İki Motor Bir Araba ile İtalya-Yunanistan-Midilli

[alperiynem]

Merhaba sevgili dostlar..
Kazasız belasız tamamladığımız İtalya-Yunanistan gezimizin raporunu nihayet hazırladım ve sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.
Geçen sene yaptığımız yine Trieste’den başlayan turumuzu Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Bosna, Arnavutluk, Kosova, Makedonya ve Yunanistan üzerinden yapmıştık. Bu sefer Adriyatik’in karşı kıyısını gezdik. (http://www.enduroist.com/forum/showt...-motor-8-g%FCn)
Rotamız özetle İtalya, Igoumenitsa/ Atina rotasında Yunanistan, Midilli- Ayvalık üzerinden Safranbolu şeklinde planladık.



Bu sene ekibimiz artçılı iki motosiklet ve bir otomobilden oluştu. Bende NC700X, Müfit’te F800GS ve Ali’de Hyundai İX35 vardı. Müfit ve ben eşimizle, Ali ise eşi ve kızı ile tura katıldı.
Turumuzun ramazan bayramına denk gelmesi nedeniyle en kritik noktasında Midilli- Ayvalık feribotu vardı. Çünkü Turyol’a ait toplam 10 araçlık kapasitesi olan küçük bir feribot ile geçiş sağlandığı için yer bulamama riskimiz vardı. Bu nedenle turdan 3 ay önce bu biletleri aldım. Sonrasında turun güzergahını ve diğer planlamalarını yaptık.
Önceki turumuzda olduğu gibi motosikletin hazırlıklarını tamamlayıp götürülecek eşyaların planlaması yapıldı. Bu yıl yeni ehliyeti aldığımızdan uluslararası ehliyet almadık. Yeşil sigorta ve yurtdışı zeyilli kaskolar tamamlandı. Otel rezervasyonları ve gemi biletleri tamamlandı. Çocuklar büyükannelere teslim edildikten sonra artık yola çıkmaya hazırız. Akşam motorlar yüklendi, her şey tamam….
29 Haziran 2016 tarihinde sabah önce işe , öğleden sonra da Pendik’e gidip motorları RORO’ya vereceğiz. Ama sabah elektrikler kesik Ve benim motor garaj kapağı açılmadığı için çıkamıyor…Yine de Müfit ile yola çıkış pozumuzu veriyoruz.



Öğleye doğru elektrikler gelince eve dönüp motorumu aldım… Artık hazırız. Tabi ki başlangıç kilometresi resmi çekiliyor..



Öğleden sonra yola çıktık. İstikamet Pendik .. Ali sabahtan yola çıktığı için Pendik’e kadar 2 motor gidiyoruz.



Önce güzel bir hava ile yola başladık. Bolu’ya kadar her şey güzeldi.



Sonrasında geçen yıl olduğu gibi gelenekselleşen yağmurumuzu yiyoruz…Hendek-Sakarya civarında sağlam bir yağmur yedik. Köprü altlarını arabalar doldurduğundan oralara da giremedik. Yağmur doluya döndü yollar dere oldu. İzmit civarında hemen önümüzde devrilip tamamen yolu kapatan bir kamyonun kupası ile bariyer arasında kalan son 1 metrelik aralıktan geçip bomboş otobanda yolumuza devam ettik.

[alperiynem]

Nihayetinde Pendik Limanına ulaştık ve UN RORO da işlemlerimizi tamamladık. Geçen seneden farklı olarak pasaport, ruhsat ve yeşil sigortanın fotokopileri istendi. Ayrıca gümrük müdürlüğüne hitaben aracımı yurt dışına çıkartmama izin verilmesini talep ettiğim bir dilekçe yazdık. Sonrasında usuleten muayene ve paracıkları ödeyip motorları gemiye yükledik. 3 gün sonra buluşmak üzere araçlarımızla vedalaştık..







Cuma akşam otobüsü ile Karabük’ten ayrılacağız. Gece esenler otogarına, oradan da havaalanına geçip sabah 06:55 THY uçağını bekleyeceğiz. Bu arada dip not; UN RORO ile Adria havayollarının anlaşması bitmiş. Bu nedenle bu yıl THY ile Ljubliana’ya uçuyoruz. Uçak bileti işi sıkıntılı, bu yoldan gitmek isteyen olursa önce Unroro ile görüşmesini tavsiye ediyorum…



Ali’nin arabası bize lojistik hizmeti de verdi Havaalanında rahat bir gece için uyku tulumlarını da götürdük. Sabaha kadar çiçek bir güzel uyudum. Trieste’de Ali’nin arabasına fazla eşyalarımızı verdik..

[alperiynem]

1.GÜN: TRİESTE-BOLOGNA, 2 TEMMUZ 2016, 315 KM.

Ljubliana’da servise binerek Trieste’ye doğru 2 saat süren otobüs yolculuğumuza başladık.





Trieste gümrüğüne girişimiz uzun sürdü. UnRoro’nun kapıya bildirmesi gereken liste bir türlü gelmeyince kapıda 1,5 saat bekletildik. Nihayet liste geldi ve içeri girip gümrük işlerini tamamladık.
( UNRORO ile transferler için motosiklet navlunu 190€, Pendik liman vergisi 38€, Trieste liman vergisi 50€ uçak için 75€/kişi ödedik.)



Bugünün rotası Trieste-Bologna. Mesafe 315 km.



Ali, Venedik’i gezmek istediğinden onunla Mestre’de ayrılıyoruz. Ali’nin kızı Lara’nın ilk İtalya seyahati olduğundan Venedik, Roma, Floransa gibi mutlak görülmesi gereken yerleri pas geçmediler. Bu şehirleri daha önceki gezilerimizde gördüğümüzden ve büyük şehir trafiği ile zaman kaybetmek istemediğimiz için motosiklet ekibi olarak buralara girmedik. Venedik’i de daha önce gezdiğimizden geç olmadan Bologna’ya ulaşmak için yola devam ettik.

[alperiynem]

Trieste’de ilk benzinimizi alarak self servis benzini nasıl alacağımızı öğrendik. Bu arada 10€’u makineye kaptırdım

Venedik’e kadar otoyoldan gittik. Mestre’den sonra yan yollardan giderek daha zevkli yollardan akşam üzeri Bologna’ya ulaştık. Best Western City Hotel’e yerleştik. Şehrin tarihi merkezine 20 dk yürüme mesafesinde güzel bir otel..Kahvaltısı çok iyi..Üstümüzü değiştirip Bologna’yı gezmeye başladık. Bu sırada Euro2016’ da İtalya-Almanya çeyrek final maçı vardı… Cafelerde kalabalık İtalyan grupların hop kalkıp hop oturmalarını izleyerek heyecanlarına ortak olduk.









2.GÜN: BOLOGNA-MONTEPULCİANO, 3 TEMMUZ 2016, 351 KM



Güzel bir kahvaltı sonrası yola hazırız. Ali, Floransa’yı gezmek için bizden ayrılıyor. Biz de Lucca üzerinden Pisa’ya doğru yola çıktık. 161 km yolumuz var.







Bologna’dan çıkıp dağ yoluna girdiğimizde İtalyan motorcuların en sevdikleri rotalardan birine girdiğimizi anladık. Temiz asfalt, bol viraj, bir sürü racing makine…Adamların yanında kağnı gibi hissettim kendimi. Artçılı olduğumuz için virajlara daha dik girmemiz de etkendi.
Pek çok motorcunun mola verdiği bir cafe de capuccinolarımızı içtik. Ya TR plakamız ya da çantamızda ki önceki Balkan turumuz sırasında yapıştırdığımız 6-7 ülke amblemi ilgilerini çekti tabii. Dinlendikten sonra yola çıktık tekrar.

[alperiynem]

Çok sıcak bir havada Pisa’ya ulaştık. Pisa meydanının hemen yanındaki motosiklet parkına motorlarımızı bırakıp bu görülesi güzel ve ilginç yapıları gezdik.

Biraz bilgi: Pisa Kulesi, İtalya'nın kuzeyindeki Pisa şehrinde Piazza dei Miracoli'de (İtalyanca Mucizeler Meydanı) yer alan ve 1063-1090 yıllarında yapılan şehir katedralinin çan kulesi, ana yapıdan ayrı olarak 1173’te inşa edilmeye başlamıştır. Tarihe göre Pisa Kulesi, Babil Kulesi’ne benzer şekilde inşa edilmiştir. İlk iki kat eğik değildir. Ancak 3. kat inşa edilirken 1178 yılında kule eğilmeye başlar. Kulenin eğildiği 1185 yılında mimar tarafından fark edilir. Pek çok çözüm denendiyse de önüne geçilemez. Sebep, kulenin inşa edildiği toprağın elverişsiz olmasıdır. Savaş sebebiyle tam 1 yüzyıl ara verilen inşaat ancak 1272’de devam eder. Sonra savaşlar sebebiyle yine duran yapım 1 sonraki yüzyılda 1370 yılında 60 metre yüksekliğe ulaşır ve resmi olarak tamamlanır.

Kule üst üste bindirilmiş yuvarlak 6 sütun dizisinden meydana gelmiştir. 56 metre yüksekliktedir. Üzerine 294 basamaklı bir merdivenle çıkılır. En üstteki çanların bulunduğu 8. kat silindir biçimindedir. yapının ağırlık merkezinin izdüşümü kendi temel dairesinin içinde kaldığı için kule devrilmemektedir. Kule her yıl milimetrenin onda yedisi kadar (100 yılda 0,7 cm) eğilmektedir. Kulenin şu andaki eğimi 5,5° kadardır.

Yuvarlak bir temel üzerine inşa edilen kule ince kum, deniz kabukları ve kil üzerine inşa edilmiştir. Kulenin güney tarafındaki toprak daha sıkıştırılabilir bir yapıya sahiptir. Ancak yıllar geçtikçe bina batmak yerine eğilmeye başlamıştır.







Sıcaktan darlanıp hareket iyidir diyerek Toscana’nın en önemli destinasyonlarından biri olan San Gimignano’ya doğru yola çıktık. 80 km gibi kısa bir mesafemiz var.





Bilgi: San Gimignano, Toskana bölgesinde Siena ili'ne bagli bir komun ve etrafı surlarla çevrili, çok iyi korunmuş olan bir Ortaçağ kasabasıdır.

"Ortaçağın Manhattanı" olarak adlandırılan yerde 12. ve 13. yüzyıllarda yapılmış olan kulelerden günümüze dek 74 tanesinden 14 tanesi ayakta kalabilmiştir. Sehir 18. ve 19. yüzyılda gerilemekle beraber 14. yüzyıl ikinci yarisindaki gorunusunu korumaktadir. Beldeninin tarihi merkezinin tipil Ortacag mimarisi ve gorunusunu korumasi dolayisiyla San Gimignano UNESCO Dünya Mirasları Italya listesinde bulunmaktadir.

Ortaçağda Aristokratlar ne kadar uzun kule yaparlarsa o kadar zengin ve güçlü olduklarını herkese gösterebileceklerini düşünmüşler ve bu bir geleneğe dönüşmüş. Diğerinden 1 metre bile daha uzun yapabilmek için çok büyük vergiler ödemişler. Sonradan bakmışlar ki bu işin bir sonu yok, bir kanun çıkarıp 52 metre yüksekliğinde olan belediye binası; La Rognosa'nın kulesinden daha yüksek kule yapmayı yasaklamışlar. Bu defa da herkes ikiz kule dikmeye başlamış ve her yer kule olmuş, eski zamanlarda yaklaşık 74 kule bulunmasına rağmen, günümüze sadece 14 tanesi kalabilmiş.





San Gimignano’da otoparka motorları bırakıp şehri dolaştık. Meydan da yer alan bir restoran da öğle yemeğimizi yedik, dünya şampiyonu olarak bilinen dondurmacıdan dondurmalarımızı da yedikten sonra rotayı Siena’ya çevirdik.

[alperiynem]

Bu arada rotamız Toscana şehirleri olduğundan ve navigasyonun zaman zaman azizliğine uğradığımız için alışıldık yolların dışında ki ıssız yollardan , asma bahçeleri ve tarlaların arasından geçiyorduk. Ortak fikrimiz şu: biz tarım ülkesi değilmişiz… Yalanmış tüm söylenenler. Adamlar toprak olan hiçbir yeri boş bırakmamışlar… Her yer ekili…Nadas araziler bile görmedik. Biçilmiş tarlaların hepsinde büyük silindir şeklinde toparlanmış saman balyaları dolu..Tarımın nasıl yapılacağını gidip görsün bizim sevgili tarım yöneticilerimiz…



Neyse…42 km sonra Siena’ya ulaşıyoruz. Ana surların içine girdikten sonra bir motosiklet parkına motorlarımızı park edip şehri gezmeye başladık.

Bilgi: Siena denince akla ilk gelen şey İtalya’nın en güzel meydanlarından biri olan Piazza del Campo. Bu meydanın istiridye kabuğunu andıracak biçimde dokuz parçaya bölünmesinin nedeni: her parçanın o dönemki idari bölgelerden birini temsil ediyor olması. Bugünkü şekline 13. yüzyılın sonlarında kavuşan meydanın çevresindeki sarayların en ünlüsü, Palazzo Pubblico (Belediye Sarayı). İnşaasına 1284 yılında başlanan saray, başlı başına bir sanat harikası. Bu yapının hemen üzerinde 102 metrelik Mangia Kulesi yükseliyor. İtalya’nın en büyük katedrallerinden biri olan Siena Duomo, , Romanesk ve gotik mimarinin bir karışımı olan iç mekâna Donatello, Bernini ve Michelangelo’nun heykelleri, işlemelerle süslü zemin ve freskler hâkim.

Başta Floransa olmak üzere Toskana’ya bağlı şehirlerle arasındaki rekabet, Siena’yı asırlar boyu sürecek bir mücadelenin içine sokmuş. Tarihte Floransa’ya karşı kazanılmış bir zafer olan Montaperti Savaşı da Sienalıların çok önemsediği iki konudan biri. Diğeri ise Palio adıyla bilinen geleneksel at yarışları. Sadece 90 saniye süren eyersiz at binme yarışları için Siena halkı bütün bir yıl hazırlanıyor. Maalesef 1 gün fark ile biz bu yarışı kaçırdık. Ancak meydanın etrafına yarış için dökülen toprak pistte nal izlerini gördük. Nal mı topladık desek







Siena sokaklarını gezdikten sonra günün finalini yapacağımız Montepulciano’ya doğru yola çıktık. 68 km.

Navigasyon cihazımız haritadaki 1.rota üzerinden bizi götürdü.





Toscana’nın meşhur bağlarının arasından geçerek akşam üzeri Montepulciano’ya ulaştık. Daha doğrusu Montepulciano’ya 5 km mesafede bulunan konaklayacağımız kır evi Villa Nottola’ya geldik. Etrafı üzüm bağları ile çevrili kırmızı tuğla ile inşa edilmiş, kendi adına şarap üretimi yapan, restoranı ve yüzme havuzu bulunan sahiplerinin de içinde yaşadığı tipik bir Toscana eviydi. En keyif aldığımız konaklamalardan birisi bu tesis oldu.

[alperiynem]

Bir süre odamızda dinlendikten sonra tesisin restoranında buluştuk. Bu güne kadar gördüğüm en büyük T-Bone steak’i 3 kişi ancak bitirebildik. İtalya’nın en popüler şarabı olan Chianti’nin yetiştiği topraklarda hakkını verdik

3:GÜN. MONTEPULCİANO-NETTUNO, 04.07.2016 ; 280 KM

Sabah kahvaltıdan önce Montepulciano sokaklarında dolaştık. Erken saat olduğundan bu tarihi ortaçağ şehrinin Arnavut kaldırımlı taş sokaklarında, tarihi dokuyu içimizde hissederek motorlarımızla dolaştık.

Bilgi: Montepulciano 605 rakıma sahip. Siena’ya 70 km, Floransaya 124 km ve Romaya ise 186 km uzaklıkta. İlk yerleşim Etrüsler zamanında İsa’dan önce 300’lerde. Siena’nın bir saat güneyinde bulunan bir tepenin zirvesine kurulmuş bir köy. Rönesans stilinde binalarla süslenmiş kartpostal güzelliğindeki Montepulciano köyü, İtalya’nın en önemli gastronomi merkezlerinden biri de sayılıyor. Yüzyıllar önce Montepulciano’nun soylu aileleri çok beğendikleri Montepulciano şarabını, asil şarap anlamına gelen “Vino Nobile”diye adlandırmışlar. Dar sokakları ve güzelim meydanlarına yayılmış Rönesans Sarayları, 13.yy’dan bu yana yaşayan şarap mahzenleri, gastronomi mağazaları, kafeleri ve şarap dükkanlarnda hem ünlü peynirlerinin ve domuz salamlarının, mercimeği ve “pici pasta”sının, hem Vino Nobile di Montepulciano şarabının tadına varabilirsiniz. Eğer bir restoranın vadiye bakan terasına oturursanız şarap bağları, zeytin ağaçları ve yemyeşil çayırlarını harmanlayan muhteşem manzalarada, altın, kahverengi ve yeşilin, en güzel tonlarını izleyebilirsiniz.









Toscana manzarasını bu tarihi şehirden seyretmek çok güzeldi..





Sonra tekrar Villa Nottola’ya döndük. Grubumuz için hazırlanan masamızda doyurucu bir kahvaltı yaptık.

[alperiynem]

Kahvaltı sonrası istikametimiz önce yine bir UNESCO tarihi şehirlerinden, Montepulciano’ya 20 km mesafedeki Pienza köyü ve sonrasında Roma’ya uğramadan çevre yolundan geçerek sayfiye şehirlerinden Nettuno’ya gideceğiz. Ali bugün Roma’ya uğruyacak. Akşam Nettuno’da buluşmak üzere ayrılıyoruz.



Montepulciano’dan sonra kısa bir yolculuk sonrasında Pienza’ya geldik.

Bilgi: Küçük bir tepenin üstüne kurulu, minik surlar, zeytin ağaçları ve Monte Amiata’ya kadar uzanan harika çiftliklerle çevrili bu şirin kasaba, Franco Zeffirelli’nin Rome ve Juliet filmine set olmuştur. Unesco tarafından Dünya Mirası listesine alınmış PİENZA Papa II Pius’un doğum yeridir. Bu nedenle model bir şehir olarak yeniden inşa ettirildiği için, Rönesans’ın en iyi planlanmış şehirlerin biri olarak kabul edilir. Pienza’da surların üzerinde yürüyerek manzaraları seyredebilir ya da Pienza’ya özgü lezzetleri tadabilirsiniz: özellikle taze ve yaşlandırılmış Pecorino peyniri, acı biberleri, külde veya asma yaprağında terbiye edilmiş yer mantarı ile ün kazanmış durumda.











Özenle korunmuş, bakımlı ve keyifli bir gezi durağı oldu. Amacımız bugün deniz molası vermek olduğu için fazla oyalanmadan Nettuno’ya doğru yola çıktık. Kıvrımlı Toscana yollarına navigasyon cihazımızın extra eklediği yollarla çok enteresan yerlerden geçerek Roma çevreyolundan geçtik. Çevre yolu bile bu kadar kalabalıksa şehir içini tahmin etmek hiç zor değil. 4 yıl önce kiraladığım bir arabayla sabahtan akşama kadar ma’aile Roma sokaklarını arşınladığımızdan, kamikaze motorcuları ve agresif taksi sürücülerini iyi bilirim.

[alperiynem]

Öğleden sonra Nettuno’ya ulaştık. Aslında hemen yakınında ki Anzio şehri, Roma sayfiyeleri arasında daha popüler bir belde ama rezervasyon aşamasında bize uygun bir otel bulamadığımdan Nettuno’da konakladık. Otel büyük bir apartmanın ilk 3 katında konuşlanmış, sahilde sıradan bir oteldi. Ama oda manzaramız güzeldi.



Motorları güvenceye aldıktan sonra odalarımıza yerleşip hemen sahile indik. Denizi ve sahili pek keyifli değildi. Bu sırada Ali’den gelen bir haberle tadımız kaçtı. Roma’da bir motorla çarpışmış ve yaralıyı hastaneye kaldırmışlar. Arabanın kaputunda hafif hasar varmış ancak yol yapmasına engel değilmiş. Polisler olay yerinde ( Vittoria Emanuale anıtının hemen önü) bekletmişler. Elçilik aracılığıyla ulaştığımız tercümanın olay yerine ulaşması (yeminli tercüman ifadesi gerektiğinden) sonrası 2-3 saat sonra Nettuno’ya doğru yola çıktı.

Akşam Nettuno merkezde pizza keyfi yapıldı, stres atıldı









5.GÜN: NETTUNO-SALERNO, 05.07.2016; 315 KM

Bugün gezimizin Toscana’dan sonra en keyifli geçeceğini umduğumuz Amalfi Coast parkuru var.



Sabah kahvaltısından sonra 3 araç yola çıktık. Bir süre sonra Ali’yi kaybettik Navigasyon cihazımın yüreğinin götürdüğü yerlere gittik. Bende Next Navigasyon cihazı( 2010 Avrupa haritası yüklü), Müfit’te Tomtom var…Otoyola çıkmamız gerekirken dağ yollarına çıktık ?. Yakınımızda otoyol varken biz bir sağına bir soluna geçiyorduk. En nihayet anayola çıkabildik… Ali, Napoli’den bizi aradığında bizim hala 45 dk’ lık yolumuz vardı ;) Büyük şehirlere girmeme prensibimizi burada da uyguladık. Aslında meşhur Napoli pizasını yemek istiyorduk ama trafik yoğunluğuyla uğraşmamak için çevre yolundan geçip devam ettik. Günün esas destinasyonu olan Amalfi kıyılarına maksimum vakit ayırmak istedik.



Sorrento üzerinden güneye yöneldik ve 5 km’lik tünellerden geçip Amalfi Coast’a ulaştık.



Resimler bu yolun motosiklet için ne kadar keyifli olduğunu anlatamıyor. Videosunu daha sonra editleyip yüklemeye çalışacağım…

[Ali KORKMAZ]

Gerçekten de çok güzel bir gezi olmuş. Sunum içindeki bilgilendirmeler de tadındaydı. Emeğinize sağlık.


DÖNEN TEKER ZAFERİ MÜJDELER