Bir nusibet, bin nasihatten evladır.
Herkese Merhaba,
Enduroist Topluluğunun en yenilerindenim. : ) Ayrıca bir yıllık CBF 150 ile başlangıç döneminden sonra, BMW F650 GS'si de yeni biriyim. Motosikleti yeni aldım ama kendisi 10 yıllık tabi...
Yeni büyük motor heyecanı ile alır almaz hemen Ağva yollarına gazladım. Muhteşem bir duygu... Nihayet ağırlığıyla, gücüyle, hacmiyle, dengesiyle, torkuyla ve konforuyla harika bir motosiklet... Ta ki Ağva'ya 20-25 km yaklaşana kadar. Hani motosikletinizin arka çantası pek dolu değildir ve içindeki bir şey yüzünden siz manevra yaptıkça takur tukur sesler gelir ya... Tam da öyle sesler duymaya başladım. Ama anlaşılan o ki sesler malesef çantadan değil arka lastikten geliyordu. Önce çok doğru bi tahmin yaptığımı düşündüm ABS lambası yanınca. İndim baktım evet hidrolik yağı tamamen boşalmıştı. Ama neden takır tukur etsin ki... Yol üzerinde bir yerleşim yerine rastlayıncaya kadar devam edeyim dedim. Ama sesler arttığı gibi sanki birisi tekerlere çomak sokuyo gibiydi. Kütür kütür birşeyler kırılıyodu. Aklıma bin bir türlü şey geldi. Neresiydi bilmiyorum bi köye yaklaşırken bir motosikletli arkadaş yardımcı olmaya çalıştı sağolsun. Yapabileceği pek bişey yok gibiydi. Köye girip meydanda motosikletin biten hidrolik yağını tamamlamaya çalışırken Multistradalı Ducatili çok ciks bir grup yardım ettiler. Dikkat etmem gerektiği haznenin dışına damlattığım hidrolik yağının boyayı sökeceği konusunda çok titizdiler. Bu konuda çok yardımcı oldular. Ama asıl sorunum motorun göbeğindeydi. Hala ABS sıkıntısı yüzünden saçma sapan bi şekilde diskin balatalara sürttüğünü filan düşünüp fantazi yapıyordum.
Arka teker sağ sol yapa yapa, yalpalaya yalpalaya, yolda küçük "S" harfleri çize çize Ağva girişine geldiğimde, Pazar günü oracıkta açık bi lastikçi gördüğüme nasıl neşelendiğimi anlatamam. Genç lastikçi Kerem'in dükkanı önüne park edene kadar hız göstergesi iptal olmuş, vidası gevşeyen sol aynam kapanmış boyun eğmişti. Muhteşem bir adam Kerem. Çok dua ettim ona.
Dua ettim çünkü muhtemelen hayatımı da kurtarmış olabilir. Şöyle ki:
Dükkınının önüne park ettiğimde arka teker göbek somunları şakır şakır oynuyordu teker kendiliğinden çıkmak üzereydi. Onu sımsıkı sıktı lokmayla. Benim tamamlayamadığım hidrolik yağı meselesini ( hazne içerideki lastik conta vakumlanmış gibi iç dış olmuştu ) contasını yeniden kıvrım kıvrım hale getirip düzeltip yağı doldurdu. Bi bindim dolaştım. Ama hala takırtılar geliyor. Tekeri söktü göbeği açtı. Orda olması gereken rulmanın yerinde darmadağın olmuş küçük metal zerreler vardı. Beni oraya kadar getiren ise göbeğin öbür tarafındaki iki rulman olmuş sanırım. Rulman içeride öyle parçalanmış ki, içerideki metal boruya ciddi yivler açmış. Muhtemelen kırılır ya da parçalanırdı o boru da. "Verilmiş sadakan varmış abi" dedi Kerem.
Rulman için dükkanını bana emanet edip motosikletiyle Ağvayı dolaşıp geldi aslan Kerem. Elinde iki rulman vardı ama onlar uygun ölçülerde rulmanlar değildi. "Abi Şile'den arkadaşlarımı aradım. Yapıcak bişey yok onların bulup getirmelerini bekliycez" dedi çaresizce. O geceyi orda geçirme ihtimalim doğmuştu.
Canımın ne kadar sıkıldığını bir çoğunuz tahmin ediyordur. Küçük bi yıkılmışlık havası hakimdi bende. Neyse... Öylece dükkanın önünde yığılmış vaziyette otururken, dükkanına giren Kerem heyecanla çıktı dışarıya. "Abi buldum" dedi. İçerde eski bi CBR 600 göbeğinden söktüğü rulman benimkiyle aynı ölçülerdeydi. İkimizde de bi bayram havası : ) Rulmanı taktı. Aynayı sıktı. Ama motor çalışmadıŞaka gibi... Delirmek üzereydim. Akü bitmişti. Kendi arabasından şarj etti. Nasıl oldu da motosikletin beyni ya da başka bir elektronik aksamı zarar görmedi anlamıyorum ama oldu işte. Yarım yamalak şarj olan aküyü biraz daha kendine getirmek ve göbeği denemek için önce Kerem sonra da ben Ağva merkezine kadar gidip turlayıp geldim. Sanırım beni İstanbul'a kadar getirebilirdi artık motorum.
Geri dönüşte, otobana yaklaşırken yine arka teker yılanlar çizerek ilerliyodum. Ses yoktu ama muhtemelen çıkma rulman tam uygun ölçülerde değildi. Bilmiyorum. Deli cesaretiyle o halde İstanbul'a gelip ustanın kucağına attım motoru. Sağolsun o kadar sinir stres üzüntü yılgınlık yorgunluk ve korku üzerine " İyi motorcuymuşsun buraya kadar nasıl geldin" gibi bir şeyler deyince bi yandan azıcık korkumu yeniden ateşledi bi yandan da tüm o günün bedbahlığının üzerine azıcık keyifle "Yaaa iyiyim di mi!?" dedim içimden tüm ironiyi seze seze.
Eğitimler, öğretmenler, erk, devlet vs. bize yol gösterenler genellikle hep ne yapmamız gerekliyi anlatırlar ya da genellikle kaçıncı dünya ülkesi olduğumuza göre değişen şiddette dikte bile edilir. Bazen "ne yapma - malıyız"ı bilmek daha önemli ve pratik olabilir. Ne yapmamalıydım örneğin:
~ En en önemlisi 2. El aldığım 10 yıllık motoru tanımadan hele usta elinden ciddi bir bakıma girmeden yollara düşmemeliydim.
~ Hikayeyi anlatırken bahsetmedim ama... Belki de rulmanlanın parçalanmasına önemli bir katkıyı da lastik yapmış olabilir. Hem can ve sürüş güvenliği açısından hem de motosikletin ömrü açısından muhteşem görünen o koca dişli devasa cross motosiklet lastiklerini "Daha sonra değiştiririz yav. Bi dünya masraf ettim zaten" dememeliydim. Onun yerine sürüş tercilerime göre uygun asfalt/arazi oranları olan uygun lastiği yolculuk öncesi alıp takmalıydım.
Ne öğrendim:
~ Bugüne değin hep motosikletin kalbi olan motorun çok önemli olduğunu düşünürdüm. Evet büyük bir oranla belki ilk sıralara yerleşir ama asıl önemli olan şey: Motosikletin hareketli aksamıydı. Yani motor içinde ateşlenen yakıtın pistonu itmesinden gücün lastiğe iletilip hareketin sağlandığı son noktaya kadar tüm hareketli ve gücü aktaran organlar hayati önemli. Allah korusun biraz sonra sizi yere çakıcak olan şeyin hazneye doldururken taşan hidrolik yağının boyayı sökme tehlikesi değil, motosikletinizin yürür aksamındaki göremediğiniz ciddi sorunların olduğunu öğrendim.
~ Bu başıma gelenlerden sonra yanımda extra bir bujiyi, belki pratik bir akü şarj cihazını, uygun rulmanları, lastileri söküp takabilecek bir küçük lokma takımı ve bu işi yapabilme becerisini, bir el fenerini, hava filtresi ve belki sigorta vs vs gibi önemli küçük ayrıntıları seyahat menzilinize göre kesinlikle yanıma almam gerektiğini.
~Motosiklet altınızdan hafif hafif kayıyor gibi oluyorsa sebebinin her zaman, koca dişleri olan cross lastikleri değil bazen ömrü biten göbek rulman/bilyelerinin olabileceğini
Lafı uzatmamak için kısa kesebilmek adına; daha sayılabilecek irili ufaklı bir çok şeyi öğrendim.
Ve hatırladıklarım vardı:
~ Hangi köşesinde olursanız olun, hala metropolün dışında kalabilmiş herkes hala çok yardımsever hala çok samimi hala çok dürüst ve hala gözü tok. Kerem sayesinde memleketim insanının o güzel yönlerini bi kez daha hatırlayıp çok huzur hissettim. Toplum için tehlike çanları çıngıraklarına rağmen benim hala çok ümidim var.
~ Süslü motorlar havalı arkadaşlar yerine yolda yanında bir can yoldaşı hep olması gerektiğini hatırladım.
Ucuz atlatılmış bu nusibet toplamda bin nasihat ağırlığından da ağır.
Alıntı ile Cevapla