Fazla vakit kaybetmeden, yan çantaları yükleyip geldiğim yoldan; arkama bile bakmadan, aklımda çaresizliğin acısıyla, tekrar asfalta çıkıyorum.
Motorda bende kötü kokuyoruz...
İlk benzin istasyonunda hem kendimi hem Tenere'mi yıkatıyorum... Soğuk su kendime getiriyor beni...



Çok sıvı kaybettim; ama ne yapmam gerektiğini iyi biliyorum; geçmiş bisikletçilik günlerimden...
Önce bir vişne soda... Arkasından şalgam suyu... Kaybettiğim mineralleri geri almam gerek; daha yolum çok, rota zor...
Sonra bir soda daha ve bir Aspirin'in yarısı...

İstasyonda ki gençlerle biraz sohbet ediyoruz. Çay ısmarlıyorlar bana...
Onlarda motor kullanıyor, heyecanlılar ve bir sürü tertemiz, saf soru...
Sanırım, yarım saat kadar oyalanıyorum burada, daha iyi hissediyorum...
Geçe kalmadan, yola çıkmak lazım deyip, izin istiyorum...
Onlarda, arkamdan geliyor kendi motorlarıyla; bir tanesi mobiletini, üzerinde yüz üstü yatarak kullanıyor ve inanılmaz hızlı... Kask ve koruma yok tabi...
Bir süre bana eskortluk yaptıktan sonra, kamyon kornası kadar güçlü, kendi yapıkları kornalarla uğurluyorlar beni... Bunlardan edinmek lazım. Adamın aklını alıyor, sesin şiddeti... Aklımda güzel bir anıyla devam ediyorum…

Gene yalnızım... Yol ip kadar düz...
Hasan dağı uzaktan zirvesini gösteriyor.



Yaklaştıkça; devleşiyor;



Bu dağı iyi tanıyorum; bir kaç kez tırmanmıştım daha önce...
Kış tırmanışı da, yaz tırmanışı da, hep sıkıcı gelmiştir bana. Aklımda yaşanmışlar; selam verip, devam ediyorum...
Niğde tabelaları az kaldı diyor... Heyecanlıyım...