Göktuğ Bey'in dediklerine (ss hakkında) ben de katılıyorum, sanırım benim ön yargım da bu bahsi geçen karakterlerden kaynaklı. Ya kullanan tipten, ya gürültüsünden, ya tarzından, ya havasından.. bir şekilde itmiştir beni oldum olası. Yine de; itiraf etmem lazım ki tasarım anlamında karşı konulmazlar, performans anlamında da ağız sulandırıcılar.

Oktay Bey'in söyledikleri de nokta atış olmuş. Tarz değerlendirmesi yaparken model üstünden gitmek daha doğru, yoksa genelleme yapıldığında mutlaka ama mutlaka karşı tez geliyor, iki taraf da bir yerde haklı çıkıyor.
Asıl karşı çıktığım yer şudur: Naked da kullandım, sport-touring de, ama şu an sahip olduğum enduronun (spesifik olarak bunu söyledim ki mevzu bahis model sabitlensin) bu saydığım motorların yaptığı hiç bir şeyden geri kalmayışı. Yani "enduro herşeyden biraz yapar, ama hiçbir şeyi adam akıllı yapmaz...". Oldukça afaki bir cümle, hiçbir yere oturmuyor. Tamam kabul, 800gs'in son sürat konusunda ss'ten geri oluşu doğru, yüksek süratte titreşimsiz gidemediği doğru, başka? Tabii bir de şu meşhur "hava" olayı var, eski motorumla (VFR800) her durduğum yerde bir ilgi odağı olurdu, foto çekmeler etmeler, "kaç basıyo abi"ler artık yok ... Peki başka eksik nedir? Tecrübesizliğime ve acemiliğime verin ama aklıma başka birşey gelmiyor eksik olarak.

Son sözüm herşeyin kişiye ve motora bağlı olduğudur. Adam tutmuş R1 ile dünya turu yapmış, eğer motoruna aşıksa, herşeyi yapabileceğine inanıyorsa uzaya da gider. Kıçının ne kadar ağrıdığı, 5senelik seyahatin sonunda boyun fıtığı olması o adamı etkilemez, çünkü zaten bu turu yaparken çok mutludur. Zaten Sjaak Lucassen'in felsefesi "farklı olmak"tır. Adam der ki "sürüyü takip ederiz, dünyada biri ne yapıyorsa herkes onu yapmak zorundadır, bunu yapmadığınızda normal değilsiniz, farklı olursunuz, hayatı yaşamak istediğiniz gibi yaşayın.."