Avluda bulunan ve sütunlar üzerinde duran hazine odası ve üzerindeki işçilik görülmeye değerdi. Caminin içinde de roma ruhunu hissetmek mümkün. Zira burada da sutunlar görülüyordu.




    İçeride insanlar haremlik selamlık bir şekilde ibadetlerini yerine getirirken turistlerde camiyi geziyorlardı..




    Camiden çıktıktan sonra arka sokakları gezmeye başladık. Buralarda otantik eşyalar satan mağazalar, resim atölyeleri, hediyelik eşya dükkanları, nargile kahveleri mevcuttu.










    Bir süre dolaştıktan sonra bir nargile kahvesine oturduk. Gökhan elma aromalı nargilesini çekerken bizlerde Türk kahvesi diye çakma Türk kahvelerimizi içtik..





    Şimdi hedefimizde Şam’ın meşhur tatlıları vardı . Hamidiye çarşısından çıkıp Hicaz demiryolu garına doğru yürürken sağ taraftaki tatlıcıda künefelerimizi afiyetle yedik . 35 suri yani 1 tl. Biz aynı künefeye Mardin’de Antakya künefecisinde 6 tl veriyoruz.



    Her yerde Beşar Esad fotoğrafı.. Tatlıcıda bile.



    Künefeler çok lezzetliydi..

    Künefeler yendikten sonra uzun bir yürüyüş yapıp otelimize geri döndük birkaç fotoğraf çektikten sonra kafaları yastığa koyar koymaz uyuduk.







    4.GÜN


    Şam- Jarash- Amman 190 km

    Sabah kalktığımızda yağmur yağıyordu. Aslında buna yağmur demek doğru olmazdı. Çamur yağıyordu. Biz Gökhan’la Mardinden alışıktık bu duruma. Ne zaman Arabistan çöllerinde fırtına çıksa kumlar havalanır binlerce km havada uçarak Güneydoğı illerinin üzerine bir kabus gibi çöker. Günlerce havada asılı kalır , bazen öyle hal alır ki nefes almak bile mümkün olmaz. Şanslıysak yağmur yağar tabi çamur şeklinde ve hava düzelir. Şansımız yoksa günlerce tozlu havayı solumak zorunda kalırız.







    Sabah yine tost ve taze sıkılmış meyve suyu ile kahvaltı yaptıktan sonra hazırlandık. Yola çıkmak üzereyken yağmur yine yağmaya başladı. Çamur nedeniyle yol bayağı kayganlaşmıştı. Gökhan’da Burak’ta aman Tamer abi yol kaygandır dikkat et diyerek ekibin en zayıf halkasını uyarmaktan geri kalmıyorlardı.


    Otelin önünde güne başlamanın tatlı telaşı vardı. Dükkanlar açılmış hijyenik olmayan şartlarda ürünler müşterilere hazırlanıyordu. Bunlar Seçilin gözünden kaçmıyordu. İleride sunumlarda kullanılmak üzere çektirdi bu fotoğrafları.

  8. #8
    Enduroist Katılımcı Üye Antiocos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    Tamer Atay
    Üyelik tarihi
    23-05-2009
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    145
    Motosiklet
    Varadero XL 1000
    Marka
    Honda

    Standart






    Keyifle sigarasını yakmaya çalışan adamın huzuru


    Bu bölgeler gezi yapanların yazılarında hep Suriye trafiğine dikkat edin diye uyarılar vardı. Önünüze aniden kırarlar , dikkatli olun diyorlardı.Çok dikkatli davranmamız gerektiğini neredeyse ezberlemiştik.









    Ama biz hiç böyle bir sıkıntı yaşamadık. Sürücüler daha önce görmedikleri bu motorlara karşı son derece ilgiliydiler ve hep yol verdiler . Önümüze çıkıp bizi taciz edip zor durumda kalmamıza neden olacak bir davranışta bulunmadılar.

    Trafik polisleri de son derece sıcak davranıyorlardı. Pek çok yerde trafiği kesip bizim geçmemiz için çaba sarf ettiklerini gördük.

    Suriye halkı Türkleri seviyor. Buna defalarca şahit olduk. Türk olduğumuzu öğrendiklerinde hepsinin yüzünde sevecen bir gülümseme ve yardımcı olabilme çabasını gördük. İşini gücünü bırakıp bizim önümüze düşüp benzincinin yerini tarif edenler ve bizim adımıza pazarlık edenlerle karşılaştık. Hatta Ürdün’e geçerken bir Suriyeli görevli siz Türk’sünüz biz Türk’lerden para almıyoruz ama siz yinede dört kişi için 500 suri verin yeter demişti. Türkler dışındakilerden adam başı 500 suri rüşvet alıyorlardı. Bizi seviyorlar..

    Tüm bu yardımlara rağmen Şam çıkışını bulamayınca önümüze bir taksi takıp çıkışa götürmesini istedik. Yolu bulduktan sonra ilk benzinciden benzin alıp lastik havalarımızı kontrol ettik.




    Çıkışı bulduktan sonra çok kalabalık olmayan gayet düzgün bir yoldan 130 km uzaktaki Ürdün sınırına ulaşmaya çalıştık.

    Başta her şey düzgün gidiyordu. Yağmur beklerken güzel bir havada çıkmıştık Şam dışına. Ama sonradan hava karardı ve hafiften rüzgar esmeye başlamıştı. Yağmur yağıp yağmamaya karar veremiyordu. Ama rüzgar hızını arttırmaya başlamıştı.

    Sınıra yaklaşık 50 km kalmıştı ve birden kum fırtınası başladı. Rüzgar solumuzdan esiyordu ve solumuzdaki ağaçların devrildiğini, kimilerinin de dallarının kırıldığını gördüğümüzde biz motorları sol yana yatırıp gitmeye çalışıyorduk.
    En önde Burak ile Seçil, arkalarında Gökhan gidiyordu. Ben en arkadaydım. Tozdan göz gözü görmüyordu. Öndekileri ancak görebiliyordum. Burak’la Seçil yelkenli gibi sağa sola sallanıyorlardı. Keza daha az olmakla birlikte Gökhan’da sola yatmış ilerlemeye çalışıyordu.

    Ben önceleri bu durumdan çok korktum. Hiç böyle bir olayla karşılaşmamıştım. Rüzgar soldan toz toprak ne varsa üzerimize serpiyordu. Mecburen motoru sola yatırmak zorunda kaldım. Ancak böyle dengeleyebiliyordum. Bir ara durmayı düşündüm hızımı azalttım. Ama motor daha fazla etkilenmeye başlamıştı. Rüzgar soldan gelince ve durma sırasında motorun sağa devrilmesinden endişe edip hızımı biraz arttırınca motorun daha stabil hale geldiğini gördüm.

    Bazı yerlerde önündeki engeller nedeniyle rüzgar aniden kırılınca bu sefer motoru sola devirmemek için motoru doğrultmak gerekiyordu. Motora monte edilmiş bir kamera ile bu anı görüntülemeyi çok isterdim . Zira bir süre sonra bu mücadele bize keyif vermeye başlamıştı. Benim için müthiş bir tecrübe olmuştu. İşte bu mücadelede biz yelkenli gibi savrula savrula yola devam ederken yol ayrımını göremeden doğruca adını bilmediğimiz başka bir kapısına ulaştık

    Biz Ürdün’e geçiş için Ramtha sınır kapısını tercih ediyorduk. Burası küçük bir sınır kapısıydı kalabalık olmayacağını hesaplıyorduk. Ayrıca buradan geçtikten sonra kısa bir yoldan sonra Jarash antik kentine daha kolay ulaşmayı hedefliyorduk. Suriye’nin Dara şehrinden geçip kapıya ulaşmamız gerekiyordu. Ama fırtına bizi istemeden adını bilmediğimiz başka bir sınır kapısına götürmüştü..

    Kapıda önce Suriye tarafında bildik uygulamalarla karşılaştık. Çıkış yapabilmek için Suriye tarafında Türk olmamızdan dolayı diğer ülke vatandaşlarından daha az rüşvet verdik. Nede olsa Suriye ‘liler bizi seviyordu. Suriye tarafında işimiz bitmiş Ürdün tarafına geçmiştik.




    Baba Kral Hüseyin ile oğul Kral Abdullah'ların Ülkesi





    İyi aile babası Kral Abdullah




    Her yerde babaoğul resimleri

    Benim Ankara’dan alınmış Ürdün vizem vardı. Gökhan Burak ve Seçil vize derdine düşmüşler motorları beklemek bana kalmıştı. Onlar işlemleri bitirdiğinde Burak motorları beklemeye başladı ben içeri gidip işlemleri yapmaya başladım. Türk olduğumuzu öğrenince burada da ilgi gördük. Burada işler daha düzgün ve yasal yürüyor.



    Alınan her ücretin makbuzu veriliyordu. Tabii işlerin yürümesi için Jordan dinarı gerekiyordu. Yandaki döviz bürosundan 100 euro bozdurdum . 85 Jordan dinarı ( cudi )verdiler. Tabii mecburen olduğu için bizi gazlamışlar Amman’da 100 euro karşılığı 94 cudi aldım..1 Cudi = 1.4 dolar= 2.3 tl

    Diğer elemanlar vize almak için yaklaşık 20 dolar para ödediler. Sonra adam başı 5 dolar kadar giriş vergisi ödedik. Tabi motorlara 15 günlük sigorta yaptırdık buda 15 Cudi tuttu. Bir ülkeye giriş para çıkış para. Para, para , para…


    Ürdün’e girişimizde çocuklar gibi şendik. Tüm sıkıntıları unutmuştuk. Yaklaşık 2 saatte Suriye’den Ürdün’e geçmiştik. Şimdi bir an önce Jarash antik kentine ulaşmak için büyük bir istek vardı içimizde. Vakit kaybetmeden yola çıktık.

    Jarashın girişine hediyelik eşyaların satıldğı bir çarşıdan geçerek ulaşılıyor. Giriş ücreti 8 cudi. Buradan geçince sizi Hadrian kapısı karşılıyor. Roma imparatoru Hadrian’ın burayı ziyareti anısına yapılmış bu muhteşem kapı.







    Biraz ilerisinde solda hipodrom olanca alımıyla duruyordu. .










    Hipodromun taş tribünlerine oturduğumda Jarashın muhteşem günlerinde burada olmayı ve tarihe tanıklık yapmayı istediğimi hissettim. Müthiş bir duyguydu bu. Biraz ileride büyük bir agora mevcuttu ve çok iyi korunmuş sutunlarla süslenmişti.

  9. #9
    Enduroist Katılımcı Üye Antiocos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    Tamer Atay
    Üyelik tarihi
    23-05-2009
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    145
    Motosiklet
    Varadero XL 1000
    Marka
    Honda

    Standart





    İki tane tiyatrosu olan bu şehir çok iyi korunmuştu. Efes antik şehrini gezmiş biri olarak bu kentin bizim ülkemizde olmamasını kıskandığımı söylemeliyim.





    Fotoğraf makineleri durmadan çalıştı








    Tapınak


    Burada fotoğraf çekilmez mi?


    Burak güzel poz peşinde..


    Tarihler arası sıçrayış..

    Küçük amfi tiyatro..



    Bu ihtişamlı bina tapınak.


    Antik kentten panaromik görünüm


    Hadrian kapısı , hipodrom, agora , büyük tiyatro . Muhteşem bir görüntü


    Büyük amfi tiyatro


    Gezmiş olduğum tüm roma kentlerinde aynı duyguyu hissettim. Sanata estetiğe bu kadar değer veren başka uygarlık var mıdır diye düşünürüm. Romalılar sanki adlarını tarihe taşla kazımak için yapmışlardı bu kentleri.. Hayran olmamak mümkün değil.

    Bu duygularla gezimizi tamamlayıp Gökhan’la birlikte soğuk bir biranın özlemiyle çıkıştaki lokantalardan birine gittik. Bize el altından bira getirdiler açıp içince fark ettik ki bu alkolsüz biraydı. Neyse soğuk soğuk fenada olmadı.

    Uzun bir çevre yolunu takip ederek Amman’ın old city denilen bölgesine ulaştık.

  10. #10
    Enduroist Katılımcı Üye Antiocos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Isim
    Tamer Atay
    Üyelik tarihi
    23-05-2009
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    145
    Motosiklet
    Varadero XL 1000
    Marka
    Honda

    Standart




    En iyi komutan. Kral Abdullah









    Önceden tespit ettiğimiz oteli ararken yine Romalılardan kalan amfi tiyatroya bakan concord oteli beğenip iki kişilik oda başı 20 cudi ödeyerek otele yerleştik. Bu oteli çok beğendik..Tavsiye ederiz..


    Hazırlanıp dışarı çıktığımızda çok acıkmıştık. Biraz ileride köşedeki felafelcide 2 adet felafel ( nohut köftesi ) kızarmış patates ve domates ve acı sostan oluşan iç malzemeyi sandaviç ekmeğin içine dürüm yapıyorlardı. Seçilin tüm uyarılarına rağmen afiyetle mideye indirdik. Üç adet dürüm için 1.5 cudi ödedik. Tanesi 1.2 tl çok ucuz ve lezzetliydi.

    Açlığımız geçici olarak baskılanmıştı ama gece uzundu bir şeyler daha yemek için uygun ve temiz bir restaurant ararken kahire restaurantı bulduk. Üst kata çıktığımızda pek çok turistinde bizim gibi burayı tercih ettiğini gördük. Temizdi, yemekleri lezzetliydi, çeşidi boldu. Ve ucuzdu. 4 kişi 15 cudi ödeyip çıktık.


    Bir köşede şeker kamışını olduğu şekliyle bir makinenin içine atıp şeker kamışı suyu sıktıklarını gördük. Denemek istedik. Çok tatlıydı ve ağızda tahta tadı bırakıyordu. Bitiremedik.




    Gece Amman’da yapılacak bir şey yoktu. Biraz dolaştık. Bir vadinin iki yakasına kurulmuş bir yerleşim alanından oluşuyordu. Amman’ın gece ışıklarıyla renklenmiş hali bana Mardin’i anımsattı.




    Dolaşırken hoş bir sürprizle karşılaştım. Soyadı Hindi olan bir adaşıma rastladım. Mısır gezisinde adı Tamer olan bir şarkıcının afişleriyle karşılaşmıştım.. Hoş bir raslantı.


    Meyve hali geç saate kadar açıktı ve çeşitlerin bolluğu bizi şaşırtmıştı. Hem de ucuzdu.




    Karpuzun 3 kilosu 1 cudi . Bir tane seçtim. Satıcı keseyim dedi ben istemedim karpuzdan anlarım diyerek kabul etmemiştim otele gelince kestik kabak çıktı.

    Amman’da gezmeye değer tek yine bir roma amfi tiyatrosuydu. Hatırı kalmasın diye gece kapalı parmaklıklar ardından gördük.












    Genel olarak Amman’ı beğenmedik. Dönüşte bir gece daha kalmayı planlamıştık ama sonra bundan vazgeçtik.

 

 
Sayfa 1 Toplam 6 Sayfadan 12345 ... SonuncuSonuncu

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •