Ahmet Çavuşoğlu (Güneş Gazetesi köşe yazarından alıntıdır)
Türk olmak demek...
l Çatalın kenarını bıçak niyetine kullanmaktır...
l Nereye giderse gitsin, bir sekilde manzara resmi cekebilmektir...
l Güneş gözlüğü takınca yakışıklı olduğunu sanmaktır...
l Arabayi her yere park edebilmektir...
l TV yayının arkasından el sallayıp aynı anda cep telefonu ile yakınlarını arayıp haber vermektir...
l Şampuan bitmek üzereyken içine su doldurmaktır...
l Cihazların uzaktan kumandalarını naylonla kaplamaktır...
l Bütün olayları ''bir arkadaşımın arkadaşının arkadaşı...'' ve 'Vallahi öyle diyorlar' şeklinde anlatmaktır...
l Telefon çalınca yanına gidip bir kez daha çalmasını beklemektir...
l Çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir...
l Çay bardağı altlığını küllük olarak kullanabilmektir...
l Fazladan verilen ketçap, mayonez ve kolonyalı mendili sonra lazım olur diye çantaya atmaktır...
l Her programda '70 milyon bizi izliyor' diyebilmektir...
l Her rastladığı adama 'Hocam' diye hitap etmektir
l Düğünlerde 'Dom Dom Kurşunu' ile göbek atarak, 'bir avcı vurdu beni, bin avcı yedi beni' gibi sözlerle kendinden geçen tek millet olmaktır...
l Araba camlarına 'beni yıka' yazarak arabanın duygularına tercüman olmaktır...
l Asgari ücretle çalışıyor bile olsa maaşının iki katı fiyatlı cep telefonuna sahip olmaktır...
l Rüzgarlı havalarda küller uçmasın diye küllüğe su koymaktır...
l İçtikten sonra'nolucak bu memleketin hali'diye sormaktır...
l Sarı ışıkta korna çalmaktır...
l Sandalyenin, masanın oynayan ayağına kağıt sıkıştırmaktır...
l Denizde 'suyun altında nefessiz ne kadar kalabiliyorum.' diye deneme yapıp boğulma tehlikesi geçirmektir...
l Her aklına geldiğinde 'Google'da kendi ismini aratmaktır...
l Bisküvi vs. çaya batırıp yemektir...
l Papağana önce küfür öğretmektir...
l Kaza yapan aracın etrafında toplanıp, yaklaşı k hasar tahmini yapmaktır...
l Yangın merdiveninin basamaklarına saksı saksı çiçek sıralamaktır...
l Misafirliğe gidip saatlerce oturduktan sonra, giderken kapı önünde tekrar muhabbet etmektir...
l Yanındakinin gazetesine göz ucuyla bakıp gazeteyi büyük bir iştahla okumaktır...
l 'Nerelisin?' sorusuna cevap aldıktan sonra 'içinden mi?' diye sormaktır...
l Markete bir ekmek almak için gidip en az on beş ekmeğe dokunmak, mıncıklamak fakat en sonunda ilk mıncıklanan ekmeği almaktır...
l Kaldırım varken yoldan gitmektir...
l Düğünlerde saçı topuz yapıp, yandan iki bukle bırakıp, bir de saç üstüne sim döktürmektir...
l Asansör beklerken düğmeye ne kadar fazla basılırsa asansörün o kadar çabuk geleceğine inanmaktır...
l Kale kilit anahtarıyla kulağını kaşımaktır...
l Bulmacadaki ünlülere kadın erkek farketmeden sakal, bıyık, kaş çizmektir...
l Yemeğin tadına bakmadan tuz atmaktır...
l Her şeyde pazarlık yapabilmektir...
l İnşallah'la, maaşallah'la bütün işleri hallettiğine inanmaktır...
l Her seçim zamanı 'bir oydan bişe olmaz' diye oy vermemektir...
l Herşeyi bilmese de bilmek ve her konuda fikir yürütmektir...
l Kar yağdığında evsizleri düşünmektir...
l Balkon köşesine kuşlar için ekmek kırıntısı koymaktır...
l Yemeği ziyan etmekten korkmaktır, göz hakkına saygıdır...
l Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır...
l Milli maçta ağlamaktır...
l Hayatın verdiklerine 'nasip', vermediklerine 'kısmet' demektir...
l Her işin 'hayırlısına' inanmaktır ve 'feleğe' küfretmektir...
l Asya'da batılı, Avrupa'da doğulu diye tepki görmektir...
l Askere davul-zurna ile evlat uğurlamaktır, belki de dönmeyeceğini bilerek...
l Şehidinin tabutuna son defa dokunurken 'vatan sağ olsun' demektir...

Cennet vatanımızdan bazı istatistikler
l Okul sayısı 67000
l Hastahane sayısı 1220
l Sağlık Ocağı sayısı 6300
l Cami sayısı 85000
l Kilise sayısı 270
l Cem Evi 100
l 60000 kişiye bir hastahane
l 350 kişiye bir cami
l Doktor sayısı 70000
l Din görevlisi 90000
l 900 kişiye bir doktor
l 780 kişiye bir din görevlisi
Eğitim-Sen'e göre Türkiye'nin 200 bin öğretmen açığı var
13 vilayette tiyatro var
81 vilayette 3900 kuran kursu var
Türkiye'de 1 opera derneği var, 11 bale, 10 heykel, 18 resim, 18 sinema, 38 tiyatro derneği var.
Yine aynı Türkiye'de 35000 cami yaptırma derneği var.
İçişleri Bakanlığı'nın bütçesi 783 trilyon, Ulaştırma Bakanlığı'nın bütçesi 678 trilyon, Bayındırlık İskan Bakanlığı'nın bütçesi 677 trilyon, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bütçesi 632 trilyon, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın bütçesi 280 trilyon, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 249 trilyon, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın bütçesi 404 trilyon
Ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi ise 1.3 katrilyon, yani 8 Bakanlığın bütçesinin toplamı kadar. 22 Üniversitenin toplam bütçesine eşit.
Bir memleket, Diyanet'e, bütün üniversitelerine ayırdığı bütçe kadar pay ayırıyor, bunu son bir senede ikiye katlıyorsa, doktordan, öğretmenden fazla imam yetiştiriyorsa, hastane değil cami yaptırıyor, kütüphaneden, tiyatrodan çok Kuran kursu açıyorsa, o memleketin durup bir daha düşünmesi gerekmez mi?
Bu yazıyı bana yollayan arkadaşım şunları da ilave etmiş;
'Arkadaşlar! Dışarda birşeyler oluyor farkında mısınız?
Uykuda olanları sarsın, uyandırın. yakında ışıklar sönebilir, karanlıkta ne yapacaksınız?'
Ben gelmişim yetmişime, çocuklarım yurt dışında yaşıyorlar. Karım derseniz benden uyanık bir insan. Yani biz uyanığız, lütfen sizler de uyanın!